Zeyn’el: Türküler, aynı zamanda felsefi metinlerdir

GİZEM ERTÜRK
Abone Ol

14 ve 16. yüzyıllar arasında yaşayan Anadolu ozanlarının şiirlerini merkeze taşıyan, mükemmel bir dünyanın olmadığını söyleyen yine de Aşık Mahzuni Şerif ’in “bu viran dünyaya ötmeye geldim” sözünü yaka cebinden hiç ayırmayan başarılı müzisyen Zeyn’el ile yeni albümü Divan&Divine üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

Klişedir ve önemlidir. Çünkü ilk adımlar bütün hayatı örer. Nasıl başladı, evet buradan başlayalım?

Divan&Divine için kare kodu okut.

Küçük yaşlardan itibaren “Aşık/Ozan” geleneğine ilgi duyduğumu hatırlıyorum. Öyle etkilenmiştim ki. Bu etki ömrüm boyunca devam etti tabii. İlerleyen yaşlarda bu geleneği araştırmaya, söz yazmaya ve beste yapmaya devam başladım. Geçmiş yılların, geçmiş yaşam bilgisinin ve tavrının bu türküler aracılığıyla aktarılan derin ve bir o kadar da karmaşık dersleri bana ilham verdi. Ve bu durum beni felsefe okumaya yönetti.

Felsefeye yöneltmesi bir hayli ilginç.

Aslında ilginç değil, normal olan bu. Aşık/ Ozan geleneğinin sözlerinde bir nevi felsefe/ düşünce merkez hâlinde zaten. Sorular ve arayışlar bir bakıma…

Anladım. Peki şu anda?

Şu anda da İstanbul Teknik Üniversitesi’nde müzikoloji alanında doktora yapıyorum. Aynı zamanda Rock müzik dünyasında on yıldan fazla bir süredir ses mühendisi olarak çalışıyorum.

Kimlerle çalıştınız bu on yıllık süre zarfında?

Birlikte çalıştığım isimler arasında Madrigal, Leman Sam, Evrencan Gündüz, Sufle, Can Ozan, Mirkelam, Batuhan Kordel ve Su Soley gibi sanatçılar yer alıyor.

Zeyn'el.

Artık o zaman konuyu Divan&Divine’ye getirelim. Albümün kapağı oldukça beğenildi. Bir mesajı elbette vardır?

Albümün kapağı; adaletin ancak “tarafsız ve önyargısız” gerçekleşebileceğine gönderme yapıyor. Kapaktaki ağır mesaja ve ağır görsellere rağmen içeriği hafif vokaller ve dinamik aranjeler ile dengelediğimizi düşünüyorum. Albümün nihai mesajını soracak olursanız elbette farkındalık ve umut etmek derim.

Yaşadığımız bu çağda umut etmek mümkün mü gerçekten?

Mükemmel bir dünya, mükemmel bir adalet de mümkün değil. Dünyanın kendisi bir umutsuzluk yeri. Bir kere ölüm diye bir gerçek var. Sevdiğin birini kaybetme ihtimalini, her an ölebileceğin ihtimalini bilmek bile yeter. Bu yönüyle kötü bir dünya. Diğer yandan, bir gün daha yaşayabilme ya da anneni bir gün daha görebilme ihtimali de var. Aslında umudun pasifize bir duygu olması, bunu eyleme dönüştürmemekle ilgili. Mahzuni Şerif’in dediği gibi, “Bu viran dünyaya ötmeye geldim.” Umut tam da bir ötme biçimi bence.

Albüme geri dönelim, albümdeki her parçanın bir hikâyesi var elbette…

Evet, “Ela Gözlü Pirim Geldi” tarihi bir adaletsizliği, Nesimi’nin infazını konu ediniyor. Albümde son şarkı olarak karşımıza çıkan ve sözü-müziği bana ait olan “Sevmedi Beni Sevmeyi” ile çocuk istismarına, kadınların maruz kaldığı şiddete karşı çıkmaya ve ışık tutmaya çalıştım. Böylece Divan&Divine'de 14. yüzyıldan bugüne kronolojik bir adalet/adaletsizlik öyküsünü türküler üzerinden günümüze getirmeye çalıştım.

