Zor günler ve hayatın tam ortası: Tiran
Bir şehre adım attığınızda ilk dikkatinizi çeken doğal güzellikleri ya da mimarisi olabilir. Tiran’da ise dikkat çeken sokakların ortasında, devlet binalarının hemen dibinde metro girişini andıran küreler. Biraz daha yaklaştığınızda bu kürelerin aslında ülkenin tarihi sığınaklarının girişi olduğunu fark ediyorsunuz. Zira Arnavutluk’ta 700.000’den fazla irili ufaklı sığınak bulunuyor. Bizim de Tiran’da ziyaret ettiğimiz ilk yer günümüzde müze olarak kullanılan bu sığınaklardan biri oldu. Şehir merkezinde iki dağlık bölgede ise yine iki adet sığınak, müze olarak ziyaretçilere açılmış durumda. Bunkart I, yani bir numaralı sığınak, Arnavutluk’u tam 41 yıl yöneten Enver Hoca dönemindeki faili meçhullerin anısına kurulmuş. Rejim tarafından haksız yere öldürülen insanların bir kısmının resimleri hemen girişteki tavanda sergileniyor.
Arnavutlar’ın İskender Beyi
Geziye kaldığımız yerden, Tiran şehir meydanından devam ediyoruz. Meydanın ortasında Balkanlar’da tüm başkentlerde görmeye alışkın olduğumuz bir heykel karşılıyor bizi. Bu heykel Arnavut milliyetçiliğinin yükseldiği dönemlerde milli kahraman olarak “tarihin derinliklerinden keşfedilen” İskender Bey’e ait. Yalnızca Arnavutluk’ta değil aynı zamanda Kosova ve Kuzey Makedonya’daki Arnavutların da lideri olarak görülüyor. Bu büstün önündeyken “Arnavutlar’ın İskenderi” diye geçiriyorum içimden. Zira Kuzey Makedonya’da şehir merkezinde de Büyük İskender’in bir heykeli bulunuyor ve Makedon halkı kendi kökenlerini Büyük İskender’e dayandırıyor. Bu ironik isim benzerliğine de güldükten sonra hemen büstün karşısında yer alan ve Tiran’ın mimari olarak en güzel ve tarihi binalarından olan Ethem Bey Camii’ni ziyaret ediyoruz.
Ethem Bey Cami
Balkanlar’ı gezenler bilir, 3 ayrı ülkede mimari özellikleri ile birbirini çok andıran alaca camiler vardır. Bunlardan biri Travnik’te, ikincisi Kalkandelen’de ve sonuncusu ise Tiran’da bulunmaktadır. İsmini duvarlarında yer alan yoğun desenlerden ve süslemelerde ağırlıklı olarak kullanılan alaca renkten alan bu camiler ziyaretçilere manevi hazzın yanı sıra muhteşem bir görsel ziyafet sunar. Tiran’ı on yıl önce ilk ziyaret ettiğimde Ethem Bey Alaca Cami’nin üst kat zemini sağlam değildi ve insana düşme hissi veriyordu. Yakın zamanda TİKA tarafından restore edilen yapı eski sağlamlığına ve güzelliğine kavuşmuş. Bu arada Tiran merkezinde Osmanlı döneminden kalma çok az eser bulunduğunu belirtmek isterim. Zira eserlerin tamamına yakını tahrip edilmiş. Cami ziyaretimizi de tamamladıktan hemen sonra yine meydanda yer alan güzel bir kafede oturup Arnavut tatlılarının ve kahvesinin tadını çıkartıyoruz. Arnavutluk mutfağı İtalyan mutfağından etkilenmiş; bu yüzden Balkanların kalanından çok farklı lezzetler barındırıyor. Bu arada espressoları oldukça iddialı.
Air Albania Stadyumu
Şehrin merkezinden biraz uzaklaşınca bu tarihi doku yerini daha modern binalara bırakıyor. Bunların arasında en dikkat çekeni Air Albania Stadyumu. Zemin katı açık bir AVM olan stadyum kırmızı rengi ve oval yapısı ile oldukça modern ve ilginç. Stadyumun bulunduğu meydan ise İtalyan medyanı olarak biliniyor ve ülkedeki önemli resmi törenler hatta protestolar bile bu alanda yapılıyor. İtalyan meydanından dilerseniz Hurja Şehir Parkı’na girebilir ve Tiran’ın doğal güzelliklerinin tadını çıkartabilirsiniz. Ortasında yapay bir gölet bulunan bu devasa parkın etrafında uzun bir yürüyüş yaparak doğanın tadını çıkartmak mümkün. Dilerseniz de yönünüzü kendinizi İtalya’da hissetmenizi sağlayacak Blloku mahallesine doğru çevirebilirsiniz. Cadde üzerinde şık mağazalar ve kafeler bulunan bu yerleşim yeri şehrin en gözde mekanlarından biri. Tiran merkezindeki bu lüks ve modern manzara şehrin dışına çıktıkça yerini biraz daha mütevazi bir yaşama bırakıyor.
Ve yolu düşenler için bir tavsiye: Başkentten Adriyatik’e Açılan Liman: Durres
Tiran’da ziyaret edilebilecek daha pek çok mekân bulunuyor. Fakat klasik Arnavutluk gezi notlarında hak ettiği değeri almadığını düşündüğüm ve Tiran’a gidilirse mutlaka uğranmasını tavsiye edeceğim farklı bir durak var. Başkentten Adriyatik’e açılan bir liman Durres. Şehirden sadece 30 dakikalık uzaklıkta olan Durres’te tatlı bir sahil kasabası havası yakalamak mümkün. Uzun ve beyaz kumsalları boyunca pek çok otel ve restoran bulunuyor. Mimarisi güzel olan bu minik şehrin merkezinde bir de anıt bulunuyor. İki dünya savaşı arası dönemde İtalya Arnavutluk’u kısa bir dönem işgal etmiş. O zamanda verilen kayıpları bu müzede anıyorlar. Müzeye giriş ücretsiz, zaten Durres boyunca bir tur yapmak isterseniz müzeyi görmeden geçmek pek mümkün değil. Bu arada şehrin ciddi bir turizm potansiyeli olduğunu söylerken ülkemizde alıştığımız hizmet kalitesini beklememek gerektiğinin de altını çizeyim. Durres, yolu Tiran’dan geçenler için güzel bir durak. Son olarak gezi rotanızı çok farklı bir yöne döndürmek isterseniz, Durres’ten İtalya’ya haftada üç gün gemi seferleri bulunduğunu belirteyim. Zira iki ülke arası deniz mesafesi 100 kilometrenin altında. Biz İtalya’ya geçmek yerine Durres iskelesinde bulunan banklardan birinde oturup acaba bir sonraki durağımız neresi olacak diyerek denize dalıyoruz.