Duyguların ve iç dünyanın dışavurumu: Ekspresyonizm

Edvard Munch, Çığlık, 1893.
Edvard Munch, Çığlık, 1893.

‘Ekspresyonizm’, 20. yüzyılın başlarında, endüstri çağı toplumunda değişen insan profilinin yaşadığı bunalımları dışa vuran bir sanat akımı. Ekspresyonistler için sanat o dönemde; güzel, zarif, süsleyici ve işlevsel olmak yerine protestocu, isyan edici ve reddedici olarak kabul edilir.

Max Beckmann, Gece, 1919.
Max Beckmann, Gece, 1919.

Ekspresyonizm, "dışavurumculuk" ya da "anlatımcılık" olarak da tercüme edilir. 20. yy başlarında, Avrupa’da ortaya çıkan sanat ve mimarlık akımı olan ekspresyonizmde; sanatçı, duygularını ve iç dünyasını, renk, çizgi, düzlem ve kütle aracılığı ile dışa vurur. Sanatçılar, duygularını daha güçlü yansıtabilmek için, tasarımda denge ya da güzellik gibi geleneksel kavramlardan uzaklaşarak, biçim bozma yöntemini yaygın olarak uygular. Dönemin sanatçıları, güzel sanatlarda Rönesans’tan beri hüküm sürmüş olan doğaya uygun betimleme anlayışından uzaklaşır.

Ekspresyonizm akımı Almanya’da başlar. Sonrasında tüm kıta ve kıta ötesine yayılır. En bilinen Alman ekspresyonistler: Max Beckmann, Otto Dix, Lionel Feininger, George Grosz, Ernst Ludwig Kirchner, August Macke, Emil Nolde, Max Pechstein’dır. Avusturyalı Oskar Kokoschka, Çek Alfred Kubin ve Norveçli Edvard Munch, akımın en bilinen isimleri arasında yer alır. Rus Kandinsky de, Almanya’da kaldığı zamanlar sırasında ekspresyonizm hareketine katılır.

Emil Nolde, İsa’nın Aşağılanması, 1909.
Emil Nolde, İsa’nın Aşağılanması, 1909.

"Ekspresyonizm" veya "dışavurumcu" sözcüklerinin, 1911 yıllarında, Avrupa sanatının Avant Garde (öncü) anlayışını kapsayıcı nitelikte kullanıldığı görülüyor. Bu terim, uzunca bir süre pek çok ortamda, farklı sanatçıları tanımlamak amacıyla da kullanılır.

Birinci Dünya Savaşı sonrası toplumsal bunalım daha da derinleşir. Emperyalist ülkelerde enflasyon yükselmiş, devletler iflas etme durumuna gelmiştir. Bu koşullar altında, burjuvazinin gelenekçiliği devam ettirmesi karşısında ekspresyonizm; yenilik ve özgürleşme sanatı olan empresyonizme ve natüralizme tepki olarak ortaya çıkar.

August Macke, Yeşil Ceketli Kadın,1913.
August Macke, Yeşil Ceketli Kadın,1913.

Fransa, Rusya, İsveç, Norveç, Çekoslovakya ve Polonya ile sınırlı olarak İngiltere ve Amerika’da da görülen ekspresyonizm, o dönemde tüm sanatlarda gelişim göstermeye başlayan Almanya’da kendisini gösterir. Bunun nedeni, Almanya’daki sanayileşme hareketinin diğer ülkelerle arasındaki farkı kapatmak için daha hızlı ve zorlayıcı koşullarda uygulanmış olmasıdır. Bu gelişmeler ile birlikte, sanayinin neden olduğu kapitalizmin, insani değerlere verdiği zarar daha ağır biçimde hissedilir. Bu duruma sanatçının verdiği tepki de daha şiddetli olur. Bu nedenle ekspresyonizm akımı Almanya’da daha yoğun biçimde yaşanır.Almanlar için dışavurumculuk, geçici bir üsluptan çok, kendi dünyalarını en kısa ve kolay yoldan anlatmalarını sağlayan bir araç hatta içerik haline gelir.

Otto Dix, Bir Askerin Otoportresi, 1914.
Otto Dix, Bir Askerin Otoportresi, 1914.

Karl Schmidt-Rottluff, Otoportre, 1906.
Karl Schmidt-Rottluff, Otoportre, 1906.

Ekspresyonist sanatçının amacı,nesneleri gözünün değil dünyasının gördüğü şekilde anlatmaktır. Sanatçı, ele aldığı konu hakkında çalışırken eğer bu somut bir nesne ise, ortaya koyduğu eserde bu nesneyi aynen göstermek yerine kendi kavradığı şekilde, yeni bir tanımla ve farklı bir biçimde ortaya koymaya çalışır. Resim sanatında, ekspresyonizmin önemli temsilcilerinden Van Gogh, buna örnek olarak verilebilir.

