Moğollar: Ticari kaygıyla yapılan müzik, toplumun gerçeklerinden uzaktır

SKYROAD
Abone Ol

Türkiye’nin en eski rock müzik topluluklarından Moğollar 50. yılını kutluyor. Yarım asırdır duruşunu ve tavrını bozmadan müzik yapan Moğollar’dan Taner Öngür’le 60’lı yılları, yeni çalışmalarını, Cahit Berkay’ı ve topluluğun 50 yılını konuştuk.

Moğollar olarak yarım asrı geride bıraktınız. Zaman sizce çok mu hızlı geçti? 50 yılı geride bırakmış, hep sevilmiş ve büyük kalabalıklar tarafından takip edilmiş bir topluluk olmak size neler hissettiriyor?

Evet, 50 yılı doldurduk sayılır, şöyle bir bakınca zaman bizim acele etmeden kullandığımız bir durum gibi, elbette bazen yıllar çok çabuk geçti diye düşündüğümüz oluyor. Fakat genelde zaman konusunda kendimizi zengin hissediyoruz. Bu kadar sene başarıyı sürdürüp sevilmiş olmak, bir tatmin duygusu veriyor, tabii ki gurur duyuyoruz; fakat bu duyguları genellikle unutup işimize bakıyoruz, müzikte yapacak işler bitmiyor. Önemli olan sınırlarımızı zorlayarak gelişmek. Bu işlerde yaşanan anları değerlendirerek oluyor. Kısacası kendimizle yarışmaktan gurur duymaya zaman kalmıyor.

Murat Ses ve Aziz Azmet tarafından kurulan grup 1960'lı ve 1970'li yıllarda çıkardıkları albümlerle büyük başarı sağladılar ve Anadolu rock müziğininde gelişmesinde önemli bir yer edindiler.

Türkiye’de rock müziğin öncü topluluklarındansınız. O yıllardan günümüze doğru baktığınızda Türkiye’de rock müziğin geldiği noktayı nasıl buluyorsunuz?

Bugün geldiğimiz noktada rock müzik, ülkemizde tatmin edici bir noktada diyebilirim. Tüm ülkede isim yapmış veya duyulmamış neredeyse binlerce rock müzik grubu olduğunu biliyorum. En önemlisi bu grupların çoğu kendi sound'larını ve kendi şarkıları yapmakla uğraşıyorlar, büyük ölçüde uluslararası kaliteye yaklaşmış durumdalar.

Erkin Koray, Selda Bağcan, Cem Karaca, Barış Manço, Seyyal Taner gibi isimlerde sizinle aynı dönemlerde müziğe başladılar. Hepiniz yakın arkadaştınız, birbirinize destek olan müzisyenlerdiniz. Şimdi bakılınca muhteşem bir arkadaş grubu gibi gözüküyor. O yılları sizden dinleyebilir miyiz?

1971'de çıkan ilk albümleri ''Academie Charles Cros'' büyük plak ödülünü aldı.

Evet, gerçekten 60'ların ikinci yarısından itibaren, başta Erkin Koray, Barış Manço ve Cem Karaca olmak üzere, tüm rock müzisyenlari çok iyi bir arkadaşlığa ve saygılı bir rekabet ortamına sahiptiler. Turnelerde karşılaşıp, eğlenceli vakitler yaşayarak, İstanbul’da, aşağı yukarı öğleden sonraları her gün toplanarak iyi bir dostluk oluşturmuştuk. Birkaç kez güç birliği yaparak birlikte çalışma denemeleri oldu ise de çeşitli nedenlerden dolayı pek gerçekleşemedi. Ama buna karşılık, çok sayıda müzisyen ve grup arasında değiş tokuş ve transferler yaşandı.

Şöyle 60'lar ve 70'lerde kimler kimlerle birlikte çalıştı bir bakılırsa hemen anlaşılacaktır.

12 Eylül darbesi kuşaklar arasında bağı koparttı ve yeni kuşakta hafıza kayıpları ortaya çıktı. Bu durum müziği de etkiledi. Merak ettiğim genel itibariyle 12 Eylül’ün kuşaklar arasında koparttığı bağ yıllar içinde tamir edildi mi yoksa o boşluk halen var mı?

12 Eylül 1980 darbesinin birçok konuda olduğu gibi müzikte de kuşaklar arası bağı kopardığı, sürekliliği tahrip ettiği çok kesin.

90'lardan itibaren, bu bağı tekrar sağlama çabaları oldu elbette, bizim 1993'te tekrar bir araya gelip müzik yapmaya devam etmemizde, Leman dergisi çizeri Kaan Ertem'in başlattığı kampanyanın büyük payı var, bu kampanya da aslında bu kopukluğu giderme çabalarının önemli bir örneğiydi. Bugün 12 Eylül'ün yarattığı kültürel ve sosyal tahribatın izleri tam olarak silinmiş değil elbette, fakat en azından müzik alanında bu diğer alanlara göre daha çok giderilmiş durumda.

Türkiye'de Barış Manço, Cem Karaca ve Selda Bağcan gibi vokallerle ortak çalışmalar yaptılar.

