Şiddetin ozanı: Samuel Peckinpah
David Samuel Peckinpah. Amerikan sinemasınınmeşhur kötü çocukları arasında adı her zaman enüstlere yazılacak kadar “arızalı” aslında. Ama aynızamanda yenilikçiler sınıfının da en daimî üyesi. 60’larınsonundaki Hollywood’un ruhuna yeni bir soluküfleyen nam-ı diğer Kanlı Sam. Filmleri ve yaptıklarıylaneredeyse bir milat. Aksiyon sinemasının temelleriniattığı filmleriyle “şiddet”in bir ifade biçimi olarak sinemaya(ana akım) giriş kaydını yapan deli-dahi. Evetsistemin (stüdyo) içinden, sınırlara dahil, sinemanınmerkeziyetine bağlı. Her şeye rağmen sınırları ihlâlederek, “bağımsız” filmlere imza atmayı başaracakkadar sınırsız bir alan aramış bir adam.
Klasik westernin iki John’una (Ford-Wayne) karşı, daha estetik bir anlatıyı benimseyen iki yeni şövalyeden (Leone-Peckinpah) biri olan Kanlı Sam, aynı Leone gibi “vahşi Kızılderililer” imgesini merkezine almadan oldukça modern bir yaklaşımla ele alır meselelerini. İktidar alanlarını korumaya çalışan anti-kahramanlarıyla, kan dökmenin sıradanlaştığı, acımasız, merhametsiz, sert ve kanlı bir hayatı resmeder. Elbette silahların gölgesinde. Bir temsil biçimi olarak erkeklerin dünyasını odağına alan, şiddetin kökenlerine doğru hamlesini yapan ve nihayetinde insan adlı o koca muammaya bir düğüm daha atan Peckinpah, filmlerine erk ve tahakküm hakkında güçlü alt metinleri ustalıkla giydirir.
Çağrı filmiyle çığır açan Mustafa Akkad’ın yetişmesindeki rolü yadsınamayacak kadar büyüktür. UCLA’daki eğitimini tamamlamasının ardından USC’de (Güney Kaliforniya Üniversitesi) master yapan Akkad, hayatını bütünüyle değiştirecek olan Peckinpah’la bu okulda tanışarak, huysuz yönetmenle iyi bir dostluk kurar. Peckinpah’ın Cezayir devrimi üzerine yapacağı ancak Cezayir’in bağımsızlığını kazanmasıyla iptal olan projesindeki Arapça bilen asistanı Akkad’dır mesela. Akkad’ın henüz öğrenciyken ufkunu açan ilk ustası olmuştur Peckinpah. Onun bu parlak Müslüman öğrencisine desteği, Akkad sektörde kendi kanatlarıyla uçuncaya değin sürecektir üstelik. Peckinpah ve Akkad, dünya sinema tarihinde yolları usta-öğrenci olarak kesişen en garip ikililer arasında yer alırlar. Peckinpah’ın, dolaylı yoldan Çağrı filminin çekilmesine katkısı vardır bu sebeple.
Çok ağır eğitimlerden geçeceği deniz kuvvetlerine asker olarak katıldığında yalnızca 18 yaşındaydı. Fiziksel zorluğu ve baskıcı atmosferi erken yaşta tanımıştı. II. Dünya Savaşı bitiminde Çin’de görev yapan, Japon askerlerinin çaresizliğini, tahakkümün anlamını ve savaşın yıkıcılığını yerinde tecrübe eden Peckinpah, savaş sonrasında döndüğü Amerika’da önce tiyatro eğitimi almış, ardından ailesinin desteğiyle ünlü yönetmen Don Siegel’in yanında sinemaya ilk adımını atmış ve beyaz perdeye yansıtacağı hikâyelerini düşlemeye başlamıştır. Sinema kariyeri çalkantılarla dolu, inişli-çıkışlı ve çok tartışmalıdır. Gişede beklentileri karşılayamayan, tuhaf, renkli, sert, acımasız ve çok konuşulacak filmlerin yönetmeni olarak kayıtlara geçer.
Peckinpah’ın sineması sert bir gerçekçiliğe yaslanır. Kadın düşmanlığına değil, yaralı erkeklerin dünyasına aittir söyledikleri. Stilize şiddet tasvirleri, kör bir pornografik acıyı değil, daha olgusal bir düzlemdeki şiddet’i içerir. Etki alanıyla Tarantino’dan başlayarak, Robert Rodriguez, Guy Ritchie, John Woo ve Coen Kardeşler’e kadar uzanan epik bir yelpazenin asıl sahibi ve şiddetin ilk ozanıdır. Sinemada bu olguya şiirsel bir özgünlükle yaklaşan, söz gelimi ağır çekim teknikleriyle görüntünün estetik anlamını değiştiren ilk yönetmen değilse bile kullanma sıklığıyla akla gelen ilk yönetmendir. Bu bağlamda kendisinden sonraki kuşağı etkileyen bir anlatıcıdır. Önce Scorsese ve Coppola, ardından 1980’lerle birlikte Spielberg ile Lucas'ın yükselişi Peckinpah’ı unutturur. Yine de savaş sonrası Amerikan sinemasının altın döneminin aykırı yönetmenlerinden biri olarak ana akım yönetmenlerle birlikte adı anılmasa da kendi türünün yıldızları arasında bir öncüdür Peckinpah.