Evet bu noktada “Sevmedi Beni Sevmeyi” birçok metaforik unsur da barındırıyor…

Bu türküde de su metaforu var. Şiddete maruz kalan insanı balık olarak tasvir ediyorum. Türküdeki özne kendini balık, düzeni de dolandığı ağlar olarak dillendiriyor. Kültürlerin, maruz kaldıkları şiddetin üstesinden gelebilmesi, toplumsal yapının daha iyi devam edebilmesi için kendilerine uygulanan şiddeti unutmaması gerekiyor. Ne yazık ki unutuyoruz. Balık hafızası da bu anlama geliyor. Ağlara dolanan balığın uğradığı şiddeti unutmasına kültürel bellek yitimi deniliyor.

Aşık geleneğindeki ölümsüzlük temasına senin bakışın nedir?

Divan&Divine albümü.

Ölümsüz olan türkülerdir. Özellikle türkü söyleyen biri için, bir türkü aktarıcısı olmak bile türkülerin sonsuz döngüsüne hizmet etmek anlamına geliyor. Âşık Veysel ‘kalacaktır gök kubbede ses kadim’ diyor. Belki de dünyada kaybolmayacak tek şeydir ses. Aslında, sonsuzluğa hizmet etmenin kendisi, sonsuz olma biçimlerinden biridir. Ama bu, dünyaya kazık çakmak değil, daha soyut, daha büyük bir döngüye hizmet etmek anlamına geliyor.

Tüm bunlara bakınca modern bir kâşif olduğunu söyleyebilir miyiz?

Dünya müziğine doğuştum bir ilgim vardı. Bu ilgi beni Amerika, Orta Asya ve Orta Doğu'dan yeni sesler keşfetmeye ve bu bölgelerin tarihlerindeki benzer adaletsizlikler üzerine düşünmeye de yöneltti. Dolayısıyla kaşifliği seçtiğim söylenebilir.

Albümün ana teması Adalet fakat Aşık geleneğinin bazı önemli sembollerini de görüyoruz.

Aslında, bu albüm için, tema olarak su kavramını da düşünmüştük. Özellikle de önümüzdeki süreçte dünyayı bekleyen su krizi nedeniyle. Ancak adalet kavramı ağır bastı. Suyun değişimle olan ilişkisi dünyada felsefecilerin de ilgilendiği bir konu.

Albümün adı neden Divan & Divine oldu?

Divan, adaleti temsil eden yüce mahkeme anlamına geliyor, İngilizcedeki ‘Divine’ kelimesinin anlamı da yüce, ilahi. Bize Farsçadan geçen bu kelimenin İngilizcede de benzer şekilde tınlaması bana ilginç geldi.

Peki Divan & Divine’in mesajını sorsam özetle nasıl ifade edersin?

Çocukluğumda âşık ozan geleneğiyle tanıştım, etkilendim. Anadolu kökenli, Erzincanlı biriyim ama Beyoğlu’nda büyüdüm. Bu bende güçlü bir sentez oluşturdu. Lisedeyken rock kültürüyle tanıştım. O müzikteki isyan duygusuyla âşık geleneğinin özündeki isyanın, başkaldırışın birbirine yakın olduğunu fark ettim. Amerika kıtasının banjo, ukulele gibi folk enstrümanlarıyla, Rock müziğin İngiltere ve ABD folkundan taşıdığı izlerle Anadolu’daki motifleri birleştirmeye başladım. İşte tüm bunlar albümün aslında benim dünyamın bir sentezi. “Geçmişin derin ve kadim sözlerini gerçekten anlayarak herkes için daha iyi bir gelecek sağlayabiliriz. Gerçeğin, sevginin ve nezaketin adaletin silahları olduğu bir gelecek mümkün. Bütün sözler Divan & Divine için, bütün kuşlar Divan & Divine’a uçmakta…