Soyadından daha fazlası: Lucian Freud

CELİNE SYMBİOSİS
Abone Ol

Bazıları tarafından Sigmund Freud'un torunu olarak tanınsa da soyadının getirdiği ünden olabildiğince uzak duran Lucian Freud, 20. yüzyılın en önemli figüratif ressamlarından biri olarak kabul edilir. Freud'un eserleri, kalın fırça darbeleri, yoğun boya kullanımı ve psikolojik derinliğiyle dikkat çeker. Özellikle portreleri, modellerin iç dünyalarını çıplak bir şekilde ortaya koymasıyla tanınır.

İlk yıllar

Lucian Michael Freud, 8 Aralık 1922'de Berlin'de doğdu. Ünlü nörolog Sigmund Freud'un en küçük oğlu olan mimar babası Ernst L. Freud, kereste servetinin varisi olan annesi Lucie Brasch sayesinde refah içinde bir çocukluk geçirdi. Yahudi olan ailesi 1933 yılında, Nasyonal Sosyalist Parti'nin iktidara gelmesi ve Yahudi karşıtlığının artması üzerine Almanya'dan kaçarak Londra'daki St John's Wood'a yerleşti. Lucian 1939'da İngiliz vatandaşı oldu.

  • Man with a Feather, 1943.
  • Freud’un ilk dönem resimlerinde Andre Derain, Otto Mueller, Albert Marquet ve Emile Othon Friesz gibi Dışavurumcuların etkisinin olmasının yanı sıra Sürrealist denemeler de yaptığı göze çarpar. Tüm hayatını kapsayan bir dizi önemli otoportrenin ilki olan Tüylü Adam, 1944'te Lefevre Galerisi'nde sergilendiğinde, sunduğu psikolojik atmosfer sebebiyle eleştirmen Herbert Read tarafından “Varoluşçuluğun Ingres’i" olarak adlandırılmasına neden oldu. otoportre serisinin ilki ve savaş sırasında tamamladığı resimlerin en büyüğü olmasıyla nedeniyle de önemli bir çalışmasıdır.

Freud, erken yaşta gösterdiği sanat yeteneğine rağmen kendi deyimiyle, “toplum üzerindeki yıkıcı etkisi” nedeniyle birçok okuldan atılmasına neden oldu. On bir yaşındayken Dartington'daki hazırlık okuluna ve ardından Bryanston'a gönderildi. Her iki okuldan da atıldıktan sonra ebeveynleri onu Londra'daki Central School of Art and Crafts'a gönderdi. Bu dönemde Londra’daki bohem hayatı keşfetmeye başladığı için Central School'daki yaşamı sıkıcı bulsa da resim becerilerini geliştirmeye olan hevesi sayesinde 1939'da Dedham'daki East Anglian School of Drawing and Painting'e kaydoldu. Burada ünlü İngiliz ressam Sir Cedric Lockwood Morris ve Arthur Lett-Haines tarafından eğitilen Freud, perspektif yöntemlerine sıkı sıkıya bağlı kalmak yerine hayatı yakalamaya odaklanarak sezgi ve hayal gücüyle resim yapmaya teşvik edildi.

  • The Painter's Room, 1944.
  • Freud’un “Tüylü Adam” tablosunda olduğu gibi erken dönem eserleri, büyük ölçüde tuhaf ve alakasız motifleri bir araya getirmesi nedeniyle sıklıkla Sürrealist olarak tanımlanır. Bu kompozisyonlar, o zamanlar moda olan "bilinçdışını araştırma" fikirlerini çağrıştırsa da, Freud kısa sürede "Gerçekte önümde olmayan hiçbir şeyi bir resme koyamam" diyerek yüzeyselliğini eleştirdiği Sürrealist estetikten uzaklaştı. Freud'un Sürrealizm’i reddetmesi, dedesi Sigmund Freud'un Sürrealistleri reddetmesini hatırlatır.

Lucian Freud'un insan, bitki ve hayvanların alışılmadık kombinasyonlarıyla karakterize edilen erken dönem eserleri genellikle Alman Dışavurumcu ve Sürrealist akımlarla ilişkilendirilirse de 1950'lerden sonra odağını gerçekçiliğe yönlendirir. Ressam Francis Bacon ile arkadaşlığı sırasında olgunlaşmaya devam eden stili, resimdeki diğer her şeyi tamamen dışlayarak portreye, genellikle de nü resimlere odaklanmaya başlamasıyla sonuçlanır. İnce samur fırçalarını daha kalın, daha yoğun uygulama yapabileceği kalın domuz kılı fırçalarla değiştirdiğinde, etin dokusu ve rengi üzerinde yoğunlaştığı, çok daha kalın boyalar kullandığı serbest bir üslup geliştirir. Bu stiliyle, ressam ve baskı sanatçısı Ronald Kitaj tarafından "Londra Okulu" olarak adlandırılan, hepsi soyut figüratif tarzda resim yapan bir sanatçı grubunun bir parçası olur. Grubun diğer üyeleri arasında Francis Bacon, Frank Auerbach, Leon Kossoff, Michael Andrews, David Hockney ve Reginald Grey yer almaktadır.

