Steve Mccurry: Fotoğrafın en iyi günleri henüz gelmedi
Başkent Kültür Yolu Festivali kapsamında Ankaralı sanatseverlerle buluşan, dünyanın en önemli fotoğraf sanatçılarından Steve Mccurry ile dünyada yeterince fotoğraf olup olmadığını, fotoğrafın anlamının değişip değişmediğini konuştuk.
Fotoğraf çekme motivasyonunuz nedir?
Fotoğraf çekmek ve sanat yapmak, yemek yemek, uyumak ve nefes almak gibi. Kendimi başka bir şey yaparken düşünemiyorum.
Ezra Pound evine söyleşi için gelen bir grup muhabire “Dünyada yeterince fotoğraf var,” demişti. Her anın fotoğrafını çekebildiğimiz bugünlerde Ezra Pound’un snopluğuna katılmalı mıyız, ne dersiniz? Yoksa dışarda hâlâ bir gözün onları yakalamasını bekleyen hikayeler var mı?
Dünyada yeterince fotoğraf olduğunu söylemek, yeteri kadar kelime olduğunu söylemek kadar gülünç. Her zaman görülecek yeni şeyler var.
Bana göre fotoğrafın en iyi günleri henüz gelmedi. İşimizi daha iyi ve daha dramatik şekillerde ortaya çıkarabilecek yepyeni bir dizi olasılık olduğunu düşünüyorum. Henüz en üst seviyeye ulaşmadık. Gazete ve dergi günlerine dönüş yok artık. Dijital çağın derinliklerindeyiz ve gelecek bana göre heyecan verici.
Sizin fotoğraflarınız insanı konu alıyor. Neden insanların fotoğraflanmaya değer olduğunu düşünüyorsunuz?
Bana göre her şey fotoğrafın konusu olabilir. Birbirimizi büyülüyoruz bence hepimiz aynı yüze sahibiz ama bir şekilde hepimiz farklıyız. Bu farklılık büyüleyici çünkü yüzlerimizde anlatılan olağanüstü bir hikâye var.
Konusu ne olursa olsun fotoğraflarınıza baktığımızda sanki fotoğraf da bize bakıyormuş gibi hissediyoruz. Tekniğin yanı sıra sizin fotoğraflarınızda bunu mümkün kılan nedir?
İyi bir portre kişiyle ilgili bir şeyleri ortaya çıkarır. Eğer kişinin zor bir hayatı olmuşsa bu genelde yüzüne yansır. Birisinin kişiliğinin ya da yaşadıklarının yüz hatlarına kazınması beni bir şekilde büyülüyor. İyi bir portre bir şeyleri ortaya koymalı, kişiye ışık tutmalı ya da insani durumuyla ilgili genel bir bilgi vermeli.
Fotoğraflarınız yalnızca savaş bölgelerindeki maddi yıkımlara değil, aynı zamanda savaşın insanlar üzerindeki etkilerine de odaklanıyor. Şiddet karenin dışında kalsa da fotoğrafladığınız insanların yüzlerinde açıkça görülüyor. Bunu nasıl başarıyorsunuz?
Önemli olaylar kayıt altına alınmalı çünkü tarihsel belgeye dönüşüyorlar. Bir resim insanları harekete geçirebilir. Benim amacım çok çeşitli insanlık halleri arasındaki insanlar içinde bir çeşit evrensellik bulmak. Eğer yaptığım işi başarabiliyorsam resim bireysel durumları ne olursa olsun insanlık hâlini tecrübe etmiş herkes tarafından evrensel bir şekilde anlaşılmalı.
“Kamera bir alettir. Onu kullanan kişi, onun aracılığıyla etrafındaki şeylere anlam verir,” der John Berger. Fotoğrafın bugünlerdeki yaygın kullanımının insanların birbirlerine yabancılaştıkları için çevrelerini anlamlandırma ihtiyacından kaynaklandığını düşünüyor musunuz?
Bazıları kamerayı yaratıcı ifadeler için kullanır. Bununla beraber başkaları karalama defteri ya da günlük olarak kullanabilir. Bir genelleme yapmak zor.
Sizin için 21. yüzyılı özetleyen bir fotoğraf gösterebilir ya da söyleyebilir misiniz?
Kesinlikle 11 Eylül en sarsıcı ve rahatsız edici günlerden biriydi. Hâlen kelimelerle tarifi çok zor. 10 Eylül’de Çin’den bir görevden dönmüştüm. Üç binin üzerinde farklı milletlerden masum insan öldü. Çok kötü ve vahşi bir saldırıydı. Olay yerinde çektiğim fotoğraflarda New York halkının kahramanlıklarını göstermeye çalıştım. Bu trajediyi elimden geldiğince iyi bir şekilde belgelemeye çalıştım. Bir yere kadar iç güdülerime ve önsezime güvenerek, duygularımın ve sinirlerimin beni ele geçirmesine izin vermeden otomatik pilotta gitmek zorunda kaldım.