Büyükada’nın hazinelerinden Rıza Derviş Villası!
1956 ile 1957 yılları arasında Sedad Hakkı Eldem tarafından tasarlanan Rıza Derviş Villası, Büyükada Nizam Caddesi 20 numarada konumlanıyor. Bugünkü yazımızda konumuz, modern mimarlık mirasının Türkiye'deki önemli bir örneği olan Rıza Derviş Villası. Yapı, inşa edildiği döneminin mimari özelliklerini yansıtan ve ülkemizde kısmen özgün tasarımını koruyarak günümüze ulaşabilmiş modern mimarlık örnekleri arasında yer alıyor.
Geniş, ağaçlıklı bir bahçe içinde gizli kalmış, betonarme strüktüre sahip yapı, 533,32 m² kapalı alan, 110 m² ise açık çıkma olmak üzere toplam 643,32 m² alandan meydana geliyor. Manzaraya ve denize göre konumlandırılan yapının ön bahçesinde kendine ait büyük bir havuz bulunuyor. Büyükada’da bir hafta sonu evi fonksiyonunda tasarlanan Rıza Derviş Villası, dönemin mimarisinin tipik özelliklerini taşıyor. Cumhuriyetin ilanından sonra sıklıkla hafta sonu evlerine, yoğun ağaçlıklı bahçeler arkasında rastlanıyor. Büyükada, 1857'de vapur seferlerinin başlamasıyla birlikte yapısal bir dönüşüm geçiriyor ve adada çeşitli mimari stiller ortaya çıkıyor. Büyükada’da günümüzde, iki yüz yıl öncesinden kalma herhangi bir yapı bulunmuyor. Adanın mimari yapısı, genellikle ahşap evler ve köşklerden oluşuyor ve bu mimari gelişim, Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa tarzını benimsemeye başladığı 19. yüzyılın ortalarında başlıyor. İstanbul'un zengin gayrimüslimleri ve "Levanten" diye adlandırılan yabancı uyrukluların Prens Adaları'na olan ilgisi, Adalar'ın hızla bir tatil ve eğlence merkezi haline gelmesini sağlıyor. 20. yüzyılda, özellikle Büyükada'da, kamuya açık eğlence mekanları yanında, adanın pitoresk doğasına hayran kalan zengin aileler tarafından Rıza Derviş Villası gibi hafta sonu evleri inşa ediliyor. Rıza Derviş Villası,Sedad Hakkı Eldem'inBüyükada'da tasarladığı iki yapının biri olmasıyla dikkat çekiyor. Aynı zamanda Eldem tarafından Büyükada'da 1936 ve 1937 yıllarında tasarlanan Fethi Okyar Köşkü ile karşılaştırıldığında, Rıza Derviş Evi'nin daha farklı bir tasarım anlayışına sahip olduğu gözlerimizden kaçmıyor. Rıza Derviş Villası'nın tasarımı, Sedad Hakkı Eldem'in genellikle benimsediği Türk Evi stilinden ayrılıyor ve modern mimarinin etkilerini taşıyor.
L formundaki yapı, Büyükada'nın en tanınmış rekreasyon alanlarından biri olan DiIburnu yönünde, denize bakan büyük bir bahçenin içinde yer alıyor. Eldem’in bu yapı tasarımı ile genel eğilimi olarak kabul edebileceğimiz "geleneksel Osmanlı evi" yorumundan farklı bir tutum denediği görülüyor. Bu nedenle, Wright ve Neutra gibi uluslararası mimarların eserleriyle benzerlikler kolayca bulunabiliyor. Yapı, özellikle deniz cephesindeki F. L Wright'ın Falling Water evindekileri andıran konsolları ile rasyonalist bir konsepte sahip olmasıyla öne çıkıyor. Bir Türk mimarı olarak Eldem'in tüm yaşamında bu tür unsurlar yapı tasarımlarında oldukça nadir görülüyor.
