Adı konmamış Art Deco: Şeyh Zarif Kompleksi ve Laleli Çeşme
Raimondo D’Aronco’nun, 20. yüzyıl başlarında, İstanbul’daki Şeyh Zafir Kompleksi ve Laleli Çeşmesi gibi bazı tasarımları, 1925 yılında Paris’te gerçekleşen serginin ardından Art Deco ismini alan üslubun özelliklerini yansıtıyor. Nitekim tam da bu nedenle D’Aronco’nun bu tasarımları, Bülent Özer tarafından “Adı Konmamış Art Deco” şeklinde tanımlanıyor. Viyana ve Glasgow merkezli geometrik Art Nouveau’nun devamı niteliğinde ortaya çıkmış olan Art Deco akımı, 1900’lü yıllardan itibaren İstanbul’da, özellikle D’Aronco’nun 20. yüzyıl başındaki bazı yapılarında görülüyor.
İstanbul eliti ve Osmanlı İmparatorluğu için inşa edilen İstanbul'daki en eski ve en önemli Art Nouveau yapıların, ünlü İtalyan mimar Raimondo D’Aronco tarafından tasarlanmış olduğu biliniyor. Kısa bir süre sonra bu yeni akım, sadece Boğaziçi ve Adalar'daki konak ve villalarda değil, Pera, Galata ve Eminönü gibi yeni gelişen bölgelerde inşa edilen ofis ve apartmanların tasarımında da diğer mimarlar tarafından benimseniyor. Bu dönemde, Art Nouveau’nun etkisi, yapıların cephe dekorasyonunda ve pencere tasarımlarında görülüyor.
D’Aronco’nun başlıca eserleri arasında, 1903 yılında inşa edilmiş ve 1958 yılında yıkılmış olan, Karaköy’deki Karamustafa Paşa Mescidi, 1903 yılında Kuzey Afrikalı Şazeli tarikatına üye bir Şeyh için inşa edilmiş, Beşiktaş’ta konumlanan, içinde kitaplık, türbe ve çeşme bulunduran bir başyapıt niteliğine sahip Şeyh Zafir Kompleksi, Galata’da bulunan Laleli Çeşme, Sultanahmet’te bulunan 1900 yılında inşa edilmiş olan Yeniçeri Müzesi, Beyoğlu’nda bulunan 1900 yılında inşa edilmiş olan Yetimhane ve İstiklal Caddesi’nde bulunan Botter adlı apartman yer alıyor.
D’Aronco’nun 1900 yılına kadar İstanbul’da gerçekleştirmiş olduğu mimari faaliyetlerde, eklektisist ve historisist bir yaklaşım görülüyor. 20. yüzyılda hayata geçirdiği geometrik Art Nouveau üslubundaki tasarımlar ise Viyana ve Glasgow Ekollerine yakın özgün yapılar olarak karşımıza çıkıyor. İstanbul'daki en eski ve en önemli Art Nouveau yapılar, ünlü İtalyan mimar D’Aronco tarafından tasarlanıyor. D’Aronco, Botter Evi tasarımı ile 1900 yılından itibaren tasarımlarına hâkim eklektisist ve historisist yaklaşımdan giderek uzaklaşıyor.
Art Nouveau üslubunda sadeleşme eğilimi başta Glasgow ekolünden Charles Rennie Mackintosh ve grubunun, Belçika ekolünden Van de Velde’nin, Viyana Ekolü’nden ise özellikle Otto Wagner ve Josef Hoffmann’ın, 1925 yılından sonra Art Deco adıyla da anılabilecek tasarımları ve söylemleri doğrultusunda gelişmeye başlıyor. 20. yüzyıl başlarında, Glasgow ve Viyana’daki geometrik Art Nouveau üslubundaki tasarımlar, estetik anlayış ve tasarım dili açısından, 1925 yılında adı konacak olan Art Deco üslup ile örtüşüyor. Mackintosh, Wagner ve Hoffmann gibi isimlerin geometrik Art Nouveau tasarımları ile benzerlik gösteren estetik eğilim, 1900’lü yılların başında, İstanbul’da da görülüyor. D’Aronco’nun 20.yüzyıl başındaki geometrik Art Nouveau üslubundaki yapıları üzerinden Art Deco akımı incelenebiliyor. D’Aronco, Venedik Akademisi’nde klasik bir eğitim almış olmasına rağmen Viyana Ekolü’nden Wagner, Hoffmann, Olbrich, Glasgow Ekolü’nden ise Mackintosh gibi tasarımcılardan da etkileniyor. D’Aronco, 1900’lü yıllardaki tasarımlarında, dönemin yenilikçi eğilimlerini yakalamaya çalışma çabası içinde bulunarak çağına katılıyor. Mackintosh’un tasarımlarına referans veren pencere ve demir parmaklık düzenlemelerine, İstanbul’da D’Aronco tarafından, geometrik Art Nouveau üslubunda tasarlanmış bazı yapılarda rastlanıyor.
