Olana razı olmak değil eldekiyle mutlu yaşama hüneri!: Guadalajara

ÖMER ERDEM
Abone Ol

Eğer yıllarca Amerikan filmlerinin etkisine maruz kalmışsanız mutlaka Meksika hakkında olumsuz önyargılara kapılmışsınız demektir. Bunun sebebini ancak Meksika’ya adım atınca görürsünüz çünkü Amerika’nın aksine Meksika baştan aşağı kültürdür ve tarihi derinliği göz yaşartır. Mexico City dünyanın sadece büyük değil aynı zamanda en geniş metropollerinden birisidir fakat burada geçmişe göz kırpmayan neredeyse bir köşe bulamazsınız. Daha iç ve yalın Meksika’yı yaşamak içinse güneye, yaklaşık 550 km yol alarak Meksika Körfezine dek inmeniz gerekir. Yine Amerikan filmlerinin aksine bu yol boyunca yumuşak ve verimli iklimin coğrafya ve hayata serptiği yalın coşkuyu hissedersiniz.

Catedral de Guadalajara.

Uzun sürmüş İspanyol İmparatorluğu boyunca Guadalajara mimari yapıdan kent düzenine, günlük hayattan ev kapılarına, çarşıdan pazara, insan yüzlerinden kıyafetlere kadar bir kültürel mütevazılıkla örülüdür. Özgüvenli minimal yaşam kültürle yoğrulmuş ve imrenilesi bir hayat görüntüsü yaratmıştır. Gördüğüm pek az ülkede bu kadar sakin ve mutlu insanlar gördüm. Olana razı olmak değil eldekiyle mutlu yaşama hüneri diyebiliriz buna. Dünyadan uzak olmak çok kere toplumların şansıdır. Guadalajara çarşısında yüzü arkaik mermer taşı gibi pürüzlü fakat gözleri aydınlık yaşlı bir kadının elinden üzerine acı pul biber serpilmiş bir kase nar yiyebilirsiniz. Kudret narı başka bir popüler meyvedir burada. Adeta incir kadar hürmet görür. Közlenmiş kaktüs yapraklarının üstünde servis edilen leziz Meksika bifteklerini yine burada bulabilirsiniz.

Gördüğüm pek az ülkede bu kadar sakin ve mutlu insanlar gördüm.

Hospicio Cabañas (Museo Cabañas): Meksika'nın Jalisco Eyaletinin Guadalajara kentindeki bir Dünya Mirası olan Hospicio Cabañas, Amerika kıtasının en eski ve en büyük hastane komplekslerinden biridir.

Guadalajara bir fuar ve kültür şehri olarak sürekli festivallere ev sahipliği yapar. Sinema festivali ve kitap fuarı en çok bilinenlerden. Dünyanın pek çok yerinden sinemacı ve yayıncı buluşur bu etkinliklerde. Yüzyılın içinde yaşamakla yüzyılın dışında yaşamak nasıl bir şeydir bunu görmek için Guadalajara’nın geniş avlulu, yüksek tavanlı, zevkle süslenmiş mekânlarına dalmak, sadece Don Kişot heykellerinin peşine düşmek bile yeterlidir. İspanya’da bile bu sıklıkla Don Kişot ile karşılaşmazsınız. Ben yoksullara yemek dağıtan Sanço Panza isimli bir imarete bile rastladım. Ayrıca parklar dahil şehrin her yanı özgün heykellerle bezenmiş durumda…1600 metreyi bulan rakımıyla ise burası tam nefes alınacak bir yer.

Bir de dans ve müzikten ve insanların barışçıl yüzlerinden söz açmalı. Çok dipte ve gerilerde ne olup bitmektedir bir toplumda bilemeyiz ama görülen renklilik insana şevk verir. Sofistike düşünceyi terk etmemiş insanlar yaşarlar burada. Benim kaldığım otelin yerel ve özgün mimarisi bir yana her bir oda filozofların ve yazarların adını taşıyordu mesela. 1,5 milyona yaklaşan nüfusu ve onca mesafeye rağmen insana çok yakın gelen günlük hayat akışıyla Guadalajara ilk fırsatta görülmeye değer yerlerden birisi. Gidince bir berber dükkânına uğrayıp da ortamın seçkinliğini yaşamanın, artık pek az yerde rastlanan burunlu şehir içi ulaşım otobüslerinin ve güzelim kahve dükkânlarının peşi asla bırakılmaz.

Guadalajara bir fuar ve kültür şehri olarak sürekli festivallere ev sahipliği yapar.

Yoksullara yemek dağıtan Sanço Panza isimli bir imarete bile rastladım.