Yorgunlukların, dalgınlıkların ve büyük bir kavganın ardından: Priştine

H. YILDIRIM AĞANOĞLU
Abone Ol

Priştine 2008’de Sırbistan’dan ayrılarak bağımsızlığını yeni kazanmış Kosova Cumhuriyeti’nin başkenti. Bu sebeple şehrin meydanında İngilizce olarak “Newborn” yani Yeni Doğan manasında harflerden oluşan anıt bulunur. Bu harflerin üzeri, kimi zaman Kosova’nın bağımsızlığını tanıyan ülke bayraklarıyla boyanır, kimi zaman sanatçıların değişik resim ve yazılarıyla süslenir… Ama neden İngilizce? İşte burası garip! Çünkü Kosova’da tarih boyu hiç İngiliz veya Amerikalı bir azınlık var olmadığı gibi İngilizce dili de bağımsızlığın ilanına kadar konuşulan bir dil değildi.

Neyse bir şehri sevmek için birçok sebep vardır. Annem Üsküp doğumluydu. Fikriyatımda Rumeli şehirlerinin hepsinin ayrı bir yeri var. Ama Priştine’nin gönlümdeki yeri bambaşkadır. Çünkü kayınvalidem de Priştine doğumluydu. Tabii bir tarihçi olmam ve her gün arşiv belgelerinde yüzlerce Rumeli şehrimizin ismi ve meseleleriyle günlerimin geçmesi de sevgimin bir başka sebebi.

1. Kosova Savaşı'nın Osmanlı Türklerince kazanılması sonrasında bütün Kosova bölgesinde olduğu gibi, bu bölgenin önemli şehirlerinden Priştine’de de yeni bir dönem başlamıştır.

Tarihçe

Vuk Branković’in (ö. 1398) idare ettiği Sırp Devleti’nin başşehri Priştine oldu. Orta Çağ Priştinesi’nin tahta barakalardan oluşan bir kasaba özelliği gösterdiği ifade edilirken, Osmanlı zamanında ekonomik ve mimari açıdan gelişmesi günümüze kadar gelen abidevi eserlerin güzelliğinden bellidir. Sultan Murad-ı Hüdavendigâr, Kosova Ovası’nda Sırp Prensi Lazar komutasındaki Balkan birlikleriyle 1389’da yaptığı savaşı kazanmış ancak bitiminde Miloş Obiliç tarafından şehit edilmişti. O günden beri Priştine yakınlarındaki türbesi ayaktadır ve Balkan Müslümanları için önemli bir ziyaretgâhtır. Oğlu Yıldırım Bayezid, savaştan sonra Priştine topraklarını vasalı hâline gelen Despot Stefan Lazarević’e bıraktı. Priştine’deki kesin Osmanlı hakimiyeti 1455 yılında Fâtih Sultan Mehmed zamanındadır.

Şehir 1912 Balkan Harbi’nden sonra Sırbistan Krallığı’nın eline geçti. Daha sonra devletin adı Sırp-Hırvat- Sloven Krallığı ve 1929’da Yugoslavya Krallığı oldu. 1945’den 1991’ kadar 6 cumhuriyet ve biri Kosova olmak üzere 2 özerk bölge ise Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’ni oluşturuyordu. Yugoslavya dağılınca cumhuriyetler bağımsız oldu. Geriye kalan tek yapı 2006’da ismini Sırbistan Cumhuriyeti olarak ilan etti.

Vuk Branković’in (ö. 1398) idare ettiği Sırp Devleti’nin başşehri Priştine oldu.

Sırpların asimilasyon ve zulümlerine dayanamayan Kosovalı Arnavutlar 1998-1999 arasında yürüttükleri bağımsızlık savaşında Sırpların katliamlarıyla karşı karşıya kaldı. Nato’nun müdahalesiyle Sırp birlikleri Kosova’dan çıkartıldı. Arnavutlar kendi kaderlerini tayin hakkıyla 2008’de bağımsız Kosova Cumhuriyeti’ni ilan etti. Tarihi şehir Priştine yeni ülkenin başkentiydi artık. Nüfusu günümüzde 200 bin civarındadır.

Balkanlarda bir espri vardır, ama hikâye değil gerçektir. 1911’de Priştine’de doğan bir kişi 2009’da 98 yaşındayken ölse, şehrinden hiç kıpırdamadan yukarıdaki 6 ülkenin vatandaşı olmuştur.

Nereleri gezmeliyiz?

Fatih şehre biri kendi adını taşıyan tek kubbeli âbidevî Fatih Sultan Mehmed Camii, diğeri babası II. Murad anısına Muradiye (Çarşı) Camii’ni yaptırmıştır. İkisinin ortasında 1834 yılında yapılan Yaşar Paşa Camii vardır. Şehri süsleyen en önemli bir diğer eser 19. yüzyılda inşa ettirilen saat kulesidir. Osmanlı’nın 1877’de teşkil ettiği Kosova Vilayeti’nin merkezi Priştine’ydi ve Hükümet Konağı da günümüzde müzedir. Ama görülecek en güzel yer bence öncesinde eski bir Türk ailesinin oturduğu ve günümüzde Etnoğrafya Müzesi olan Emincik Konağı’dır. Komünist dönemde Hırvat mimar Mutnjakovic tarafından tasarlanan Priştine kütüphanesi görülecek başka bir yapı. 99 kubbesi insan beynini ve bu kurumdan bilgi alındığını ve ayrıca Arnavutların geleneksel takkesi plisi simgeliyor.

Fatih Sultan Mehmed Camii, diğeri babası II. Murad anısına Muradiye (Çarşı) Camii’ni yaptırmıştır.

1,5 saatlik uçuştan sonra Priştine’desiniz. Türk vatandaşlarına vize yok. Hemen şehir merkezindeki çarşıya gidin artık çeşit çeşit Arnavut böreği mi, yoksa eşsiz lezzetteki köfte, elbasan tava ya da çömlekte fasulye mi yersiniz, sizin bileceğiniz iş. Tabii ki trileçe, kabak tatlısı, baklava, iri tulumba tatlıları da yiyebilirsiniz. Priştineli Türkler ve Türkçe bilen Arnavutları görünce şaşırmayın. Onlarla içeceğiniz kahvenin 40 yıl hatırı olacak. Bir başka güzel şehirde buluşmak üzere.