20. yüzyılın önemli endüstriyel yapılarından biri: Vakko Fabrikası
Vakko Turistik Elişi, Eşarp ve Konfeksiyon Fabrikası kısaca Vakko Fabrikası olarak tanınıyor. Bu yapı, Vitali Hakko’nun girişimiyle hayata geçirilen Vakko markasının tekstil üretimlerini yapabilmesi için Haluk Baysal tarafından tasarlanıyor. İşveren, mimar ve mühendisin yanı sıra sanatçı ve bürokratların da sürece dahil edilişiyle çok aktörlü bir hikayesi olan yapı, Türkiye’nin endüstriyel yapı tarihinde öne çıkıyor.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından dünya çapında toplumları etkileyen kırılmalar yaşanıyor ve bu kırılmaları ülkelerin kendi tarihindeki önemli olaylar takip ediyor. 1940’lı yıllarda çok partili sisteme geçiş yapan Türkiye’nin Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkileri gelişiyor ve bu dönemde “modernleşmeci-kalkınmacı” sosyoekonomik bir anlayış hâkim oluyor. Erken Cumhuriyet Dönemi’nde yerel ve ulusal olan önemsenirken Demokrat Parti döneminde bu tutum yerini evrensel ve uluslararası olanın kalkınmayı destekleyeceğine inanan bir modernleşme görüşüne bırakıyor. Kalkınma planlarının yapıldığı 1960’lı yıllarda özellikle endüstri alanında gelişmeler destekleniyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarında başkent ilan edilen Ankara’da imar faaliyetleri hız kazansa da 50’li yıllara gelindiğinde İstanbul eski ününe kavuşmaya başlıyor ve 1 milyonun üzerindeki nüfusu ile hızla gelişiyor. Bu gelişim sonucunda dünyadaki pek çok şehirde olduğu gibi karayolları ve motorlu ulaşım önem kazanıyor. İstanbul’da da bu ihtiyacı karşılayacak yeni ulaşım aksları kurgulanıyor. Bu aksların en önemlilerinden biri olan Londra Asfaltı, Tarihi Yarımada’yı batı yönüne açıyor ve üzerine dönemin önemli endüstri yapılarından Vakko Fabrikası inşa ediliyor.*
Vitali Hakko’nun girişimiyle hayata geçirilen ve Türkiye’nin tekstil markaları arasında önemli bir yere sahip olan Vakko, 1934 yılında Şen Şapka ismiyle kuruluyor. Şapka devriminin ardından şapkayı moda haline getirmeyi hedefleyen marka, ticari hayatına Vakko ismiyle devam etme kararı alıyor. Türkiye’nin ilk çok katlı ve o döneme kadar yapılan en büyük mağazasını 1962’de Beyoğlu’nda açıyor. Vakko Beyoğlu ile ülkedeki moda ve tekstil dünyası için büyük bir adım atan marka hızla büyüyor ve artan tekstil üretimi ihtiyacını karşılamak adına 1969 yılında Vakko Turistik Elişi, Eşarp ve Konfeksiyon Fabrikası inşa ediliyor.
Çırpıcı Çayırı’nın karşısında 62.432metrekarelik bir arazide yayılan Vakko Fabrikası’nda 24.000 metrekarelik kapalı alan kurgulanıyor. 350 metrelik bir yol cephesine sahip olan yapının ana binası kademeli olarak arkaya doğru daralıyor. Tesisin amacı hediyelik eşyalar, konfeksiyon, eğitim, teşhir ve satışı olarak açıklanırken bu işleve göre program 4 bölüme ayrılıyor. Tesiste ilk olarak yola paralel cephede ürünlerin sergilendiği ve satıldığı alanlar, park, gezi, havuz, Türk kahvesi, gazino ve lokanta, defile, millî oyunların düzenlenebilmesi için gerekli hacimler yer alırken yola paralel ikinci bantta eğitim, atölye alanlarıyla birlikte idari birimler bulunuyor. Üçüncü bölümde içinde park, spor sahaları ve yüzme havuzu olan bir sosyal tesis, yapının son bölümünde ise iç avlu etrafına yerleştirilen 3-4 katlık lojmanlar kurgulanıyor. Yapının bodrum katında kalıp atölyeleri yer alıyor.
Endüstri yapılarının yeni yeni yaygınlaştığı dönemde bu yapıların işlevini karşılayacak şekilde yapı teknolojilerinin geliştirilmesi gerekiyor. Bu durum yapıları öne çıkarabildiği gibi tasarımı yapanlar için büyük de bir zorluk oluşturuyor. Program bölümünde bahsedildiği gibi sadece fabrika olmayan, pek çok işlevin bir araya toplandığı yapının tasarım sürecinde Haluk Baysal aylar süren bir araştırma yapıyor. Vitali Hakko anılarında bu işlevin gerekliliğini sağlayabilmek adına Zürih’te Textile Administration’a başvurduklarını ve ortaklaşa olarak çözümler ürettiklerini anlatıyor.
