300 yıllık tarihte yemek deneyimi: Lokanta 1741

Projenin ana teması, kültürümüzün bir parçası olan kalabalık ve keyifli sofralar oluşturma fikri etrafında şekilleniyor. Tasarım ekibi tarihi yapının restorasyonunda ve özellikle yeniden işlevlendirilmesinde çeşitli zorluklar yaşasa da, bu dezavantajları zamanla avantaja dönüştürdüklerini ifade ediyor.

Lokanta 1741 için yapılan tasarım, Cağaloğlu Hamamı’nın alt kat ve üst kat avlularını kapsıyor. Tamamen açık olan bu mekanlar tasarlanırken avluların her biri farklı dekorlarla ele alınıyor.

Restoran tasarımında, tarihi yapıya saygı duyularak ana mimari yapıya dokunulmuyor. 300 yıllık duvarlarla oturma alanları arasında gerekli mesafeyi koruması için tasarlanan metal kabuk, üst kat avlu duvarlarını çevreliyor.

Bu kabuk sistemi birçok teknik sorunu da ortadan kaldırıyor. Ses sistemini ve üzerine yerleştirilen apliklerle aydınlatma ihtiyacını karşılayan işlevsel yüzey, tarihi yapının duvarlarını vurgulaması için yerleştirilen aydınlatma elemanlarını da gizliyor.

Bar tezgahında ve büyük masada tercih edilen mermer, lokanta kimliğinin bir parçası olarak görülüyor. Renk ve dokunun bütüncül yaklaşımla ele alındığı mekanda, servis ekibinin kıyafet detayları dahil tüm tasarım ögeleri birbirini tamamlıyor.

Alt kat avlusunun üzeri cam bir çatı örtüsüyle kapatılıyor. Bitkilerin zamanla tüm tavanı kapladığı iç bahçe, sabit oturma alanları ve peyzaj ögeleriyle tamamlanıyor.

Daha çok yaz aylarında rağbet gören mekanın mobilyaları, ferahlığı ve bahçe hafızasını çağrıştıracak doku ve renklerde seçiliyor. Genel peyzaj yaklaşımında bu fikrin devamlılığını sağlaması için ortama sarmaşıklar, yaseminler, limon ve zeytin ağaçları ekleniyor.

Lokanta 70’i üst avluda, 50’si alt avluda olmak üzere toplam 120 misafiri aynı anda ağırlayabiliyor.