Yol şarkınız hangisi?
Grafiti Sanatçısı Ulaş Çelik: "Kendimden bir şeyler bulabildiğim daha çok underground rap müzikleri dinlemekten keyif alırım. Eski Türkçe Rap şarkılarından da Cartel-Maffay’den “Maffay’la Cartel” ve Yener Çevik’in “Hasta İşi” şarkıları en sevdiklerim arasında."
Ulaş Çelik - Grafiti Sanatçısı: BAMBAŞKA DUYGULARIN PEŞİNDE
Yolculuklarda beni geçmişe götüren müzikleri dinlemeyi tercih ediyorum. Çünkü yolda giderken o şarkıların bana hissettirdiği duygular bambaşka oluyor. Bir de kendimden bir şeyler bulabildiğim daha çok underground rap müzikleri dinlemekten keyif alırım. Ilo ‘’Kiss You’’, Santana ‘’Maria Maria’’, Gnarls Barkley ‘’Crazy’’ yolda sevdiğim şarkılardandır. Eski Türkçe Rap şarkılarından da Cartel-Maffay’den “Maffay’la Cartel” ve Yener Çevik’in “Hasta İşi” şarkıları en sevdiklerim arasında yer alıyor.
- Çiğdem Tura - Gezgin ve Stilist: BİR DOLU ŞEHİRDEN, BİR DOLU SES KAYDIM VAR
- Havaalanlarında beklerken ve uçarken dinlediğim şarkılar hep aynı, asla değişmez. Her defasında dinlerken aynı sözlere eşlik ederim. Josh Rouse’dan “Flight Attendant”,M.I.A.’nın “Paper Planes”i ve Reamonn’dan “Supergirl”… Bu üç şarkı, seyahat öncesi heyecanını hep tekrar tekrar, her seferinde aynı yoğunlukta yaşatıyor. Seyahat esnasında ise, kulaklık takıp müzik dinlediğimi hiç hatırlamıyorum. Şehirlerin, insanların, sokakların seslerini dinlemeyi daha çok seviyorum. Sanki birer seyahat anısı gibi hafızamda kalan o sesleri de ayrılırken yanımda götürmek istiyorum.
- En sevdiğim “seyahat şarkılarım” ise dönüşlerde ve döndükten sonra ara ara hep dinlediğim ses kayıtlarım; bir dolu şehirden, bir dolu ses kaydım var! Bali’den, Filipinler’den, Malta’dan, Sri Lanka’dan, Afrika’dan, Yunanistan’dan (esasında dalgaları dinlediğim her yerden!) denizin, okyanusun, dalgaların sesleri... Barcelona’dan, Atina’dan, Budapeşte’den sokak sanatçılarını dinlerken kaydettiğim, en sevdiğim müzik aleti Hang’in sesi, Madrid’de flamenko izlerken kaydettiğim topuk sesleri… Roma ve Napoli meydanlarındaki kafelerde otururken kaydettiğim, kalabalıkların o melodik İtalyancayı konuşurken ki sesleri… Selam vermek için heyecandan birbiriyle yarışan Zanzibarlı ve Sri Lankalı çocukların kulağıma bir şarkı gibi dokunan sesleri...
Ali Cihan - Müzisyen: ÖMÜR BİTER YOL BİTMEZ
Yolculuk yaparken karayolunu tercih ediyorum. Araba kullanmadığım için genellikle bir arkadaşımla yolculuk ediyorum. Dolayısıyla da müzikle ilgilenen kişi de ben oluyorum. Gidilen yol, tercih edilen bir yol ise ve ona eşlik eden güzel müzik varsa mesafelerin çok da önemi yok. Çoğunlukla yolda bana vazgeçilmezlerim olan “Morcheeba” ve “Massive Attack” albümleri eşlik eder. “Enjoy the Ride”, “Riders on the Storm”, “Shine On You Crazy Diamond” bir de Phoenix’ten “Love Like A Sunset” illa ki dinlerim. Ömür biter yol bitmez...
- Melike İnci - Yazar: BAZI ŞARKILAR ESKİMEZ
- Eskiden uçakla ulaşım bu kadar yaygın değilken her yere otobüsle giderdim. O zamanlarda teknoloji de bu kadar ilerlemediği için uzun yol kaseti dediğimiz karışık kasetler hazırlardık. O kasetlerin olmazsa olmaz şarkılarını hâlâ kullandığım müzik listelerine eklerim. Bunlardan biri The Doors’un “Riders on the Storm” şarkısı. Çünkü yolculuk sırasında mutlaka yağmurlu bir yerden geçilir. İşin ilginç tarafı ne zaman bu şarkı çalmaya başlasa bir iki dakika sonrasında da yağmur başlar... Hiçbir yolculuğumu sektirmedi. Diğeri vazgeçemediğim şarkı da Deep Purple’ın “Sometimes I Feel Like Screaming” adlı şarkısı… Çünkü yolculuklara hep çığlık atma raddesine geldikten sonra karar verirdik. Bu şarkılar hiç eskimez. Bir anlamda yazdıklarıma ilhamı da bu şarkıların evrenselliğinden aldığımı söyleyebilirim.
Doğuş Kökarttı - Gezgin ve Müzisyen: MÜZİK BENİ HİÇ YALNIZ BIRAKMADI
Söz içerebilir veya içermez, çoğu zaman enstrümantal müzikler de bütün şeritlerimi doldurur. Sadece bir sırt çantasıyla gerçekleştirdiğim yolculuklarda müzik beni hiç yalnız bırakmadı. Çoğu zaman da en iyi dostum oldu. Aurora’nın “All My Demons Greeting Me As a Friend” albümü her zaman taşımaya değer. Sözsüz şarkılarda piyanosuyla Yann Tiersen’i, Sigur Ros’u ve Estas Tonne’yi az şeye değişirim. Bazen maceranın tam içine girdiğimi hissediyorum ve bu sefer Eddie Vedder, Jim Morrison, Of Monster and Men benimle birlikte geliyorlar. Bazen de yolun ve deneyimin bütün gürültüsünü sindirmem gerekiyor bu günlerde de Eivor, büyük adam Jeff Buckley, Saint Saviour, Johnny Cash bana eşlik etmeye başlıyorlar. Her şey çok derinleşirse ise Pink Floyd, Camel, Sleeping At Last beni galaksiler arasındaki sonsuz yolculuğa çıkarırlar. Sahra Çölü’nden geçerken yaptığım gibi.
- Aytuğ Akdoğan - Yazar: NE YOLSUZ NE MÜZİKSİZ
- Son zamanlarda daha çok Ortadoğu ve Afrika gibi kıtalara seyahat ettiğim için deflerin, darbuka ve neylerin ağırlıkta çaldığı müzikler/ şarkılar dinliyorum. İbrahim Maalouf’un müziği de son derece mistik ve hüzünlüdür. Örneğin Fas’ta bir çobanla Atlas Dağları’nda tek kelime etmeden yürürken bir kulağımda Azzddine’den “Takassim” çalıyordur ya da karanlık bir yolda yürürken Nick Cave’in “Jesus Alone” şarkısı eşlik eder yalnızlığıma… Ancak bir ormanda kurumuş yaprakların üstüne basarak ağaçların arasında dolanıyorsam Bach’tan “Air” gibi daha sakin, klasik eserleri dinlemeyi tercih ederim...