Ekspresyonist sanatçıların o dönemin makineleşmiş, modern sanayi dünyasından, ahlak ve insanlık değerlerinin yok olmaya başladığı toplumdan etkilenmeleri kaçınılmaz olur. Tedirginlik ve güvensizlik duygularının tetiklediği ekspresyonizm akımı, bir başkaldırı temsili haline gelir. Dış dünyada yüzeysel görünümler ve nesnel gerçeklerle çevrilmiş insanoğlu, toplumda bulamadığı huzuru iç dünyasında arar, düşleriyle yaşadığı çevreyi değiştirmeye çabalar. Zaten kabul etmek istemediği bir dünyayı yansıtan natüralizm ise bu aşamadan sonra yetersiz kalır.

Franz Marc, Mavi At, 1911.
Franz Marc, Mavi At, 1911.

Ekspresyonizm akımının tanımlanmasına yardımcı olan önemli etkenlerden biri de, bu dönemin öncesi ve sonrasında ortaya çıkan diğer akımlar olur. Klasisizm ile başlayan mutlak doğrular, mimaride; şartlandırılmış, tekrarlanan figürler olarak ortaya çıkarken resimde; doğanın, çizime konu olan figürlerinin birebir taklidi olarak görülür. Bu akımlar sonrasında hayallerin ortaya çıkmasına izin veren romantizm akımı, sanatçılar için atılmış önemli bir adım olarak görülür.

Edschmid’e göre;

"Dünya gözümüzün önündedir ve onu yinelemek anlamsızdır. Sanatın asıl görevi ise onun özünü aramak, onu başka bir biçimde yeniden ortaya koymak olmalıdır."

Erich Mendelsohn, Einstein Kulesi,1917-21, Ekspresyonist Mimari.
Erich Mendelsohn, Einstein Kulesi,1917-21, Ekspresyonist Mimari.

Ekspresyonizm, mimaridegelenekler ve üslup bütünlüğü olmadan bireysel olarak hareket eder. Çarpıcı büyüklükteki hacimler ve geçmişte örneklerine rastlanmayan endüstri yapıları ile bu akım, 1914’lü yıllara kadar, mimarlara sıra dışı bir tecrübe kazandırır. 1918’den sonra, özellikle Almanya’da, pek çok mimar yaptıkları tasarımlar ile düzensiz biçimler ve çarpıcı etkiler ortaya koymayı dener. Konstrüktivizm ve işlevselcilik de önemli farklılıklar göstermesine rağmen ekspresyonizmin kimizaman alışılmışın dışında olan biçimlerini kullanır. Ekspresyonizm, geçmiş bütün örneklerin ve hükümlerin sorgulanabilir görüldüğü bir dönemde, biçime ilişkin farklı önerileri deneyimlemek için önemli bir çıkış yolu sağlar. Ekspresyonist biçimler, Danimarkalı mimar Jørn Utzon gibi, modernizmden etkilenen mimarların ilgisini çeker.

Jørn Utzon,Sydney Opera Binası,1956-73, Ekspresyonist Mimari.
Jørn Utzon,Sydney Opera Binası,1956-73, Ekspresyonist Mimari.

Ekspresyonizm, Almanya’da, resimden çok tiyatro aracılığı ile yayılır. Avrupa ve ABD’de ise sinemada yepyeni bir deneyim olarak görülmesi ile ön plana çıkar. Fakat Ekspresyonizm, sanatta başarılı olmaya başladığında aslında bir yandan da yok olmaya başlar. Bu sırada dadacılar, dışavurumculuğun ölümünü ilan ederler.

Wassily Kandinsky, Doğaçlama No 27,1912.
Wassily Kandinsky, Doğaçlama No 27,1912.

En çok idealist ve ütopyacı yönüyle eleştirdikleri bu akımın, savaşın yıkıma uğrattığı dünyanın son hayallerinden ibaret olduğunu savunurlar.

Ekspresyonizmin izlenimcilik sanatına olan karşıtlığının önemli bir bölümünü, toplumdaki adaletsiz düzen oluşturur. Çünkü izlenimcilik toplumdaki tüm sorunlara sırtını dönmüş, hala doğayı taklit etme gayesinde olduğu bilinir.

Pablo Picasso, Yaşlı Gitarcı,1903-1904.
Pablo Picasso, Yaşlı Gitarcı,1903-1904.