Yapı, servis alanları ve mutfağın girişte, yatak odaları ve banyoların ise birinci katta yer aldığı iki katlı esnek bir plan şeklinde tasarlanıyor. Yapının etkileyici deniz manzarasıyla karşı karşıya olduğu giriş katında, bahçeye açılan büyük cam yüzeyler ve sürgülü kapılar bulunuyor. İçeride söz konusu bu pencereler uzun perdeler ile kapatılıyor. Nizam Caddesi cephesinde duvarların üst kısımlarında sürekli pencereler bulunmakta ve beton yüzeylere duvarlarda koyu yeşil ahşap kaplama eşlik ediyor. Tasarımın modernist karakteri sadece yapının kendisinden değil, aynı zamanda tüm bahçe mobilyalarından ve dış mekân unsurlarından da fark ediliyor. Üst katın pencerelerindeki ahşap paravanlar gibi koyu yeşil olan aydınlatmalar, sallanan bank veya bahçedeki gölgelik gibi metal unsurlar bu dil birliğini temsil ediyor.
Bir sayfiye evi olan Rıza Derviş Villası, sayıları her geçen gün azalan bu tipolojiye verilecek nitelikli bir örnek olarak karşımıza çıkıyor. Yapı, plan şeması ve cephesi ile değerlendirildiğinde, Eldem’in diğer konut projelerinden farklılaşıyor. Sıvasız bırakılan betonarme taşıyıcılar, bakır örtülü hafif eğimli çatı, uzun çörtenlerin kullanımı, terasları örten geniş çatı konsolları ve tüm bunların desteğiyle cephede kütle kurgusundan pencere boyutlarına yansıyan yataylık, Rıza Derviş Konutu’nu diğer Eldem konut projelerinden ayıran başlıca nitelikler oluyor. Yapı zemin kat planında oturma ve yemek kısımları olarak tanımlanmış L biçimindeki şeffaf kütle, ervis bandına yaslanıyor. L planın iki kolunun kesişimde üst kata çıkan merdiven ve girişe destek sağlayan tuvalet, vestiyer birimleri yer alıyor. Servis bandına yaslanan kenar çevresinde yemek odası yer alıyor. Oturma odası zeminden tavana uzanan büyük pencereler ile çevrelenmiş, bahçe ile güçlü kesintisiz görselliğe sahip bir mekân olarak karşımıza çıkıyor. Rıza Derviş Villası zemin kat planı, servis mekânlarının dışında duvarlar ile ayrılmıyor. Birbiri içerisine akan tek bir mekân olarak tasarlanıyor.
Teras çatı, bant pencereler, geniş konsollar, saçaklar ve iç-dış arasındaki sınırları belirsizleştiren geniş cam yüzeyler yapının biçim dilini kuran temel bileşenler oluyor. Yapının yol tarafına bakan cephesinde bant pencereler, bahçeye ve denize bakan cephesinde ise yere kadar uzanan cam yüzeyler dikkat çekiyor. Cephe dilindeki söz konusu tercih, yol tarafına görece daha kapalı, bahçe ve deniz tarafına doğru yönlenen bir plan kurgusunun uzantısının bir sonucu oluyor. Yapının tasarımında kullanılan geniş cam yüzeyler bir bakıma iç-dış ayrımını muğlaklaştırma niyetini gösteriyor. Yapının plan kurgusu, özellikle yaşam alanında akışkan bir karaktere sahip olmasıyla öne çıkıyor ve Modern Mimarlığın öncü örneklerindekine benzer biçimde serbest plan şemasından söz edilebiliyor. Bu tasarım tercihi doğrultusunda birimler arasında görsel ilişki kurulurken, bütüncül bir mekân tasarımı ortaya konmuş oluyor. Yapı, modernist söylemin Erken Cumhuriyet Dönemi’ndeki etkisine işaret etmesi bakımından önemli bir örnek olarak karşımıza çıkıyor. Eldem’in bu dönemde, Rıza Derviş Villası gibi tasarımları incelendiğinde kendisinin modernist söylemin rüzgârına kapılmış olduğu, Türk Evi üzerine çalışmalarına kısa bir süreliğine ara vermiş olduğu izlenimi veriyor. Kısa soluklu bu modernist rüzgârın ardından, Eldem’in çalışmaları geleneksel evi yeniden yorumladığı tasarımlara tekrar yoğunlaşıyor.
