Osmanlı mimarisinin ilk 6 minareli camisi: Sultanahmet
Osmanlı mimarisinin ilk 6 minareli camisi olarak İstanbul'un siluetini süsleyen Sultanahmet Camisi, 405 yıldır ihtişamını koruyor.
AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, Türk-İslam medeniyetinin en zarif eserlerinden kente mührünü vuran Sultanahmet Camisi, Mimar Sinan'ın talebesi Sedefkar Mehmed Ağa'ya, Osmanlı İmparatorluğu'nun 16. Padişahı Sultan I. Ahmed Han tarafından inşa ettirildi.
İstanbul'un 7 tepesinden 2'ncisi üzerine kurulan caminin yapımına 1609'da başlandı. Caminin temeline ilk kazmayı ise Sultan I. Ahmed Han vurdu. 17. asrın sanat ve estetik anlayışını içinde barındıran cami, 7 yıl 5 ay 6 günde tamamlandı. Yapımında 1 milyon 510 bin altın harcanan cami, devletin ileri gelenlerinin bulunduğu bir törenle 9 Haziran 1617'de ibadete açıldı.
Caminin 43 metre yüksekliğindeki merkezi kubbesinin çapı 23,5 metre
Sultanahmet Camisi'nin tasarımı, Osmanlı'nın cami, Bizans'ın da kilise mimarisinin 200 yıllık sentezinin zirvesini oluşturuyor.
Komşusu Ayasofya'dan bazı Bizans esintileri içermesinin yanı sıra geleneksel İslami mimarisinin de ağır bastığı cami, klasik dönemin son büyük camisi olarak görülüyor.
Toplam 260 pencereyle aydınlatılan caminin 43 metre yüksekliğindeki merkezi kubbesinin çapı ise 23,5 metre. Plan şeması itibarıyla Mimar Sinan'ın Şehzade Camisi'ne benzeyen camide, merkezi kubbeyi dört yönden dört yarım kubbe destekliyor. Kareye yakın dikdörtgen planlı eser, mermer, sedef ve tahta işçiliğindeki inceliklerle de beğeni topluyor.
Bizans Hipodromu'nun güney kısmına inşa edilen, 6 minaresi ve zarif kubbesiyle görenleri etkileyen Sultanahmet Camisi, iç süslemesinde kullanılan 20 bin 43 mavi zeminli, klasik Türk-İslam sanatındaki rumi, hatai, penç, bulut ve yaprak motiflerinin yer aldığı çinileri, mavinin hakim olduğu kalem işleri ve vitrayların verdiği aydınlık dolayısıyla Batılılar tarafından "Blue Mosque" olarak adlandırılıyor.
Külliyedeki binalar, dış avlu içinde yer alan cami ve hünkar kasrı çevresinde işlevlerine göre dini eğitim yapıları ve sosyal tesisler olarak gruplandırılıyor.
Camiyle birlikte yapılan medreseler, hünkar kasrı, arasta, dükkanlar, hamam, çeşme, sebiller, türbe, darüşşifa, sıbyan mektebi, imarethane ve kiralık odalardan oluşan külliyedeki bazı yapılar ise günümüze ulaşamadı.
Sultanahmet Camisi, 1985'te UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne eklendi.
Cami tarihin en kapsamlı restorasyonundan geçiriliyor
Bugüne kadar 5 kez restorasyon gören Sultanahmet Camisi, 6 Temmuz 2017'den bu yana altıncı ve tarihinin en kapsamlı restorasyonundan geçiyor.
Hayırsever iş insanı Mehmet Yıldız'ın sponsorluğunda gerçekleştirilen restorasyon çalışmalarının yakın zamanda bitirilmesi planlanıyor.
"Sultanahmet büyük bir külliyedir"
Tarihçi Yazar Zafer Bilgi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Sultanahmet Camisi'nin külliyenin bir parçası olduğunu söyledi.
14 yıl tahtta kalan Sultan I. Ahmed Han'ın fani aleme baki bir iz bırakmak için camiyi yaptırdığını belirten Bilgi, "Sultan I. Ahmed kendi ismini verdiği külliyenin temelini hocası Aziz Mahmut Hüdayi ile birlikte dualarla atmış." diye konuştu.
Bilgi, Sultanahmet Camisi'nin şehrin merkezinde olduğu için büyük bir ilgi gördüğünü dile getirerek, şunları kaydetti:
"Sultanahmet Camisi, Ayasofya gibi görkemli bir caminin karşısına yapıldığından oldukça tezyinatlı, yüksek, özel bezenmiş, bilhassa çinileriyle öne çıkan bir camidir. Cami biraz Osmanlı Devleti'nin uluslararası ziyaretçilerinin uğrak yeri olduğundan Osmanlı'nın görkemini gösterir bir şekilde yapılmıştır. Sultanahmet büyük bir külliyedir. Külliye içerisinde medresesi, sıbyan mektebi, hanları, hamamı, kütüphanesi olan büyük bir yapıdır."
"Külliyenin açılacağı gün deniz fırtınalı ve dalgalıydı"
Sultanahmet külliyesinin tamamlanmasının ardından sultanın, açılış töreni için Aziz Mahmud Hüdayi'yi davet ettiğini ifade eden Bilgi, o gün yaşananlarla ilgili şunları aktardı:
- "Rivayetlere göre külliyenin açılacağı gün deniz fırtınalı ve dalgalıydı. Fırtına sebebiyle kayıkçılar da denize açılmaya cesaret edemiyordu. Külliyenin açılışına gitmek isteyen Aziz Mahmud Hüdayi, beraberindeki müritleriyle Salacak sahiline inip kayıkla Sarayburnu'na doğru denize açıldı. Kayık, fırtınalı Boğaz'da hiçbir sorun yaşamadan dalgaların arasından geçerek sağ salim Sarayburnu'na vardı. Külliye, düzenlenen büyük bir merasimle açılırken cuma hutbesini de Aziz Mahmud Hüdayi okudu. Aziz Mahmud Hüdayi'nin yol aldığı Üsküdar ile Sarayburnu arasındaki bu deniz yoluna, Hüdayi Yolu dendi. Bugün de kayıklar ve denizde yüzen insanlar bu güzergahı kullanır."
Bilgi, asrın projesi olarak adlandırılan Marmaray'ın da Hüdayi Yolu'nun altında inşa edildiğini ifade etti.