Modern ile kadim arasında pembe şehir: Jaipur'u görmek için makbul gerekçeler
Rotanızı Uzak Asya’ya doğru çevirdiğinizde karşınıza çıkacak en renkli, karma kültürlü, karakteristik ülke olan Hindistan, akıllara vazgeçilmez iki durağıyla, yani seyyah rütbeli iki şehri Agra ve Jaipur’la kazınmıştır. Tac Mahal, Agra’yı ilk sıraya yükseltse de Jaipur Hindistan’ın en özgün şehirleri arasındaki yerini alır. Nam-ı diğer Pembe Şehir’dir burası, hayır gözleriniz sizi yanıltmıyor, turuncu değil, pembe. Dönemin Mihrace’si Ram Sing, Galler Prensi Albert Edward’ın gelişini kutlamak amacıyla şehri misafirperverlik rengi olan pembeye boyattığından beri (1876) bu durum böyle. Elbette kültürel süreklilikle değil, yasaya tabi bir mecburiyetle devam etmiş pembe meselesi.
Jaipur (Caybur) birçok hususiyetiyle farklı/kendine has bir şehir hüviyeti taşıyor. Racastan eyaletinin başkenti unvanı, Zafer Şehri anlamına gelen ismiyle Jaipur’un omuzlarında. Dünyaca ünlü festivalleri, iyi yönetilen şehir imajı ve yüksek turizm potansiyeliyle Jaipur, Hindistan’ın dünyaya açılan pencerelerinden biri. Şehrin, her hâliyle -pembe olması da buna dâhil- UNESCO Dünya Kültür Mirası listesindeki yerini hak ettiğini söyleyebiliriz. Hindistan seyahatinin altın üçgen adı verilen Agra-Delhi-Jaipur turunu, Delhi’yi atlayarak, Agra’dan bineceğimiz trenle Jaipur’a ulaşarak tamamlama fikri oldukça cazip. Ortalama beş saatlik bir yolculuk sonrası Jaipur’a ayak bastığınızda çok başka bir dünyanın kapılarını araladığınızı anlıyorsunuz.
En güzel bir Tuktuk'un içinden görünür Jaipur
Asya’nın 7 güzel şehrinden biri olan Jaipur, modern ile kadim arasında salınan oldukça büyüleyici bir atmosfere sahip. Şehir, anıt, müze, tapınak, kale, bahçe, saray ve parklarla örülmüş durumda. Birçok yapının dış cephe görünüşünde, ilk bakışta anlaşılacak o eski ihtişamından kalma izlerin hala taze olduğunu söyleyebiliriz. Eski ve köklü bir şehrin içinde, bir sanat tarihi dersinin ilk sıralarındayız. Rengârenk sokakları, büyüleyici Hint-Moğol-İslam mimarisi ve masalsı havasıyla her yıl milyonlarca gezginin akınına uğrayan Jaipur, binlerce kilometre uzaktan gelenleri pişman etmeyecek kadar güzel. İyi ki gördüm şehri burası.
Peki, Jaipur’u gezmeye nereden başlamalı? Şehir merkezinde birbirine yürüme mesafesindeki üç önemli simgesel mekân, aynı zamanda şehrin mutlaka görülmesi gerekenler listesindeki ilk üç sırayı oluşturuyor. Rüzgârların Sarayı Hawa Mahal, astronomik gözlem evi Jantar Mantar ve Raca’nın Sarayı City Palace’ı gezerek Jaipur rüyasına ilk adımları atmış oluyorsunuz.
Jaipur’da merkez çemberinin dışına çıkmak için her gezgine mutlaka tercihen kırmızı renkli bir tuktuk lazım. Dünyanın en rahat ulaşım aracı olduğu konusunda genel bir görüş birliğinin sağlandığı tuktukla, iyi niyetli bir şoför eşliğinde yapacağınız Jaipur yolculuğu paha biçilemez.
Bir tuktuk’a atlayıp, Maymunlar Tapınağı, Amber Kalesi, Vidhyadhar Bahçesi ve Jal Mahal (Su Sarayı) gibi şehir merkezinin dışında kalan güzellikleri de keşfettikten sonra eski şehir olarak adlandırılan bölgede dolaşmaya başlayabilirsiniz. Elbette Jaipur bu simge eserlerden ibaret değil, biraz vakti olanlar için Jaipur’un sürprizleri bitmez.
Jaipur, sıra dışı bir mekân tecrübesi yaşamak isteyenler için, turuncu görünümlü pembe masalıyla, Asya’nın 7 güzelinden biri olarak, en modern-kadim hâliyle konuklarını bekliyor. Nasıl diyorlardı; Tac Mahal’ın gölgesi, Jaipur’un güneşi var.
- Jaipur beşlisi
- • Laxmi Mishthan Bhandar’da tatlı yemek!
- • Old Town’da kaybolmak!
- • Amber Kalesi’ne doğru fil yolculuğu yapmak!
- • Masala Chowk’ta sokak lezzetlerinden tatmak!
- • Nahargarh Kalesi’nde manzaraya dalmak!