Düşünür, mimar, bilge: Turgut Cansever
Turgut Cansever, farklı platformlarda fikirleri ve mimarisi hakkında çok şey yazılan, üretilen ve tartışılan sıradışı mimarlardan biri. Kendi yazılarından onun mimarisini ve düşünce yapısını anlamaya çalıştığımızda Cansever’in mimarlık alanındaki çalışmalarını ‘’bilinci biçimlerin dünyasına yansıtma çabası’’ olarak tanımladığını görüyoruz.
1920 yılında Antalya’da doğan mimar, Galatasaray Lisesi’ni bitirdi. Daha sonra girdiği sınavla Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde mimarlık okumaya hak kazandı.
Ardından üniversitedeki ilk iki yılında, Sedat Hakkı Eldem ile tanışan Cansever; Eldem’in hayatının belirleyicisi olduğunu ve ona mimar olma konusunda ilham verdiğini ifade ediyor.
Turgut Cansever, 1946 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık Bölümü'nden mezun olduktan sonra Sedat Eldem'in asistanı olarak görev aldı, hatta "Yapı, Türk Evi ve Türk Bahçeleri" konulu kitaplarının hazırlanmasına katkıda bulundu. Cansever'e göre bu harika deneyim; ona disiplini öğretirken bir yandan da yazma becerilerini geliştirdi.
1950-1951 yılları arasında Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde öğretim görevlisi olan Cansever; bu sırada, Fransa’yı ve Avrupa'nın önemli ülkelerini ziyaret etti. 1960’da Frank Lloyd Wright, Le Corbusier, Walter Gropius, Alvar Aalto ve Mies van der Rohe gibi önde gelen mimarları inceleyerek; kendisine doçentlik ünvanını kazandıracak olan ‘’Modern Mimarinin Temel Meseleleri’’ isimli tezini yayımladı. Bu tez aynı zamanda Türkiye’deki ilk sanat tarihi tezi olarak tarihe geçti. Ülkemizde tarihselcilik akımının önemli bir temsilcisi olan sanatçı; ‘’Bilge Mimar’’ olarak da anılıyor.
Cansever, eğitim hayatının başlangıcı hakkında şu ifadeleri kullanıyor:
Aslında resim ve müzik benim dünyamdı. Felsefeye meraklıydım, Nietzsche okuyordum. Babamın ısrarı ile mimarlık bölümüne başladım.”
1948 yılında Mimar Cahide Tamer ile birlikte restorasyon projesini üstlendiği Sadullah Paşa Yalısı, Cansever'in profesyonel meslek hayatının ilk önemli tecrübesi oldu. İstanbul’un en eski ve en dikkat çekici ahşap yalılarından olan bu yapıda pek çok yenileme çalışması yapıldı. Ayrıca duvar kağıdı ve yağlı boya ile kapatılmış olan kalem işleri tekrar ortaya çıkarıldı.
Turgut Cansever bu projeyle ilgili yorumlarını şu cümleleri ile ifade ediyor:
İnsanın bütün dünyaya açık olma hakkına ait asli İslamî inancına tekabül eden Türk ev planı şemasının en gelişmiş biçimini tekrar vücuda getirmiş olduk. Sadullah Paşa Yalısı tarihte oluşturulmuş bir çözümün, gerçek büyük güzelliğini bana hissetme imkanı verdi."
Mesleğini başarılı bir şekilde sürdüren Cansever, 1951 yılında liseden de arkadaşı olan Abdurrahman Hancı ile beraber bir mimarlık ofisi kurdu. İki mimarın birlikte tasarladığı yapılar incelendiğinde en önemli eserleri olarak Büyükada’da inşa edilen Anadolu Kulübü Oteli öne çıkar. Bina tasarımında; Cansever’in Batı seyahati sürecinde incelediği, önde gelen mimarlardan biri olan Le Corbusier’in etkileri görüldüğü gibi yerel mimariyi değerlendirilme kaygısı da fazlasıyla ön planda.
