Tiflis buharı

ÖMER ERDEM
Abone Ol

Şehirlerin isimlerinin nereden geldiğini açıklayan hikâyelere kulak asmayın. Bir şehrin asıl hikâyesi kendi ismini sürekli gizemli ve çekici kılmasıyla ve bir türlü sonlandırmayışıyla başlar. Lizbon böyledir. Şam, Roma, Lübliyana da öyle. Böyle şehirler belki bilindik bir hikâyeye uyanırlar her sabah fakat Şehrazat gibi asla hikâyeyi neticelendirmezler. Tiflis ismi de öteden beri bana hep su ve buhar çağrışımı yapar. Su olur akar buhar olup uçar. Yağmurla geri döner. Dağdan iner. Nehre kavuşur. Sıcaklığı, kavurucu güneşten değil imgesel derinliğinden gelir. Tiflis adını her duyduğumda yüzüme ferahlık veren ılık bir buhar değer.

Puşkin, Erzurum Yolculuğu’nda Tiflis’ten de bahseder.

Uzakta, dağların arasında, canlı iki dağ balığı nefes nefese öpüşürken sanki bu şehri, Tiflis’i de kurarlar. Biraz hayali genişletip iki su samuru da diyebilirsiniz. Puşkin, Erzurum Yolculuğu’nda Tiflis’ten de bahseder. Sıcak ve şifalı suları yanında iklimine de gönderme yaparak Tiflis isminin sıcak yer anlamına geldiğini yazar. Keten bezlerden süzülen köpüklü ve sıcak suların yorgunluğunu almasını unutamamıştır. Bunun ne demek olduğunu ancak Tiflis’e adım attığınızda görürsünüz. Elbette, Tiflis bir şifalı su şehridir. Abanotubani’deki kükürtlü hamamlar kubbelerinden başlayarak suyun arkeolojisini müjdelerler. Şehrin eski ileri gelenleri hem bu sulara yakın olmak hem de dağa yaslanmak için cumbalı, işlemeli, ahşap ile ateş tuğlanın uyumu evlere atmışlar kendilerini. Tiflis’i içeriden duymak için yokuşları göze alarak adım adım yaşamalı burayı. Su buharı bir varlık neşesi gibi kanatlanır ama onu ikiye bölen Kura Nehri, sabahın en mahrem saatlerinde etrafa buhar perilerini salar. Siz de yaz olsun kış olsun Kura Nehri’nin kenarında yürüyüp bu anları aramazsanız Tiflis size sırlarını açmaz.

Gece geniş caddeler ve gür ağaçların donattığı şehre girdiğinizde şaşırmazsınız. O tam da rüyanızda gördüğünüz gibi bildik suretiyle karşılar gelenleri. Zaten bir şehir bir vesileyle kendisini dağa yaslamışsa orada her tür görmüş geçirmişlik nefes alıp verir. Çift dağlı bir şehir olmakla Tiflis, kadın ve erkeğin ebedi aşkına yaraşırcasına güneşle birlikte yaşam yavrusunu bırakıverir sokağa. Kış seyahat için güzel bir seçenektir ama Tiflis’i bütün tazeliğiyle görmek için en ideal ay Mayıs olmalı. Yeşil ve mavi birer renk olmaktan çıkıp güneşin ressam olmaya özendiği bir festivale bürünür Mayıs’ta Tiflis. Burada ağaç kesmek yasaktır. İnsan hilkat başlangıcının saflığına belki bu edebi suçundan vazgeçerek dönebilir.

Puşkin, Erzurum Yolculuğu’nda Tiflis isminin sıcak yer anlamına geldiğini yazar.

Kimya denilen şeyin hemen her şeyi zehirlediği bir çağda, söylenilenler doğruysa tarım ilaçları hiç kullanılmıyormuş. Öyle ya suyu değil sadece hayatın buharını da yüze sürülen bir ferahlama gibi başka türlü nasıl yaşatmak mümkün olsun.

Gece geniş caddeler ve gür ağaçların donattığı şehre girdiğinizde şaşırmazsınız. O tam da rüyanızda gördüğünüz gibi bildik suretiyle karşılar gelenleri.

Siz otelinize yerleşip şehri keşfe çıktığınızda Kuru Köprü üzerine yayılmış bit pazarını dolaşırken bulacaksınız kendinizi. Uzun sürmüş Rus döneminin hikâyelerine kapılmayın. Eskiye dair ne varsa çoktan elden çıkmış. Mevcutlar, daha çok yeninin izleri. Burayı şöyle bir gezdikten sonra asırlardır geleneğini yaşatmış Gürcü bağlarının insana armağanı lezzetleri görmek için çarşıda dolaşın. Saperavi üzümünün öyküsü bana Gürcü şairlerini hatırlattı. Mtatsminda Dağı’na tırmanıp da kitleyle beraber seyir merakını giderip şehri bütün yönleriyle temaşa etmişseniz acıkmışsınız demektir. Şimdi aşağıya güzelim Gürcü peynirlerinin can kattığı "haçapuri"yi sündürerek yerken, yumurta ile peynirin dostluğunu da düşünün. Hamuru biraz kalınca olsa bile bunu buradaki gönül zenginliğine yormalı.

Dışarıdan bakıldığında oldukça mütevazı görünen Tiflis aslında sadelik içinde asil bir yaşama tutkusunu barındırır.

Dahası parklar şehridir Tiflis. Linville Cafe ise, Tiflis’i mekâna sığmış şiir diye yaşayabileceğiniz özel yerlerden birisidir. Dışarıdan bakıldığında oldukça mütevazı görünen Tiflis aslında sadelik içinde asil bir yaşama tutkusunu barındırır. Arnavut kaldırımının ustalıkla uygulandığı kaldırımlar, berrak hava içinde bir yakınlık duygusu da telkin eder. Tiflis size yabancı gelmez. Ne sesleri ne renkleriyle. Selçuklu kümbetlerini çağrıştıran tepelerdeki kiliseler, kale surları bile sanki Anadolu’da bir yerlerin devamı gibidirler. Özellikle ateş tuğla örmeli duvarlar, güzeller gibi salınan serviler, bir yapımın mini gagası benzeri açık balkonlar, şehrin her zaman güvenlik kelepçesi olmuş kaleyle yarışan ve görkemli çınarlar. Tiflis’i kuran canlı varlıklardan sayarız kolaylıkla çınarları. Nehir suyundan beslenen kökleri upuzun nehir boyunca insana güven telkin eder çoktan. Genel görünüm paranın getirdiği görgüsüzlükle değil yaşama zevkinin donattığı yalınlıkla çevrelenmiş durumda. Tiflis her köşesiyle, “daha bunu saymayız tekrar gel”, diye fısıldar...