Uzun dalgınlık ve uzun yolculuklar: Haydarpaşa Garı ve İskelesi

FATİH SARIMEŞE
Abone Ol

Kadıköy ve Üsküdar ilçeleri arasında yer alan Haydarpaşa semti 20. yüzyılın başlarından itibaren Anadolu demiryolu hattının başlangıç bölgesi olmuştur. Haydarpaşa semtine adını veren Haydar Paşa’nın hangi Haydar Paşa olduğuna dair araştırmacıların fikir birliği yoktur. Sultan III. Selim devri vezirlerinden Haydar Paşa olduğunu ileri sürenler olduğu gibi Yavuz Sultan Selim ya Kanuni Sultan Süleyman devri vezirlerinden Haydar Paşa’nın da olabileceği ifade edilmektedir. İstanbul ile ilgili önemli çalışmalar yapan Prof. Dr. Semavi Eyice söz konusu Haydar Paşa’nın 16. yüzyılda yaşayan paşa (Kanuni Devri) olduğunu ifade etmektedir.

Haydarpaşa Garı

Haydarpaşa semtinin en meşhur yapısı şüphesiz gar binasıdır. İnşasına 1906 yılında başlanan gar binası Alman Mimar Otto Riter ve Mimar Helmuth Cuno tarafından 1908 yılında tamamlanmış, 1909 yılında resmi açılışı yapılmıştır. Garın yapım sürecinde 1500 İtalyan taş ustası ile çok sayıda işçi görev almıştır. Avrupai tarzda Neoklasik üslupta inşa edilen gar binası I. Dünya Savaşı’nın şiddetlendiği 1917 yılında bir sabotaj sonucu çıkan yangınla hasar görmüş ve kısa bir süre sonra onarılmıştır.

Haydarpaşa Garı, 1918.

Haydarpaşa Garı, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Anadolu- Bağdat Demiryolları şirketi tarafından idare edilmiştir. 1929 yılında ise adı ileride TCDD olacak Devlet Demiryolları Umum Müdürlüğü’ne bırakılmıştır. Yaşanan tanker kazası sonucu zarar gören gar binası 1983’te onarılmıştır. 2010 yılında meydana gelen vahim yangın olayında ise binanın çatısı çökmüş ve üst katlar kullanılamaz hale gelmiştir.

2013’te askıya alınan tren seferleri 2014’te tamamen iptal edilmiştir. Binanın restorasyon çalışmaları sırasında peron altında bulunan Kalkedon Antik Kenti’ne ait kalıntılar üzerine çalışmalar İstanbul Arkeoloji Müzeleri denetiminde günümüzde devam etmektedir.

Denize bakan cephesinden köşelerde yer alan iki kule ile sınırlandırılan yapı beş katlıdır. Pencere üstlerinde görülen üçgen alınlık tasarımı Neoklasik üslubun en belirgin ayrıntılarıdır.

  • İskele binasında yer alan 1334 tarihli kitabeden yapının 1915 yılında Mimar Vedad Bey tarafından aynı plan, kitle ve hacim ölçüleri ve cephe bölümlenmesiyle Ulusal Mimarlık Dönemi anlayışına uygun bir şekilde onarıldığı varsayılabilir. Ancak burada 1334 tarihinin çevirisinde bir hata olduğu açıktır. 1334 tarihi Hicri olarak kabul edilirse 1915-1916 tarihlerini vermektedir. Oysa 1917 yılında Haydarpaşa Garı sabotaja maruz kalmış, yüzlerce insan vefat etmiş, gar binası ve etrafındaki yapılar zarar görmüştür. Bu sabotajda gar binasının hemen önünde yer alan iskele binasının zarar görmediğini söylemek güçtür. 1334 tarihi Rumi olarak kabul edilirse 1918 senesini verecektir ki bu tarih sabotaj sonrası onarıma işaret etmektedir.

Haydarpaşa İskelesi

Haydarpaşa Garı’nın önünde yer alan Haydarpaşa İskelesi’nin ilk inşasının Mimar Vedad Bey tarafından 1915 yılında yapıldığı iddia edilmektedir. Ancak Haydarpaşa İskelesi’nin 1909 tarihli bir fotoğrafında iskelenin giriş biriminin soğan biçimli merkezi bir kubbe, köşelerde küçük kubbelerle örtülü olduğu, dalgalı saçaklarla üst örtünün tamamlandığı ve bu görünümüyle Oryantalist bir tasarım ürünü olduğu ifade edilmektedir. 1908 yılında tamamlanan Haydarpaşa Garı’nın tasarımından yola çıkarak iskele binasının gar binasından bir süre sonra yapıldığı söylenebilir.

Ulusal mimarlık üslubunda inşa edilen iskele binası dikdörtgen planlı olup üzeri kurşun kaplı çatıyla örtülüdür. Biri ana, iki yan olmak üzere toplam üç ayrı salondan oluşmaktadır. Ana salonun ön ve arka cephesi üç sivri kemerle ayrılmıştır. Yapı, taş ve çini işçiliğiyle ön plana çıkmaktadır. Çiniler dönemin meşhur çini ustası Kütahyalı Mehmed Emin Usta tarafından yapılmıştır.

Haydarpaşa İskelesi.

Gar binası ile iskele binasının inşa edildiği tarihler birbirlerine çok yakın olmasına rağmen birbirleriyle mimari üslup açısından benzerlik yoktur. Oysa birbirlerinden onlarca yıl sonra inşa edilmiş olmasına rağmen 16. yüzyıl ve 17. yüzyıl (Mimar Sinan ve öğrencileri) mimarisi birbiriyle uyum içindedir. Bu durum Osmanlı Devleti’nin son dönem mimarisinde üslup birliği olmadığını, farklı üslupların aynı yıllarda farklı yapılarda uygulandığına güzel örnektir. Gar binası ve önündeki iskele binası vapurla Kadıköy’e geçerken (ya da Kadıköy’den dönerken) eşsiz bir manzara oluşturmaktadır. Vapur seferlerinde kıyıya yakın olan yapıları daha dikkatli gözlerle takip etmek yolculuğu daha keyifli hale getirecektir.