Eklektik stilli, tarihi sanatçı evi: Maison Colbert

Maison Colbert projesi, Spitalfields'de, Londra’ya ve Petticoat Lane ile Middlesex Street'in işlek sokak pazarlarına yakın, beş tane dört katlı evden oluşan yarı metruk bir alana yeni bir soluk katmayı amaçlıyor. Proje sahası antik şehir surlarının hemen ötesinde yer alıyor. Maison Colbert için başlatılan kazılarda alandan bir çeşme de dahil olmak üzere Londra'nın geçmişine dair tarihi eserler ortaya çıkınca Londra Müzesi kalıntıları kaldırmadan önce siteyi daha fazla analiz etmek için altı ay boyunca araştırmalarına devam ediyor.

Kullanıcılar bu evde kendi dünyalarını oluşturarak ticari faaliyetlerini yürütmek, üretmek, sanat eserlerini sergilemek ve konuklarını ağırlamak istiyor. Metruk yapıların orijinal özelliklerinden bazıları değiştirilerek bazıları ise olduğu gibi bırakılarak nihai tasarım elde ediliyor. Örneğin arazideki dar evlerin tüm iç duvarları, daha büyük boşluklar elde edebilmek için kaldırılıyor. Üstten aydınlatmalı, 185 metrekarelik galeriyi oluşturmak için beş metrelik bir bodrum kazılıyor. Binanın arka kısmı; yeni bir sirkülasyon ve aydınlık, eğimli cam çatılı bir bahçe atriyumu oluşturmak için genişletiliyor. Yalnızca Cobb Caddesi cephesindeki beşik duvar ve yalın tuğla korunuyor.

Tasarımda yarı kamusal zemin seviyesinden en üst kattaki dört yatak odasına kadar bir mahremiyet hiyerarşisi oluşturuluyor. Baştan sona birbirine kenetlenen hacimler, yükseklik, perspektif ve farklı seviyelerdeki dramatik değişiklikler, son derece özgün iç mekanlar için güçlü bir çerçeve oluşturmak üzere kullanılıyor.

Mimari olarak binanın ana gövdesi, arka duvara doğru yükselen merdiven ve modern bir camlı mahfaza olarak ikiye ayrılıyor. Yeni hacimler arka yükseklikten bir nevi sarkarak öndeki odalara ve aşağıdaki bodrum katına hizmet ediyor. Böylece iş ve günlük kullanım arasında doğal bir sınır oluşuyor.

Ev içerisindeki alanlar hareket eylemini bir deneyime dönüştürmek için dikkatlice düzenleniyor. Kapalı alanlar iki ve üç kat yükseklikte görkemli hacimleri ortaya çıkarmak için genişletiliyor. Giriş lobisi, cam kapıların ötesinde bahçe terasının görülebildiği bir oturma odasına açılıyor. Buradan, düz ve dalgalı aksa sahip heykelsi bir metal merdiven, üst dört katı birbirine bağlayan atriyumda zikzaklar çizerek yukarıya tırmanıyor.

Binanın kalbinde, yüksek kanatlı pencerelere sahip iki kat yüksekliğinde ana yaşam ve yemek alanını kapsayan bir giriş katı yer alıyor. Mekanın bir tarafında çıplak tuğla duvar bulunuyorken diğer tarafında patine metal korkuluklu, konsollu bir asma kat, ana yatak odasına, banyoya, giyinme odasına ve çalışma odasına erişim sağlıyor.

Tasarım ekibi mekâna sıcaklık ve kullanılmış hissiyatı vermek için, eski evlerden bulabildikleri kadar çok armatürü alarak geri dönüştürüyor. Mevcutta bulunan bazı kapılar olduğu gibi bırakılıyor ve projeye birçok şömine çevresi dahil ediliyor.

Yıkılmış vaziyetteki yatak odası zeminlerindeki kereste, yer karolarının bir kısmı, çeşitli donanım ve mobilya parçaları ve tuğlalar temizleniyor ve arka cephede yeniden kullanılıyor. Bina, mevcut malzemeleri yeniden kullanmanın yanı sıra, açılabilir pencereler ve panjurlarla doğal olarak havalandırılacak şekilde tasarlanıyor.