Rıza Derviş Villası’nın mimari kurgusu zaman içinde bazı revizyonlara uğruyor. Rıza Derviş Evi’nin cephesinin özgün tasarımının günümüzde Bazalt taşı kaplanarak değişikliğe uğradığı biliniyor. Yapım sistemi betonarme olan yapı, akıcı bir mekân anlayışına sahip olmasıyla öne çıkıyor. Rıza Derviş Villası, mutfak ve servis alanlarının yer aldığı giriş katı ve yatak odalarının ve banyoların sıralandığı üst kat olmak üzere iki kattan meydana geliyor. İkinci katın betonarme döşemesinin altından geçerek girilen zemin katın denize yönlenen cephesinde bahçeye açılan büyük cam yüzeyler ve kayan kapılar yer alıyor. Bu cam yüzeyler, iç mekânda tavandan döşemeye kadar uzanan sade, tek renkli perdelerle kapatılıyor. Giriş katında bulunan oturma mekânını Eldem’in estetik şömine tasarımı zenginleştiriyor.
Yapının Nizam Caddesi’ne bakan cephesinde, duvarların üst kısmında modernist tasarım öğelerinden bant pencereler devam ederken, geri kalan bölümlerde ise sıvasız, çıplak bırakılmış betonarme strüktür ile ahşap kaplama birlikteliği dikkat çekiyor. Tüm bahçe mobilyaları da dahil olmak üzere tasarımda bir bütün olarak yalın tasarım anlayışı tercih edildiği görülüyor. Bahçede, yapının üst katlarında cepheye hâkim olan koyu yeşil ahşap panjurlar ile aynı renkten metal elemanlar (salıncak, pergola veya aydınlatma elemanı gibi) ve bahçede farklı kotları bağlayan uçan basamaklar bu dil birliğine işaret ediyor. Bugün, yapının eski fotoğrafları ve çizimleri ile güncel durumu karşılaştırıldığında tasarımda maalesef kısmi birtakım değişiklikler yapıldığı gözlerimizden kaçmıyor. Yapının orijinal planında “servis avlusu” olarak adlandırılmış bölümde, bahçıvan ve ailesinin ev olarak kullandığı niteliksiz betonarme bir yapı inşa ediliyor. Bu ek yapının, daha sonraki bir zamanda ev sahibinin isteği doğrultusunda mimara danışılmadan yapılmış olduğu tahmin ediliyor. Bu ek yapının mimari dil bağlamında hiçbir ortaklığı bulunmuyor. Bir diğer değişikliğin ise Nizam Caddesi’ne açılan sokak kapısı olduğu biliniyor.
Günümüzde, özgün taş duvarın üstüne koyu yeşile boyalı metal bir parmaklığın eklendiği ve özgün ahşap bahçe kapısının farklı malzeme kullanılarak taş duvarı geçecek seviyeye kadar yükseltilip yenilendiği görülüyor. Bu yeni parmaklık, giriş cephesinde etkin bir eleman olan ahşap kafesle renk ve geometri anlamında uyum sağladığından dolayı nitelikli bir ek sayılabiliyor. Bu iki değişikliğin yanı sıra, zemin katın üzerinde yükseldiği taş duvarın bir bölümünün bodrumda mekân kazanmak maksadıyla kesilerek, toprakaltına doğru genişletildiği görülüyor. Bu değişiklik Eldem’in eskizlerinde vurguladığı bütüncül çizgiye aykırı düşen bir müdahale oluyor. Rıza Derviş Villası’nın ilk inşa tarihinden bu yana hiç el değiştirmemiş olduğu biliniyor.