Tek başına Türkiye'yi nasıl ayakta tuttu? Barış Manço
Türk musikisine asırlardır nereden bakarsak bakalım birderya ile karşılaşıyoruz. Buhûrîzâde Mustafa Itrî, AbdülkadirMeragi, Zekai Dede Efendi, Tamburi Cemil Bey gibi çok büyüksanatçıların listesi uzar gider. Bu sanatçı deryasında, yakındöneme damgasını vurmuş özel bir isim var: Barış Manço.
Türkler müziği dost bildiler
Biz Türkler, evlenirken de ayrılırken de müziği dost bilmişiz. Dostluktan olmalı zira müzik asla yalan söylemez. Mutlu haber sonrası arayıp haber verdiğiniz o ilk dost; mutsuzluğunuzda ise yanınızda yörenizde olmasını istediğiniz o kadim arkadaştır müzik. Hal böyle olunca, yüzyıllardır gelişen Türk musikisi farklı alanlara farklı tarzlara yöneldi.
Sanat Müziği, Halk Müziği, Anadolu Rock, Arabesk-Fantezi Müziği, Türkçe Pop ve son 30 yıldır da Türkçe Rap olmak üzere birçok farklı tarzda eserler üretildi ve üretilmeye devam ediyor.
Buhûrîzâde Mustafa Itrî, Abdülkadir Meragi, Zekai Dede Efendi, Tamburi Cemil Bey gibi Türk musikisinin nadide eserlerini üretmiş üstadların listesine kimi zaman Münir Nurettin Selçuk adını altın harflerle yazdırırken kimi zaman Müzeyyen Senar kimi zamansa Zeki Müren bu listede en yukarılara tırmanmayı başardılar. Ancak Klasik Türk müziğinde ses güzelliği ve etkileyiciliğin yanına özellikle Cumhuriyet sonrası bir anlam eklenemedi. Ayrılık, aşk, hasret, gurbet gibi konular sıkça işlenirken Türk milletinin hassasiyet göstereceği konulara sanatçılar pek özen göstermediler.
Arabesk devrim
Ardından Erol Büyükburç ile başlayan Pop müzik furyası bütün piyasayı altüst ederken şehirlerde yaşayan gençlerin de ilgisini çekmeyi başardı. Ülkede, ''Klasik Türk müziği ve Halk müziği miadını dolduruyor'' söylemleri dolaşıyordu. Cumhuriyet sonrası birçok darbe gören Türkiye, askeri darbelerin yanı sıra Yeşilçam darbesini de göğüslerken Arabesk müzik ülkede zirve yapıyordu. Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay, Müslüm Gürses gibi isimlerin hem sinemayı hem de sahneleri ele geçirdiği dönem de Arabesk müzik adeta Klasik Türk müziğine darbe yapıyordu. Bunu böyle açıklayabiliriz.
Anadolu Rock'ın yükselişi
Aynı dönemlere denk gelen Türkçe Rock grupları ya da bir başka deyişle Anadolu Rock grupları da kendi kitlesini oluşturuyordu.
Özellikle Erkin Koray, Cem Karaca ve Barış Manço'nun çok büyük ağırlık koyduğu bu yeni tür, ilk başlarda tepki çekse de zamanla alıcı bulmaya başladı. Sözlerinde, enstürmanlarında ve sanatçıların tavırlarındaki farklılık, bu türü diğer türlerden ayırıyordu.
İlk albümler 1970'li yıllarda çıkaran bu efsane üçlünün her birinin kendine özgü bir tarzı vardı.
Erkin Koray'ın Halk müziğini elektronik müzikle harmanlaması, Cem Karaca'nın siyasete ve iğnelemeye yakın üslubunun yanında Barış Manço'nun çocuklarla ve Türkiye'nin geleceğiyle ilgilenmesi…
Savaş sırasında, savaş'tan hemen
Sonra Barış Manço, 20. yüzyılın ilk yarısında, dünyanın en zor dönemlerinde Hakkı Manço ve Rikkat Uyanık'ın çocukları olarak dünyaya geldi.
1943 yılında doğan Barış, Türkiye'de Barış ismi verilen ilk kişi olmasıyla da bilinir.
Bu bilgi genel olarak bilinir ama bu bilgiden daha az olarak bilinen bir diğer bilgi de, Barış Manço'nun abisinin adının Savaş olması. Peş peşe iki dünya savaşı gören yorgun dünyaya, ailesi için yeni bir umut olarak gelen Barış Manço'nun müzikle ilgisi adeta genetik kodlarında saklı.