D’Aronco biriktirdiği süreli yayınlar ve kitaplar aracılığıyla, Viyana ve Glasgow ekollerini tanıma fırsatı buluyor ve bunun doğrultusunda D’Aronco’nun projelerinde bu ekollerden bazı referanslara rastlanıyor. D’Aronco’nun, 20. yüzyıla geçiş sürecinde Otto Wagner tarafından geliştirilen ilkelerin yayılmasına büyük katkı sağlamış olan Der Architekt adlı dergiyi, 1897 yılından itibaren biriktirmiş olduğu biliniyor. D’Aronco’nun tasarımları analiz edildiğinde, Der Architekt adlı dergide tanıtılan Glasgow ve Viyana merkezli geometrik Art Nouveau üslubundaki tasarımlardan etkilendiği görülüyor. D’Aronco’nun tasarımlarında, bezemenin giderek yalınlaşması, floral motiflerin giderek yerini geometrik motiflere bırakması ile gözlenen sadeleşme eğilimi, Art Nouveau’dan Art Deco’ya geçişi işaret ediyor.
D’aronco tarafından tasarlanmış olan Şeyh Zafir Türbe ve Kitaplığı ve Laleli Çeşme, Viyana ve Glasgow Ekolleri’nin etkisinin görüldüğü bazı örnekler olarak dikkat çekiyor. Yıldız, Serencebey’deki Şeyh Zafir Kompleksi, D’Aronco tarafından 1903 ile 1904 yılları arasında Şazeli dervişlerinin bir şeyhi olan Şeyh Muhammed Zafir için tasarlanmış olup içinde türbe, kitaplık ve bir çeşme barındırıyor. Bülent Özer’in, Şeyh Zafir Türbe ve Kitaplığı yapısını, “Art Deco’nun İstanbul’daki erken örneklerinden biri” olarak anlattığı biliniyor. Art Nouveau estetiğin yoğun bezemeli, karmaşık anlayışına karşın, Mackintosh tasarımlarına referans veren bu yapı, geometrik ve yalın tasarımı ile D’Aronco’nun Art Nouveau’dan Art Deco’ya geçişin gözlemlendiği yapılarından birine örnek teşkil ediyor. Geometrik bezemelerin hâkim olduğu türbenin tasarımında, Osmanlı Mimarisi ile geometrik Art Nouveau üslubun sentezi görülüyor. Şeyh Zafir Kompleksi, Art Nouveau’nun birinci döneminde görülen, eğrisel çizgilerden ve floral motiflerden arındırılmış olmasıyla öne çıkıyor. Yapının tasarımında, geometrik süslemeler ile dekoratif ögeler ağır basıyor.
Yapıda geometrik süsleme ögelerinden olan daire, üçgen, zikzak, bordürler ve geçmeler bulunuyor. Kare, daire gibi saf geometrik biçimlerden ve plastik elemanlardan meydana gelen cephe düzenine sahip türbenin cephesinde ayrıca dekoratif, soyut geometrik rölyefler de görülüyor. Türbede hâkim olan geometrik düzen, dekorasyona dayalı bir anlayışı yansıtıyor. Mimari bir eleman olmanın ötesinde, türbenin pencereleri de dekoratif eleman olarak tasarıma yön veriyor.
Komplekste yer alan kitaplığın, cumbayı andıran pencere çerçevesinin çokgen şeklinde, yatay ve dikey ahşap kayıt parçalarla bölünmüş olmasının, Mackintosh etkisine bir örnek olduğu söylenebiliyor. Mackintosh tarafından tasarlanmış olan Art Nouveau’dan Art Deco’ya geçişi yansıtan, geometrik Art Nouveau üslubundaki Daily Record Binası’nın ve Glasgow Sanat Okulu’nun çıkmaları ile Şeyh Zafir Kitaplığı’nın çıkmaları benzerlik gösteriyor.
Galata’da, sokağa adını veren Laleli Çeşme, 1903 ile 1904 yılları arasında mimar D’Aronco tarafından tasarlanıyor. Çeşmede, Osmanlı camilerinde görülen, dekoratif bir öge olan mukarnasın, yalınlaşmış ve geometrikleştirilmiş bir yorumu sayılabilecek detaylar göze çarpıyor. D’Aronco, Şeyh Zafir Türbesi’nde uyguladığı saçak detayını bu tasarımında da kullanıyor. Laleli Çeşme, yoğun eğrisel çizgilerden arınmış yalın tasarımıyla ve keskin hatlı rasyonalist geometrisiyle Art Nouveau-Art Deco üslupları arasındaki geçişin ilgi çekici bir örneği olarak öne çıkıyor. Laleli Çeşme yapısında görülen kademelenmeli tasarım ile 1929 yılında Wirt Rowland ile Smith, Hinchman & Grylls iş birliğiyle Art Deco anlayışta tasarlanmış Guardian Building’in, asansör kapısının kademeli tasarımı ile benzerlik gösteriyor.