Grubun şimdiki kadrodan en eski iki elemanı Cahit Berkay ve sizsiniz. Peki, bu ikili hep mi iyi anlaşır? Kendi aranızda anlaşmazlığa düştüğünüz konular olmaz mı?

Genelde iyi anlaşırız, yılların birikimi dolayısıyla artık nerelerde anlaşamadığımızı bildiğimiz için o bölgeleri ya hiç kurcalamayız ya da ortak bir noktada buluşmaya çalışırız.

''Bugün geldiğimiz noktada rock müzik, ülkemizde tatmin edici bir noktada diyebilirim.''

Cahit nasıl bakıyor bilmiyorum ama benim açımdan bakınca Cahit Berkay'a saygı duymamak mümkün değil.

Arkadaşlık bir yana, bu bakış bile uyumlu çalışmak için yeterli.

Şarkılarınız her jenerasyonun severek dinlediği şarkılar oldu. Bunu başarmak hiç de kolay değil. Bu konuda neler düşünüyorsunuz, neler hissediyorsunuz?

Nedenini tam bilemememe rağmen, ticari kaygılarla tasarlanan lolipop şarkılar olmadığı, her birinin samimiyetle hayat bulduğu ve bir yazılış nedeni olduğu için olabilir. Bir de yaşanan yıllara ve genel toplumsal durumlara ayna tuttuğu için olduğunu sanıyorum.

Grup, 1976 yılında dağıldı. Ardından Leman dergisi çizerlerinden Kaan Ertem, ''Moğollar tekrar bir araya gelsin'' çağrısıyla toplanan 4000 imza ile Moğollar 31 Mayıs 1993'te İstanbul Cemal Reşit Rey konser salonunda verdikleri muhteşem konserle bir araya geldi.

50. yılda Moğollar’a saygı albümü hazırlanıyor. Bu çalışmanın çıkış tarihi ve albümde yer alacak isimler belli oldu mu?

50. yıl için düşünülen Moğollar saygı albümü bizim içinde olmadığımız bir proje, bu konuyu Serkan Fidan, Harun Tekin ve Tarkan Gözübüyük birlikte kotarıyorlar, hangi aşamada olduğu konusunda gerçekten bir bilgim yok.

Yeni Moğollar şarkılarını ne zaman dinleyeceğiz?

Yeni şarkılarımız oluşuyor. Ama dediğim aceleye getirmemeyi yıllar sonra öğrendik. Gelecek şarkılar, “hadi yeni bir şey yapmamız lazım” mantığıyla değil gerçekten bir nedenden dolayı yazılmış şarkılar olmalı. Bu da zaman alabilir…

1972'nin sonbaharında Yavuz Plak'ta Cahit Berkay ile karşılaşan Cem Karaca, grubu Kardaşlar'dan dert yanınca, Berkay da Karaca gibi bir vokal istediğini söyleyince Karaca ve Moğollar birlikte müzik yapmaya karar verdi.

Yurt dışında ödüller aldınız. Hem Türkiye’de hem Avrupa’da sayısız konser verdiniz. Gün geldi konserinize bomba atıldı. Bir dönem Moğollar olarak müzik yapmadınız ama sonra tekrar toplandınız. Kısacası bir sürü olay yaşadınız. Geriye dönüp baktığınızda Moğollar’ın kariyeri açısından en unutulmaz an hangisi size göre?

Yıllar boyunca o kadar çok şey yaşandı ki, birçoğu da sıra dışı şeylerdi. Bunların arasından ilk aklıma gelen, 1970'de Fransa'ya gidiş hikâyemizdir, çünkü bu gidiş bize1971 Academie Charles Cross büyük plak ödülünü kazandırdı.

Grup, Haziran'da Altın Mikrofon yarışmasına katıldı ve finallere kaldı.

Kısacası, kariyerimizde önemli bir dönüm noktası oldu.

Fakat bu gidiş tamamen tesadüfi idi, herhangi bir ülke hedefimizde yoktu giderken, çeşitli nedenlerden dolayı herkes ayrı ayrı gidip bir yerde toplanacaktık, Engin Stuttgart'a gitmiş, ben Atina’da, İstanbul’da aletleri satmaya çalışan Cahit'ten haber bekliyordum. Sonunda bir gece yarısı beklediğim haber geldi. O gün de dişim apse yapmış, yanağım şişmiş bir haldeydim, Cahit telefon etti, aletleri satmak üzere olduğunu Engin'in Stuttgart’a gittiğini, bu arada Barış Manço ile karşılaştığını, Paris’teki evinin boş olduğunu, ihtiyacımız olduğunda orada kalabileceğimizi söylediğini anlattı. Bana da “sen bir yere git ve bize haber ver” dedi, bende çıktım Atina havaalanına gittim, nereye gideceğimi düşünürken aklıma Barış'ın Paris’teki evi geldi.

1970 yılının sonunda grup Paris'e gitti ve CBS firması ile çalışmalar yaptılar.

Air France'tan bir bilet aldım ve Paris’e gittim. Sonra da Cahit'e Paris’te parasız ve hastayım diye bir telgraf çektim. Birkaç gün sonra Cahit, Murat ve Engin gelip beni otelden aldılar ve maceramız böylece başlamış oldu. O yıllarda durum böyle idi rüzgâr nerden eserse…