Barış'ın babaannesinin dedesi Tanburi Ali Efendi'dir. Aynı zamanda da hafız. Hatta sarayda baş imamlığa kadar yükselmiş bir hafız. Babaannesinin babası Tanburi Aziz Bey... Onun da birkaç bestesi var. Baba tarafından böyle güçlü bir müzik hafızasına sahip olan Barış Manço'nun anne tarafı da Türk musikisiyle oldukça ilgili. Yani müziğin tam ortasında, tam içinde doğmuş biri Barış Manço. Kendisi de bunun hep farkındaydı:
"Annemin babası çok güzel ud ve keman çalarmış. Besteleri bile varmış. Bestelerinin sözlerini kapsayan bir defter bugün hâlâ evde durur. Ama notalar kaybolmuş. Onun oğlu, yani dayım Uğur Yüzbaşıgil profesyonel bir kemancıymış. Aynı soyadını taşıyan dayı oğullarından Şafak Yüzbaşıgil de müzisyendir, bilirsiniz. Ve şimdi sıra geldi bence en önemli olanına. Yaşları 40'a yakın olanlarınız annem Rikkat Uyanık'ı tanırlar, İstanbul Radyosu ve Konservatuvarı’na yıllarını vermiş bir sanatçıdır annem. Sonra ne olmuş, neden bırakmış bilmiyorum, müziği bırakmış. 'Bir inat yüzünden müziği bıraktım. Eğer sen müzisyen olmasaydın verem olur, ölürdüm. Müzik aşkımı seninle tatmin ettim,' der her zaman."
O film ve müzik
14 yaşına kadar müzikle ilgilenmeyen Barış Manço, Bill Haley'in bir filmini seyrettikten sonra müziğe âşık oluyor. Filmi seyredip eve döndüğü zaman annesinden kendisine nefesli bir saz almasını istiyor. "Ciğerlerin zayıf. Nefesli saz almam, ama gitar alırım" diyor annesi. Ve dediğini yapıp, ertesi gün Barış'a vadettiği gitarı alıyor. Annesiyle uzun akşamlar şarkılar söyleyerek büyüyen Barış, okulda "Barış Manço ve Kafadarlar" adında bir orkestra kuruyor ve o dönülmez yola girmiş oluyor. Sonrası çeşitli başarılar, çeşitli adımlar ve iyilik güzellik.
Şarkı sözlerindeki büyük anlam
Türk müziği kaybettiği ve aradığı adamı 1970'li yılların ortasında buldu. Barış Manço sesiyle, duruşuyla, düşüncesiyle bir topluma nasıl hocalık yapmak gerekiyorsa öyle yaptı. Bunu şarkılarıyla, üslubuyla ve mensubu olduğu Türk milletine bir görüş kazandırmaya çalışmasıyla yaptı. Şarkılarında ritmin yanına hem söyleyiş hem de yoğun anlam katan bu adam, adetâ darbelerle zihin bulanıklığı yaşayan Türk halkına, kimliğini iade etmişti. Dünyayı gezdi, çocukları tanıdı, büyük bir anlam dünyasına sahip her insan gibi, bu anlamı kendine saklamadı o.
Bazı şarkılarını aklımıza getirelim:
Benden Öte Benden Ziyade:
"Dört kitaptan başlayalım istersen gel söze / Orda öyle bir isim var ki kuldan öte kuldan ziyade / Onu düşün ona sığın, o senden öte benden ziyade."
Halil İbrahim Sofrası:
"Para, pula, ihtişama aldanıp kanma dostum / İçi boş insanların bu dünyada yeri yok / Para, pula, ihtişama aldanıp kanma dostum / İçi boş insanların bu dünyada yeri yok."
Yaz Dostum:
"Yaz dostum / Yoksul görsen besle kaymak bal ile / Yaz dostum / Garipleri giydir ipek şal ile / Yaz dostum / Öksüz görsen sar kanadın kolunu / Yaz dostum / Kimse göçmez bu dünyadan mal ile."
Kul Ahmet'in Ceketi:
"Tanrı bütün kullara rızkını dağıtırken / Kimi sırtüstü yatar, kimi boşta gezerken / Kul Ahmet erken kalkar, haydi ya nasip derdi / Kimseler anlamazdı, ya nasip ne demekti."
Sadece bu dört şarkıda bile verilen mesajlar Barış Manço'nun bu ülkenin temiz insanlarını nasıl korumaya çalıştığının ve onlara nasıl bir hassasiyet kazandırmaya çalıştığının apaçık delili.