Fabrikanın atölye alanlarında hem fonksiyon gereği hem de ferahlığı sağlamak amacıyla kolonların olmadığı bir görüntü elde edilmesi isteniyor. Haluk Baysal’ın projede statik konusu için Yüksek Mühendis Rasin Etiman ile çalıştığını belirten Arkitekt dergisi, statik ve betonarme başlığı altında bu konu kapsamında üretilen çözümü şöyle aktarıyor: “Birinci husus konfeksiyon dairesinde 25.20 metre, boya ve emprime dairelerinde 18.0 metre, apre dairesinde 12.0 metrelik açıklıkların serbest olarak geçirilmesini icab ettirmiştir.” Ayrıca yapıda üretim aşamalarında farklı kimyasal maddeler de kullanılacağı için özellikle çatıda sürekli bakım gerektirmeyecek bir malzeme seçilmesi gerektiği belirtiliyor ve bu nedenle çelik konstrüksiyondan vazgeçilerek kırık plak ismi verilen sistem tercih ediliyor. Bu sistemde plaklar 12 santimetre olduğu için normal bir betonarme sisteme oranla daha az beton ve teçhizat kullanıldığı, böylece hem ekonomik hem de sorunu ortadan kaldıran bir seçim yapılıyor.
Yaptıkları işi sadece bir üretim olarak görmeyen Vitali Hakko, markanın daha ilk dönemlerinde eşarpların desenleri için ünlü sanatçılarla birlikte çalışıyor. Böylece sanatçılarla iyi ilişkiler kuruyor ve bu iyi ilişkilerin sonucunda Vakko Fabrikası sanatçılara alan açan bir endüstri mirasına dönüşüyor. Mimar, mühendis ve işverenin birlikte çalıştığı mimari üretim sürecine sanatçıları dahil eden Vakko Fabrikası, dönemin Arkitekt dergisi yazarları tarafından da takdir ediliyor: “VAKKO Fabrikası, diğerleri gibi teknik bakımdan ileri bir eser olabilir, mimarları ve bilhassa sahipleri de bununla yetinebilirlerdi. Halbuki bu bina mimarlarının isteklerine mal sahibinin gösterdiği anlayış sayesinde, bütün plâstik san'atları kapsayan geniş bir kollaborasyonu yansıtan bir eser meydana çıkmıştır. Turistik eşya imal edecek bir kompleks olan fabrikada güzel bir plânlama ve ileri teknik bir uygulamadan sonra, dekoratör, ressam ve iç nimarî tanzimini yaratan bir sanatkâr ekibin çalısması göze çarpmaktadır. Bu güzel koordinasyonun diğer sanayicilerimize örnek olmasını dilerken VAKKO fabrikaları sahibini ve mimarlarını tebrik ederiz.”**
Yapının tesisatında önemli bir rol oynayan Alarko firmasının bu yapıyla olan ilişkisini anlattığı yazısına göre fabrikada Jale Yılmabaşar’ın seramik panoları, Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun beton, mozaik panolar ve beton plastik eserleri, Şadi Çalık’ın metal plastik çalışması, Metin Şahinoğlu ve Nevzat Yüzbaşıoğlu’nun beton rölyef, kaplama pano, vitray pano ve skrafito kompozisyonu, Eren Eyüpoğlu, Mustafa Plevneli ve Hasan Kavruk’un duvar resimleri, Teoman Madra’nın duvar fotoğrafı, Haluk Tezonar ve Tankut Öktem’in Atatürk kompozisyonu yer alıyor.*** Vitali Hakko anılarında bu yapıdan bahsederken “Fabrikamız öylesine güzel olmuştu ki, bir fabrikadan çok bir modern sanatlar müzesi gibiydi.” diyerek yapıya nasıl bir önem atfettiğini aktarıyor.
Sanatla mimari teknolojilerin modernizmin iyi bir örneğinde buluştuğu bu yapı döneminde çok ilgi çekiyor olsa da 2007 yılına gelindiğinde marka fabrikasını başka bir yere taşımaya karar veriyor. Bu haber mimarlık camiasında büyük yankı uyandırırken Müge Cengizkan bir yazısında şöyle diyor: “İstanbul’da yer alan bir sanat kurumuna, bir müzeye, ya da güzel sanatlar fakültelerinden birine, yukarıda sayılan nedenlerle çok iyi mekân olabilecek bu yapılar bütününün yıkılmaması için hâlâ bir şans yaratılabilir mi?” Ancak tüm karşı çıkmalara ve önerilere rağmen yapı yıkılıyor ve yerine bir alışveriş merkezi inşa ediliyor. Jale Yılmabaşar, Bedri Rahmi Eyüpoğlu ve Nevzat Yüzbaşıoğlu’nun fabrikada yer alan eserleri Vakko’nun Nakkaştepe’de tasarlanan Genel Müdürlüğü’ne taşınıyor.
Yapı o dönemde karmaşık bir sisteme sahip olduğu için Arkitekt dergisinin 340. sayısında detaylı bir şekilde ele alınıyor. Yapı hakkında daha detaylı bilgi almak için bu sayıdaki yazıyı okuyabilirsiniz. Ayrıca Elvan Altan’ın Vakko Fabrikası: Bir “Modernleşme” Hikayesi başlıklı yazısını okuyarak yapının dönemi içindeki konumu hakkında bilgi alabilirsiniz.
Proje | Vakko Fabrikası |
Yeri | Merter, İstanbul |
Mimarı | Haluk Baysal |
İnşaat alanı | 3.200 m² |
Tamamlanma yılı | 1969 |