Doğada gizli bir kafe: Yellow Mini Cafe

Tasarım ilk olarak arazinin özelliklerinin net bir şekilde algılanmasını sağlamayı amaçlıyor. Bu nedenle binanın tasarımı, alanın topografik koşullarını vurgulamak için alanın hafif eğimiyle kontrast oluşturan düz bir yüzeyden oluşuyor. Aynı zamanda düzlemin altında işlevsel bir alan sağlanıyor.

Düzlem, tasarımın temel ve özgün unsuru olan çatı haline geliyor. Çatı altı tasarımı, kullanıcıların doğanın hareketini algılarken oturmak, uzanmak ve yürümek için alanı yönetmelerine olanak tanıyor.

Yatay düzlem, çatının altında farklı yüksekliklerde bir boşluk sunuyor; en yüksek noktası 3,5 metreye kadar ulaşırken en alçak konumu ise herhangi bir işlevsel alan sağlamıyor.

Tasarım unutulmaz kullanıcı deneyimleri sunmak için siteden alınan mimari bileşenlerle oynuyor. Yapının temellerindeki kazılar, inşaat süreci sırasında alanda insan yapımı değişikliklerin temsili bir tezahürü olarak korunuyor.

Temelin farklı bölümlerine göre alanların fonksiyonları belirleniyor. Genişliği neredeyse 10 metre olan beton çatıyı desteklemek için genişletilen temel elemanlarının çevreleri oturma alanlarını belirliyor.

Yatay düzlemin ağırlığının taşınabilmesi noktasında mühendislik olanakları, mimari yapının ve mekânın nasıl ifade edilebileceğine önemli katkı sağlıyor.

Tasarım ekibi ile mühendisler arasındaki iş birliği, beton çatının kalınlığının giderek incelebilmesi ile sonuçlanıyor.

Mimari ve yapısal bileşenler, beton yüzeyleri tamamen açıkta olacak şekilde sunuluyor. Karar hem bütçenin kısıtlı olması nedeniyle hem de projenin en basit ve doğal tasarım sürecine, inşaata ve son görünüme odaklanan mimari yönünü korumak amacıyla alınıyor.