Sıkılaştırma, beklentiler ve bazı sonuçlar

DOÇ. DR. M. LEVENT YILMAZ
Abone Ol

Genel seçimler sonrası iş başı yapan ekonomi yönetimi ciddi bir sıkılaştırma programı uygulamaya devam ediyor. Programın para politikası tarafında faiz artışları, miktarsal sıkılaştırma ve TL’yi reel olarak değerli tutmaya yönelik adımlar atılırken maliye politikası tarafında ise bütçe açığını azaltma ve cari açığı düşürmeye yönelik düzenlemeler hayata geçiriliyor.

TL’nin reel olarak değerlenmesine yönelik adımlar neticesinde Merkez Bankası rezervleri güçlenirken yoğun yabancı sermaye girişinin olduğunu ve bunun da ağırlıklı olarak tahvil piyasasına yöneldiğini görüyoruz. Diğer yandan uygulanan politikaların neticesinde enflasyon beklentileri de yavaş yavaş düşmeye başlamış görünüyor.

Merkez Bankası’nın her ay düzenli olarak yaptığı Piyasa Katılımcıları Anketi’ne göre hem cari yıl sonu için hem de 12 ay sonrası için enflasyon beklentileri belirgin bir şekilde düşmeye devam ediyor. Son ankete göre katılımcılar 2024 yıl sonu için enflasyon tahminlerini yüzde 43,52’ye kadar düşürmüş durumdalar. Ayrıca 12 ay sonrası enflasyon beklentisi ise yüzde 31,79’a gerilemiş durumda.

Her ne kadar enflasyon beklentilerinde bir toparlanma gözlemlense de Merkez Bankası’nın yılın II. Enflasyon Raporu’nda ilan ettiği yüzde 38’lik yıl sonu ara hedefinin oldukça üstünde olduğumuzu hatırlatmakta fayda var. Bu durum beklentilerin henüz istenildiği gibi çıpalanamadığına işaret ettiği için sıkılaştırmanın neden bir süre daha devam etmesi gerektiği konusuna da açıklık getiriyor.

  • Sürdürülen dezenflasyon programının belki de en önemli sac ayaklarından bir tanesi ise TL’nin reel olarak değerli kalması.

Bu bağlamda Merkez Bankası bir yandan rezerv biriktirirken diğer yandan da kurdaki artış oranının enflasyondaki artış oranın altında kalmasına yönelik adımlar atarak toplam mevduat içindeki döviz mevduatların düşmesine yani döviz talebinin azalmasına gayret ediyor. Ayrıca KKM’den çıkışı da hızlandıracak şekilde regülasyonlarla süreci yönetmeye çalışıyor. Bunun neticesinde bir ara 40,50’ye kadar yükselen cari yıl sonu Dolar/TL beklentisi son anket döneminde 37,75’e kadar gerileyerek enflasyon üzerindeki döviz kuru baskısını azaltıyor.

Programın enflasyon ve döviz kuru beklentilerindeki bu olumlu sonuçlarına bir süreden bu yana çokça tartışılan Merkez Bankası rezervlerindeki pozitif süreç de eşlik ediyor.

Ancak böylesi bir sıkılaştırma programının da bazı yan etkileri olduğunu da göz ardı etmemek gerekiyor. Örneğin TÜİK’in hesapladığı Sanayi Üretim Endeksi’ndeki düşüş son birkaç aydır daha da belirgin hale gelmiş durumda. Aylık bazda takip etmenin daha doğru olduğu sanayi üretimindeki yavaşlamaya yıllık gelişmeler de eşlik ediyor. Son veri aylık bazda yüzde 4,9’luk daralma olarak hesaplanırken yıllık bazdaki daralma ise yüzde 0,7.

Sanayi üretimindeki yavaşlama ise uyumlu bir şekilde Kapasite Kullanım Oranı’nın da düşmeye devam ettiğini görüyoruz. Merkez Bankası’nın düzenlediği İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (KKO) verisi de son aylarda belirgin bir şekilde azalıyor. 2024 yılı Haziran ayında, imalat sanayinde faaliyet gösteren 1738 iş yeri tarafından İktisadi Yönelim Anketi’ne verilen yanıtlara göre; İmalat sanayi genelinde mevsimsel etkilerden arındırılmış Kapasite Kullanım Oranı (KKO-MA), bir önceki aya göre 0,4 puan azalarak yüzde 76,2 seviyesine gerilemiş görünüyor. Gerileme en çok yatırım malları tarafında kendisini gösteriyor.

Bu verilerle uyumlu bir şekilde büyümenin ve sanayi üretiminin öncü göstergesi olarak nitelendirilen İmalat PMI endeksi de son 3 aydır eşik değer olan 50’nin altında kalmaya devam ediyor. İstanbul Sanayi Odası tarafından hesaplanan İmalat PMI Endeksi Mayıs ayında 48,40 olarak gerçekleşmiş durumda.

Kısacası son dönemdeki sıkılaştırma programının etkileri finansal piyasalarda daha olumlu hissedilirken reel sektör sıkılaştırmanın yan etkilerine ciddi bir şekilde maruz kalmaya devam ediyor. Sıkılaştırma programı neticesinde Türkiye’nin CDS’leri gerilerken ve yabancı finans kurumları Türkiye’ye yönelik olumlu raporlar yayınlarken reel sektör tarafındaki veriler endişe uyandırıcı şekilde geliyor.

Diğer yandan enflasyon üzerindeki riskler de tam anlamı ile ortadan kalkmış değil. Yıllık enflasyon Mayıs ayında yüzde 75,45 ile bu yılın zirvesine çıkmış durumda. Bundan sonrasında baz etkisi kaynaklı hızlı bir yıllık enflasyon düşüşü olacağını öngörüyoruz. Ancak buna aylık enflasyon gelişmelerinin ne kadar eşlik edeceğini ise yakından takip etmemiz gerekiyor. Zira bir süreden bu yana üretici fiyatlarındaki artış da dikkatlerden kaçmamalı.

Özetle artık sıkılaştırma döngüsünün ne zaman ve nasıl yavaşlatılacağının artık konuşulmaya başlaması gerekiyor. Özü itibariyle sıkılaştırma programlarının etkileri biraz gecikmeli görünür. Bu bakımdan bir süre daha sıkılaştırmayı görmeye devam edeceğimizi kabul etmekle beraber bunun reel sektör üzerinde kalıcı hasar bırakmaması için de daha dikkatli olmaya devam etmemiz gerekiyor.