Bir Dali başyapıtı: Belleğin Azmi
Persistence of Memory, Salvador Dali’nin 27 yaşındayken, 1931 yılında resmettiği sürrealizmin en tanınan eserlerinden biri. Yaygın olarak tanınan ve popüler kültürde yeri büyük olan tablo, “Eriyen Saatler” ve “Yumuşak Saatler” olarak da biliniyor.
Sürrealizme yönelmeden önce psikanaliz ve Sigmund Freud üzerine çalışmalar yapan Dali için; düşleri resimlerinde önemli yer tutmuş. Akdeniz genlerinin getirdiği siestalar, Dali’nin resimlerinde nedenini bilmeden bir araya getirdiği heterojen parçalar doğurmuş.
Sürrealist döneminde farklı görünüşteki unsurları, her birinin karakterini vurgulayacak şekilde doğrudan gerçek bir nesneden kopya alarak kolajlar oluşturmuş. Persistence of Memory ise; üzerinde yumuşak saatlerin eridiği bir otoportre içeriyor.Dali’ye göre eriyen saatler zaman kavramının bilinçsiz dünyada bütün anlamını kaybettiğini gösteriyor. Başka bir görüşe göre ise mekan ve zamanın göreliliğinin bilinçsiz sembolleri olarak, kozmik düzen anlayışımızın çöküşü üzerine sürrealist bir düşünceyi meydana getiriyor.
Otoportre, Dali için birçok çağdaş eserinde kullandığı canavarlaşmış bir insan figürünü simgeliyor. Soyut form çalışmalarında sık sık farklı şekillerde ortaya çıkıyor. Bu durum, Dali’nin daha önce üzerinde çalıştığı Bosch’un “The Garden of Earthly Delights” tablosundaki bir figüre dayalı gibi görünüyor. Rüyalarda, biçiminin ve kompozisyonunun tam seçilemediği soluk bir yaratığı andırıyor. Yaratığın net görülen birkaç kirpiği ve kapalı gözü, onun da uyku halinde olduğuna işaret ediyor. İkonografinin, Dali’nin kendi yaşadığı bir rüyayı simgelediği; saatlerin ise, uykuda zamanın geçmesini sembolize ettiği biliniyor.
Sol alt kısımdaki cep saati karıncalarla kaplı. Metalik saat üzerinde toplanan karıncalar çelişki yaratmasıyla bilinmektedir ki Dali genellikle karıncaları, bozulmanın sembolü olarak kullanmış. Resimdeki bir diğer böcek ise; cep saatinin yanındaki saat üzerinde bulunan sinek. Güneşin etkisiyle sinek insan formunda bir gölge oluşturuyor.
Resimdeki sürrealist unsurlara bazı gerçekler de dahil edilmiş. Resmin üst kısmındaki dağlar Dali’nin birçok eserinde etkisini gösteren yaşadığı Katalonya toprakları. Resimde daha önce görülmüş hissi oluşturan kayalıklar ve sahil; sürrealist öğelerin aksine spesifik olarak konumlandırılabilir.
Ana kahramanlara verilen özerkliğin ardından boşluğu tasvir ederken aralarında kurduğu mekana ait olmama ilişkisi, tuvalin ana kompozisyonunda birlik sağlıyor. Aynı zamanda gökyüzü ve denizin birbirinin içine giren renkleri nedeniyle ışığın zaman algısını ortadan kaldırdığını da gösteriyor.
1954 yılında Dali “The Disintegration of the Persistence of Memory” tablosuyla önceki eserini tekrardan yorumlamış. Aynı zamanda Dali ilerleyen yıllarda Persistence of Memory eserini heykellere uyarlamış. Persistence of Memory 1934 yılından bu yana New York’taki MoMA’da sergileniyor.