Türkiye’de enerji fiyatları ve enflasyonun içinde enerji

HABER MASASI
Abone Ol

Türkiye’nin 2000-2020 yılları arasındaki ortalama birincil enerji talep artış oranı yüzde 3,1 olarak gerçekleşmiş. Bu oran üyesi olduğumuz OECD’de ortalama (-)0,3 yüzde. Benzeri şekilde Türkiye’nin yine 2000-2020 yılları arasındaki ortalama elektrik enerjisi talep artış oranı da yüzde 4,4 ile yüzde 0,5 olan OECD ortalamasının çok çok üzerinde.

Her ne kadar bu talep artışı nüfus artışı, ekonomik büyüme ve sanayinin gelişmesi kaynaklı olsa da elektrik üretimindeki kaynaklara detaylı bir şekilde göz attığımızda kaynakların yüzde 50’den fazlasını ithal etmek zorunda olmamız belirgin riskleri de beraberinde getiriyor.

Karadeniz’deki doğalgaz keşfi ile Türkiye’nin de artık kendine ait önemli büyüklükte bir doğalgaz rezervi olsa da henüz saha geliştirme çalışmaları tamamlanmadığı için ihtiyaç duyulan doğalgazın tamamına yakını içinde Rusya, ABD, İran, Azerbaycan, Katar ve Cezayir’in de bulunduğu ülkelerden ithal ediliyor. Nüfus artışı, sanayinin gelişimi ve ekonomik büyüme gibi unsurlar Türkiye’nin doğalgaz talebini yıllar geçtikçe artırıyor. Örneğin 2002 yılında 17 milyar m3 olan Türkiye’nin doğalgaz tüketimi 2021 yılı sonu itibariyle 61 milyar m3 seviyelerine gelmiş durumda. İthal edilen doğalgazın yüzde 35,4’ü ise doğalgaz çevrim santrallerinde elektrik üretimi için kullanılıyor.

  • Türkiye’nin boru gazı ile ithal ettiği doğalgazın fiyatlaması petrol fiyatlarına endeksli uzun vadeli kontratlara bağlı bir şekilde belirleniyor. Yani dünyada petrol fiyatlarının artması Türkiye’nin doğalgaz faturasını da artırıyor.

Türkiye’nin kontratlarında baz alınan Brent tipi petrolün fiyatı 2020 yılında ortalama varil başına 42 ABD doları seviyelerindeyken aynı fiyat ortalaması 2021 yılında 70 ABD doları oldu. Diğer yandan önümüzdeki dönemde petrol fiyatlarının artacağına ilişkin güçlü bir kanaat var ve bu yazı kaleme alındığı sıralarda petrol fiyatı varil başına 99 doları zorluyordu.

Petrol fiyatlarında yaşanan hızlı artışlarının benzerini kömür fiyatlarında da gözlemliyoruz. Halihazırda Türkiye’nin elektrik üretiminde ithal kömürün payı yüzde 17 seviyelerinde. Dolayısıyla tıpkı doğalgaz fiyatlarındaki artışın elektrik üretim maliyetlerini artırması gibi ithal kömür fiyatlarındaki artışlar da elektrik üretim maliyetlerini yukarı itiyor. İthal kömür fiyatlamasında baz alınan Rotterdam ICE kömürünün 2020 yılı fiyat ortalaması ton başına 50 Dolar iken bu rakam 2021’de 120 dolar olarak gerçekleşti. 2022 yılının başından bu yana ise fiyatlar 170 dolara yakın seyrediyor.

Bununla birlikte enerji maliyetlerindeki en önemli değişkenlerden birisi de döviz kuru. Zira dışarıdan ABD Doları cinsinden ithal edilen kaynakların son tüketiciye iletimi Türk Lirası ile yapılıyor. Yani döviz kurundaki artışlar aynı zamanda elektrik üretim maliyetlerini de TL cinsinden artırmış oluyor.

2020 yılı son verilerine göre Türkiye’nin toplam enerji maliyeti 179 milyar TL seviyesinde. Bu maliyetin yüzde 97’lik kısmı piyasadan tedarik edilen enerjiden kaynaklanırken kalan yüzde 3’lük kısım ise işletme giderleri ve kar marjı gibi kalemlerden oluşuyor. Ancak enerji satışından elde edilen gelirler maliyetin oldukça altında 136 milyar TL seviyesinde. Çünkü aradaki fark hükümet tarafından çeşitli saiklerle sübvanse ediliyor. Örneğin hali hazırda hanelerdeki elektrik faturasının ilk kademesinin yüzde 50’sine kadar olan kısmında sübvansiyon devam ediyor.

Türkiye’nin kontratlarında baz alınan Brent tipi petrolün fiyatı 2020 yılında ortalama varil başına 42 ABD doları seviyelerindeyken aynı fiyat ortalaması 2021 yılında 70 ABD doları oldu.

Yukarıdaki verileri göz önüne aldığımızda dünyanın geri kalanı ile benzer bir şekilde enerji fiyatlarındaki yukarı yönlü hareketin Türkiye’nin enflasyonunu da olumsuz etkilediğini görüyoruz. Örneğin, TÜİK’in hesapladığı ocak ayı Yurtiçi Üretici Fiyatları Endeksi verilerine göre, “kok ve rafine petrol ürünleri” sektöründeki yıllık artış yüzde 180,75 olurken “ham petrol ve doğalgaz” tarafındaki artış da yıllık yüzde 162,84 olarak gerçekleşmiş durumda. Benzeri şekilde “elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağılımı” sektöründeki artış ise yüzde 138,48 seviyesinde. Böylelikle Yİ-ÜFE’deki yıllık artışta enerjinin değişim oranı yüzde 142,06 seviyesine yükselmiş oldu. ‘Elektrik, gaz, buhar’ grubundaki artış da yüzde 138,48.

Tüm bu gelişmeler elektrik enerjisinin üretimi, iletimi ve dağıtımındaki fiyatları da hızlı bir şekilde yukarı doğru itiyor. TÜİK’in üretici fiyatları verilerine göre “Elektrik enerjisinin üretimi, iletimi ve dağıtımı” grubundaki fiyatların yıllık yüzde değişimi 2022 Ocak ayında yüzde 162,41 gibi rekor bir oranda gerçekleşti.

Özetle Türkiye’nin enerji faturası dışarıda küresel fiyat hareketlerinden içeride ise kur kanalından gelen baskıdan dolayı arttı. Elbette belirgin riskler de maalesef devam ediyor. Enerji piyasalarındaki dalgalanmalar ve arz-talep dengesizlikleri küresel enerji emtia fiyatlarını yukarı iterken eş zamanlı olarak başta Ukrayna-Rusya gerilimi olmak üzere jeo-politik riskler de enerji fiyatları üzerindeki stresi artırıyor. Tüm bu gelişmeler önümüzdeki dönemde enerji fiyatlarını ve enerji fiyatlarının tetiklediği enflasyonu tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de konuşmaya devam edeceğimiz anlamına geliyor.