Rivayetleri ve gerçekleriyle: Ayasofya
İstanbul’da hakkında en fazla makale, kitap, tez çalışmaları yapılan yapılardan biri şüphesiz Ayasofya’dır. İnşa edildiği günden itibaren İstanbul silüetinin en güçlü yapısıdır Ayasofya Camii. İstanbul’a gelen yerli ve yabancı ziyaretçilerin en uğrak yeridir. İlgi odağı olan Ayasofya hakkında Bizans devrinden günümüze kadar sayısız rivayetler ve hikâyeler oluşturulmuştur. Şehir tarihinin zenginliğini göstermesi açısından önem arz eden rivayetler Ayasofya’nın zenginliğine zenginlik katmıştır.
532-537 yılları arasında Bizans İmparatoru İustinianus tarafından inşa ettirilen günümüze ulaşan Ayasofya’nın mimarları Anadolulu İsidoros ile Anthemios’dur. Fetihten sonra camiye çevrilen, 1935 yılında ise müzeye dönüştürülen Ayasofya 2020 yılında Danıştay kararı ile tekrardan camiye çevrilmiştir. Günümüzde Ayasofya’nın alt katı harim yani Müslümanların ibadet mekânı olarak kullanılmaktadır. Üst kat ise (galeri) yerli ve yabancı ziyaretçilerin Bizans devri mozaiklerini incelemesi için ziyaret alanı olarak düzenlenmiştir. Bu yazımızda Ayasofya hakkında az bilinen rivayetler ve hakikatleri sunmak istiyoruz. Sunacağımız bilgilerden hangisinin gerçek hangisinin rivayet olduğunu kıymetli okurlara bırakıyoruz.
1) Ortodoks inancına sahip Hıristiyanlar için Ayasofya “Tanrı'nın beşerdeki ve beşeriyetteki sureti” olarak kabul edilmektedir.
2) Ayasofya’nın merkezi kubbesi hafif olması için Rodos’tan getirilmiş tuğlalar kullanılmıştır. Rodos tuğlaları diğer tuğlalara göre 12 kat daha hafiftir.
3) Merkezi kubbenin daha sağlam olabilmesi için eski Peygamber kemikleri kubbeyi oluşturan Rodos tuğlalarının arasına sıkıştırılmıştır.
4) Ayasofya’nın kubbesinde 40 adet pencere bulunmaktadır. Bu pencerelerden içeriye giren gün ışığı cenneti simgelemektedir. 987 yılında Ayasofya’yı ziyaret eden Rus seyyahlar kubbeden gelen ışık hüzmeleriyle cennete girmiş gibi hissetmişlerdir.
5) Ayasofya’nın devası kubbesinin Bursa’da Uludağ’ın tepesinden görülmektedir. Uludağ’ın asıl adı Keşiş Dağı’dır. Keşiş Dağı denmesinin sebebi de Ayasofya’da görevli din adamlarının bu dağda vakit geçirmelerinden kaynaklanmaktadır.
6) Bizans devrinde Ayasofya’nın kapı önünde yaklaşık 5 metre yüksekliğinde bir haç olduğu söylenir. Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği haçtan parçaların bu haçta kullanıldığı ve altın kaplı olduğu belirtilir.
7) Bizans devrinde halk Ayasofya’nın girişindeki haça secde ederek yapıya girmekteydi. 3. Andronikos döneminde İstanbul’a gelen Seyyah İbn-i Batuta haça secde etmediği için Ayasofya’nın içine girememiştir.
8) Bizans İmparatoru 8. Mihael Paleologos Ayasofya’yı yangından korumak için kapılarına bronz kanatlar taktırmıştır.
9) Fetihten sonra Ayasofya camiye çevrilmiş ve ilk Cuma namazı (1 Haziran 1453) burada kılınmıştır. Camiye çevrilen Ayasofya’ya çok sayıda Osmanlı padişahı önem vermiştir. Bu padişahlar içinde Sultan II. Selim’in ayrı bir yeri vardır. Ayasofya için yaptıklarından dolayı vefatından sonra halk bir süre Ayasofya’ya “Selimiye” demiştir.
10) Evliya Çelebi Ayasofya’nın müezzin mahfilinde keşfedilmiştir.
11) Ayasofya içinde müezzin mahfilinin bulunduğu yer akustiğin en iyi olduğu yer olarak kabul edilmektedir. Bizans devrinde bu alanda kilise korosu bulunmaktaydı.
12) Osmanlı döneminde Edirne Vak'ası'ndan dolayı Ayasofya’da 5 hafta Cuma namazı kılınamamıştır.
13) Ayasofya’nın kubbe merkezinde bulunan ve Kazasker Mustafa İzzet Efendi tarafından yazılan Nur Sûresi’nin 35. ayetinde bir Elif harfinin eksik olduğu söylenmektedir.
14) V. Mehmed Reşad’ın davetiyle İstanbul’a gelen Alman Kayzer II. Wilhelm Ayasofya’yı postallarını çıkarmadan halıları çiğneyerek bir saat kadar dolaşmıştır.
15) Balkan Savaşları sırasında Bulgarların Çarı I. Ferdinand’ın en büyük hayali Ayasofya’da taç giymek ve Bizans İmparatoru olarak anılmaktı.
16) 1931 yılında Osmanlı arşivleri Ayasofya’nın galeri katında muhafaza edilmeye çalışılmıştır. Japon Prensi’nin Ayasofya’ya ziyareti nedeniyle apar topar merdiven boşluğuna atılan ve bir süre yağmur suyuna maruz kalan arşivler Ayasofya’dan arabalara yüklenip Sirkeci Garı’na gönderilmiş ve okkası üç kuruştan Bulgarlara satılmıştır.
17) 1936 yılında İstanbul’a gelen İngiliz Kral 8. Edward Ayasofya’yı ziyaret etmiş ve camiden müzeye çevrilmesini övmüştür.
Ayasofya hakkında hatırlanacak, söylenecek, okunacak çok şey var. Her bir detayıyla farklı alanlarda çalışan (Mimar, sanat tarihi, tarih, arkeoloji, inşaat mühendisi, sosyolog, edebiyatçı vs.) kişilerin farklı bakış açılarıyla eşsiz bir yapı. Yukarıda sayılan 17 maddeden hangisi rivayet hangisi gerçek?