Bahçeye kısmına bakıldığında ise Türk evlerinin getirdiği mimari bir kazanç olan arka-iç bahçeye bakma durumu referans alınmış ve hayat-ev planlamaları da değerlendirilerek balkonlar; odaların ön kısmına yerleştirilmiş. Bu balkonlar aynı zamanda bahçeyi güneşten koruma işlevini de üstleniyorlar.
Yapının yol cephesinde; Türk-Osmanlı mimarisini andıran, kafes biçiminde tasarlanmış, birbirini tekrarlayan, açık ve kapalı güneş koruyucuları dikkat çekiyor. Cansever bu açılıp kapanabilen güneş koruyucuların kullanımını ‘’adeta uyanan bir insanın gözünün açılması’’ olarak betimliyor.
Cansever’in bir diğer önemli eseri ise Bodrum’un en değerli bölgelerinden birinde geleneksel bir Türk evi olan Ertegün Evi’nin restorasyonudur. Orijinal halinde tek bir kapı ile birleştirilen ve iki yapıdan oluşan Ertegün Evi; 1973 senesinde eski yapıdan tamamen bağımsız bir ek yapı ile yazlık konuta dönüştürüldü.
Eski yapı taştan inşa edilmiş olup dar pencerelerden oluşurken, yeni yapılan ekte yuvarlak beton kolonlar, ahşap bölücü duvarlar ve kapıların yanı sıra yaşam alanına ışık ve hava sirkülasyonu sağlayan, meşe ağacından üretilmiş panjurlar kullanıldı. Plan şeması olarak incelendiğinde ise yapıda restorasyondan sonrasında eski bina ile yeni bina arasında, iç mekanlara serbest bir akış elde edildiği görülüyor.
Turgut Cansever’in iki kanatlı tarihi Salih Efendi Konağını koruyarak tasarladığı bu yazlık konut projesi, 1980 yılında Ağa Han Ödülü kazandı.
Cansever’in 1980 yılında Ağa Khan Ödülü’ne layık görülen bir diğer projesi ise 1951-197 yılları arasında inşa edilen, Ertuğ Yener ile beraber tasarladığı Türk Tarih Kurumu binasıdır.
Tasarımda önemli bir rol oynayan ve mekanları etrafında toplayan iç avlu; Osmanlı yapılarından bir karakter olarak dikkat çekiyor. Modern malzemelerin geleneksel bir anlayışla bilinçli bir şekilde kullanıldığı bir konsepte sahip olan bu binada; betonarme iskelet sistem, Ankara taşı, cilalı Marmara mermeri ve alüminyum çerçeveler kullanılmış. Yapıda Osmanlı medreselerinin biçimsel organizasyonunu anımsatan koyu kırmızı taş duvarlar, dış kütle, tektonik karakter ve mimari kimlik; yapıyı çevresindeki binalar arasında bir odak noktası haline getiriyor.
Turgut Cansever, kendi satın aldığı arazi üzerine bir tatil köyü tasarlaması ile projenin hem mimarı hem müteahhiti hem de uygulayıcısı oluyor. Tatil Köyü’nde yapıya kendi mimari kimliğini katarak büyük bir mimari önem kazandıran Cansever; tasarımını aşamasında köyün ve binaların düzenindeki mükemmelliği ticari bir cazibe olarak kullanma düşüncesi üzerine çalışmış. Müşteriler arsa içerisine inşa edilecek evleri için istedikleri alanı seçmekte serbestlermiş. Tek koşul, yeni yapılan yapının, komşu yapıların deniz manzarasını kesmemesi olmuş.
Yunan, Bizans ve Osmanlı mimarisinden etkilere sahip olan Demir Tatil Köyü; çeşitli formlara sahip 9 farklı tipteki 35 villadan oluşuyor. Her biri farklı özelliklere sahip olsa da ortak bir dilin ürünü olan bu villalarda malzeme olarak yerel taşlar, ahşap ve biraz da çıplak beton kullanılarak modern bir görünüş hedeflenmiş. 1992 yılında Ağa Han Ödülü’ne layık görülen tatil köyü projesi aynı zamanda Turgut Cansever’in üç kez Ağa Han Ödülü kazanan tek mimar ünvanını almasını da sağlıyor.