  • Girl with Roses, 1947 - 1948.
  • Freud özel hayatı konusunda son derece ketum bir adamdı ve 60 yıllık kariyeri boyunca tamamladığı resimlerinin çoğunda model olarak sadece arkadaşları ve ailesini kullandı. Bunların arasında yer alan Kitty Garman (Jacob Epstein ve Kathleen Garman'ın kızı), Freud’un 1948'de evlendiği ilk eşiydi. Yeni hamile olan Kitty kaskatı kesilmiş, gözlerini kaçırmış, ölü gibi bakmaktadır. Elinde tuttuğu gül geleneksel aşk simgesinden daha fazlasıdır çünkü Freud'un Doğu Angliyen Resim ve Çizim Okulu'nda (1939-42) okuduğu dönemde eğitim aldığı Cedric Morris’e bir saygı duruşu niteliği de taşır.

1950'de Hanover Galerisi'ndeki bir diğer kişisel serginin ardından Freud, 1951'de Paddington'daki Britanya İç Mekân Festivali'nde Sanat Konseyi ödülünü kazanır. 1954'te Venedik Bienali'ndeki İngiliz Pavyonu'nu ressam arkadaşları Francis Bacon ve Ben Nicholson ile paylaşarak önemli bir başarı elde eder. 1948 ile 1958 yılları arasında aralıklarla Slade Güzel Sanatlar Okulu'nda konuk öğretim görevlisi ders verir. 1958, 1963 ve 1968'de Marlborough Galerisi'nde kişisel sergiler açar.1960'dan sonra gelindiğinde, farklı ülkelerde düzenlenen birçok retrospektif sergi sayesinde uluslararası üne kavuşmuştur. 20 Temmuz 2011'de hayatını kaybetmeden önce yaşayan en ünlü figüratif ressam olma şerefine nail olmuş ve güçlü, kendine özgü portreleriyle büyük bir takdir kazanmıştı.

  • Portrait of Francis Bacon, 1952.
  • The Painter's Mother Resting I, 1975 - 1976. Lucian Freud’un 1940'larda yolu ham ve yoğun tasvirleriyle tanınan önde gelen İngiliz ressam Francis Bacon kesişti. 25 yıl boyunca sürecek dostlukları boyunca birlikte çok zaman geçirdiler, sık sık yan yana resim yaptılar ve birbirlerine yapıcı eleştirilerde bulundular. Aralarındaki üslup farklılıklarına rağmen Freud, Bacon'a büyük saygı duydu ve onun çalışmalarından ilham adlı. Aralarındaki yakın ilişkiye rağmen rekabet içinde olmaları 1980'lerde aralarının açılmasına ve dostluklarının sona ermesine neden oldu.
  • Woman in a White Shirt, 1956 - 1957.
  • Freud’un portreleri kariyeri boyunca çarpıcı bir şekilde gelişti. İlk dönem eserleri bastırılmış, soğuk cilt tonları ve ince fırça darbeleriyle dikkat çeker. Buna karşılık, daha sonraki portreleri daha geniş fırça darbeleri ve daha etkileyici, soyut bir yaklaşımla daha zengin bir cilt tonu çeşitliliğinden oluşu. Bu değişim, Freud'un daha hızlı çalışmasını ve daha büyük, daha dinamik vuruşlar yaratmasını sağlayan sert kıllara sahip fırçalar kullanmaya başlamasından da kaynaklanmaktadır.
  • Queen Elizabeth II, 2000 - 2001.
  • Lucian Freud’un kariyeri boyunca resimlediği birçok ünlü arasında Kraliçe II. Elizabeth de vardı. 1993'te Freud’a Liyakat Nişanı verildikten sonra ona poz vermeyi kabul eden kraliçe, oturumlar için Kraliyet Koleksiyonu'nun Friary Court'taki St. James Sarayı'nı seçti. Freud’un diğer resimlerine göre 15.2×23.5 cm ölçüleriyle küçük denilebilecek tuvalin tamamlanması altı aydan fazla sürerek Aralık 2001'de tamamlandı. Eleştirmenler Freud'u Kraliçe'yi çirkin ve aşırı sert bir ışık altında resmetmekle suçlasa da konusu ne olursa olsun kariyeri boyunca taviz vermediği özgün tarzını korumuştur.