Türkiye Varlık Fonu için öneriler
Birçok ülke doğal kaynak fiyatları ve ihracat-ithalat dengesizlikleri nedeniyle oluşan aşırı döviz rezervlerini, iç piyasadaki baskıyı azaltmak ve yenilenemeyen kaynaklardan gelen refahı gelecek nesillere aktarmak için ulusal varlık fonlarını (UVF) kurmaktadır.
Bu fonların yatırım stratejileri de genel olarak yurtdışı yatırımlara yönelmektedir. Örneğin; petrol ihraç eden ülkelerin, petrolün varil fiyatı 50 dolar olması durumunda yılda 389 milyar dolar; 70 dolar olması durumunda ise 750-800 milyar dolar daha fazla gelir elde edecekleri tahmin edilmektedir. Bu nedenle petrole olan bağımlılığı azaltmak ve sektörel çeşitliliği sağlamak amacıyla farklı coğrafyalara yatırım yapmaya yönelmektedirler. Bu yatırımların yurtdışına yapılmasının en önemli sebebi ise; “Hollanda hastalığı” olarak bilinen ekonomisi petrol gibi tek bir ürüne bağlı olan ülkelerin ulusal ekonomilerini bu riskten korumayı hedeflemeleridir. 2000 yılı öncesi UVF yatırımları düşük risk ve sabit getiri garantisi veren devlet tahvili ve bonolarına yapılmıştır.
2000 yılı sonrası ise bu yatırımlar yüksek risk ve yüksek getiri hedefleyerek farklı varlıklara yatırımlar yapmaya yönelmiştir. Başlangıçta çokta dikkat çekmeyen bu yatırım stratejisi, 2008 krizi sonrası gelişmiş batı ülkeleri’nin kurumsallaşmış ve markalaşmış şirketlerine yöneldiğinde büyük bir endişe ve korkuya sebep olarak dikkatleri varlık fonlarının üzerine çekmiştir. Devlet sahipliğindeki bu fonların sebep olduğu bu korku, olumlu eleştirmenler tarafından ekonominin daha kötüye gitmemesi ve büyük bir mali çöküş yaşanmaması için gerekli oldukları belirtilerek bir nevi bastırılmıştır. UVF’lerin 2000-2008 yılları arasındaki kuruluş ve büyüme hızlarıyla, 2015—2018 yıllarında gelmeleri beklenen sayı ve varlık miktarı, petrol fiyatlarının düşmesi ve UVF’ler hakkındaki endişeler nedeniyle beklenen rakamlara ulaşamamıştır. Ancak beklenen hızda olmamakla birlikte bugün UVF’lerin yönetimi altındaki varlıklar yaklaşık 8 trilyon dolara ulaşmıştır.
Örneğin Norveç Varlık Fonu, Norway GPFG’si yönetim ve denetim mekanizmaları, şeffaflığı, yıllar içinde elde ettiği gelir getirisi seviyesi ile, Türkiye Varlık Fonu (TVF) için önemli bir örnekdir. 1980-1990’lı yıllarda petrol çıkışıyla ani zenginleşme sonrası fiyat düşüşüyle zor günler yaşamakla birlikte, 1990 sonrası alınan kararlarla önce UVF kurup ardından üst düzey şeffaflık ve yolsuzlukları önleme amaçlı yurtdışı yatırım hedefleriyle bugünkü gelinen noktada emsallerini geçmektedir. Her üç şeffaflık endeksinde de yüksek dereceler alarak birinciliği bırakmayan Norway GPFG’si, resmi web sayfasından da yatırımlarının düzenli bir aralıkta raporlamalarını yayınlamaktadır.
Yatırım stratejilerine ait bilgilerin yayınlanması ile karlılığın azalıp, rekabet edebilirliğin azalacağı yönündeki endişeleri de Norway GPFG’si bu şeffaflık kriterlerini en üst düzeyde sağlayarak bastırmış olmaktadır. TVF içinde açık ve şeffaf bir yapı kurulması, uluslararası beklentiler doğrultusunda bağımsız denetim ve finansal raporlamaların düzenli olarak yapılması önerilmektedir. Güvenilirlik ve açıklanabilirlik düzeylerinin yükseltilmesi ile uluslararası standartlara sahip olunacaktır. Bu doğrultuda TVF, diğer UVF’lerle yapılması planlanan ortak yatırımlar için Türkiye’nin saygınlığını arttırıp yatırımların gelmesini teşvik etmesi beklenilmektedir.
Diğer bir örnek Singapur. Singapur’un sahibi olduğu Temasek ve GIC, petrol ve doğalgaz sahibi olmadan tamamen yurtiçi tasarruflarla kurulmuş varlık fonları olarak, kaynak yapısıyla TVF’ye örnek gösterilebilir. Yaklaşık 40 yıl gibi bir sürede her iki UVF’de, devlete ait fazla tasarrufların ve bazı şirketlerin fona dönüştürülüp başarılı bir şekilde yönetilmesi ile kurulmuştur. Bugünkü gelirlerden feragat edip tasarruf sağlanarak, bununla birlikte jeopolitik konumda doğru kullanılarak elde edilen bu fonların, TVF için çok güzel bir örnek teşkil ettiği düşünülmektedir. Türkiye’nin de büyük ve genç bir nüfusa sahip olmanın verdiği sorumlulukla, geleceği için hem devlet hem de bireysel bazda tasarruflarının arttırılması sağlanarak, yapılacak tasarrufların TVF’nin altında kurulacak alt fon aracılığıyla değerlendirilmesinin bu amaca uygun olacaktır. Singapur’un sahibi olduğu kalkınma fonu niteliği taşıyan Temasek Holding’de, bünyesinde bulundurduğu devlet kurumlarını şeffaf ve başarılı yönetmektedir. Kaynak yapısının kamu kurumlarından oluşması ve kurulduğu 1974’den tarihinden bu yana geldiği nokta 2018 yılı verileriyle dünyadaki ilk 10 varlık fonu içerisinde yönetimi altındaki varlık miktarı büyüklüğüyle yer alması; TVF için çok önemli bir örnek teşkil etmektedir.
Rusya’ya ait RDIF varlık fonu kalkınma fonu niteliği taşımaktadır. RDIF’in desteklediği altyapı projelerinden 5,4 milyar dolarlık yatırımla Trans-Sibirya ve BaykalAmur demiryollarının geliştirilmesi, Yamal LNG ve büyük karayolları gibi projeler çeşitli yabancı ortaklıklar kurularak gerçekleştirilmektedir. Benzer şekilde TVF’de kuruluş amaç ve hedeflerinde yurtdışı ortaklıklar kurularak büyük altyapı projelerinin gerçekleştirileceği belirtilmektedir. Bu konuda başarılı deneyimleri olan RDIF iyi bir örnek olabilir.