Ekspresyonizmi Etkileyen Hareket ve Gruplar

Die Brücke (Köprü)

1905 yılında, Dresden’de, estetik olarak fovist üsluba en yakın olan grup Die Brücke (Köprü) kurulur. Grup, Fransız resim sanatının Alman resim sanatı üzerindeki etkisi olarak da görülür. O sıralarda bir mimarlık öğrencisi olan Ernst Ludwig Kirchnergrubun kurucusu olur. Sonrasında yine kendisi gibi öğrenci olan Fritz Bleyl, Erich Heckel, Kart Schmidt-Rottluff gruba katılır.

Alman dışavurumcu grup “Die Brücke” nin, Eylül 1910’da Dresden’deki Ernst Arnold Galerisi’ndeki sergisi.
Alman dışavurumcu grup “Die Brücke” nin, Eylül 1910’da Dresden’deki Ernst Arnold Galerisi’ndeki sergisi.

Die Brücke grubunun liderleri tanıştıkları zaman yirmili yaşlarının başındadır. Asıl amaçları, birlikte yaşamak ve birlikte üretmektir. Gençliğin verdiği üretici gücü, toplumsal yaşamı dönüştürmeyi sağlayacak şekilde kullanmak isterler.

İlk bildirilerinde bunu açıkça ifade ederler:

"Tüm gençleri birleşmeye çağırıyoruz. Geleceği şekillendirecek olan gençler olarak özgürlüğümüzü ve yaşamlarımızı kurumsallaşmış köhne iktidarların elinden kurtarmak istiyoruz. Deneyimlediği her şeyin onu, hemen ve içtenlikle, ortaya koymaya zorladığını düşünen herkes bizdendir."

Fakat ortak bir toplumsal ideal olarak başlayan bu hareket, bir şekilde birbirine benzeyen resimlerin üretildiği, neredeyse denetimli bir estetik projeye dönüşür. Berlin’e taşındıktan sonra grubun üyeleri kendilerini farklı yönlerde geliştirirler ve grup yavaş yavaş dağılmaya başlar.

Erich Heckel, Bir Masada İki Adam, 1912.
Erich Heckel, Bir Masada İki Adam, 1912.

Der Blaue Reiter (Mavi Süvari)

Kandinsky, Mavi Süvari, 1911.
Kandinsky, Mavi Süvari, 1911.

Münih'deki öncü genç sanatçılar bir sanat grubu kurmada geç kalırlar. 1909 yılında, " Münih Yeni Sanatçılar Derneği" isimli bir grup kurulur. Kurucular; Erbslöh, Jawlensky, Kandinsky, Münter ve Kanoldt'dir. Grup üyeleri başka yerlerden edinilmiş tecrübeleri esas alır.1911 sonunda, Die Brücke dağılmak üzereyken Münih kentinde Franz Marc ve Wassily Kandinsky’nin etrafında gelişmeye başlayan yeni bir hareket oluşur. Bu hareket, Der Blaue Reiter (Mavi süvari)’dir. Die Brücke hareketi ile ifade farklılıkları olsa da genel anlamda, iki grup da natüralizm ve empresyonizm karşıtı olarak bilinir.

Der Blaue Reiter(Mavi Süvari) eserleriyle, büyük bir çağın başladığına ve düşünsel uyanışa dikkat çeker. Dengelerin alt üst olduğu bu dönemde, kaybolmuş dengenin yeniden sağlanması için bu sürecin başladığından bahsederler. Sanatın tüm dallarının ve pozitif bilimlerin bu çağdan olumlu etkileneceğini, bunun toplumu aydınlatmanın en önemli yollarından olduğunu belirtirler. Bu hareket ile birlikte ilhama, duyuma ve sanatçının üretimine olan önem artar.

KAYNAK / 1- ECZACIBAŞI SANAT ANSİKLOPEDİSİ, 1997, S:451 2-HALE KESKİNALEMDAR,EKSPRESYONİZM KAVRAMI VE MİMARLIKTA EKSPRESYONİZM’İN FRANK GEHRY BAĞLAMINDA İNCELENMESİ,2011, 311887 NOLU YÖK TEZİ 3-NEBAHAT KARYAĞDI, RENKLERİN DUYGUSAL ETKİLERİ; FOVİZM VE EKSPRESYONİZM,2016,428236 NOLU YÖK TEZİ 4-İZMLER MİMARLIĞI ANLAMAK, JEREMY MELVİN, 3. BASKI,YEM YAYINEVİ 5-HTTPS://WWW.TARİHLİSANAT.COM/EKSPRESYONİZM-DİSAVURUMCULUK/ 6-HTTPS://WWW.SANATLAART.COM/EKSPRESYONİZM-SANAT-AKİMİ-NEDİR/ 7-HTTPS://WWW.ARTHİPO.COM/ARTBLOG/SANAT-TARİHİ/EKSPRESYONİZM-SANAT-AKİMİ-DİSAVURUMCULUK.HTML