Milyonlarca yıl öncesinin ayak izleri: Aksaray

SKYROAD
Abone Ol

Selçuklu öğretti bizlere nakış nakış taşa işlenen ömrü... Taş deyip geçmemek lazım her bir motif, her bir yansıma öylesine anlamlı ki mesajı çoktan vermiş atalarımız bizlere; işlemişler taşa, silinmesin diye...

Aksaray şehrinin tarihi antik dönemlere kadar uzanmaktadır.

Nevşehir (Kapadokya)yılda yüzbinlerce turiste ev sahipliği yapar. Bu ay sizlere Kapadokya Bölgesi içerisinde yer alan Aksaray ilinden bahsedeceğim... Birçok ilden çok daha fazlası var burada; gezip gördükçe şaşkınlığımız kat be kat arttı...

Önceliğimiz Güzelyurt ilçesi oluyor. Daha önce böylesi bir şehir yapılanması görmemiştim. Tüf kayalara oyulmuş evler, peribacaları, yeraltı şehirleri ve kiliseler... Hititler ile başlayan yaşam burada Bizans dönemine kadar devam etmiş, aynı yerleşkeler her medeniyetin yaşam ve sığınak yeri olmuş...

Yeraltı şehirleri, çok katlı yapılar. Yer yer 8 kat aşağı kadar inebiliyorsunuz, daracık koridorlar çok düşündürücü…

Yaşam alanları, ibadet odaları (küçük şapel), mutfaklar, ahır ve depo var her katta; hiçbir şey atlanmamış…

Hititler devrinde ''Garsaura'' adıyla anılan yerleşim, son Kapadokya kralı Archelaos tarafından yeniden inşa edildi.

Aslında Aksaray, Türkiye’de Turizm’in en önemli alternatif merkezi konumunda... Neredeyse her medeniyetten izleri görürsünüz burada ilçeler daha çok Hitit dönemi ile başlayan yerleşik yaşamın yansıması olsa da, şehrin merkezine geldiğinizde adeta bir Selçuklu rüzgârı esiyor.

Burada ilk durağım Ulu Camii oluyor. Taç kapının ihtişamlı taş işçiliği ile büyüleniyorum. Devasa yapı, dönemin görkemini ve ince ruhunu yansıtıyor. Günümüz teknolojisi ile yapılamayan bu işçilik o dönemlerde tamamen el ile büyük bir ustalıkla yapılmış.

1530 yılı Osmanlı kayıtlarında Karaman Eyaleti'nin Niğde Sancağına bağlı müstakil bir liva olan Aksaray'da 37 mahalle bulunmakta olup, tahminen bu tarihte yerleşimde 5000-6000 arasında nüfus bulunmaktaydı.

Uzun uzun gezmek, bakmak lazım bu şehre... Çıkıp Hasan Dağı’nın zirvesine, merhaba demek lazım gelen bahara ya da kışa... Baharla karşılarsınız rengârenk çiçekleri zirvede ya da sonbahar geldiğinde bu şehre Hasan Dağı ilk karı getirir size zirvede…

Narlı Göl’e uğramak lazım baharda, içimizi ısıtan güneşin verdiği kızıl rengi birde burada görmek lazım. Adeta çanağı andıran yamaç arasına saklanmış gizli cennetten bir köşe burası... Vaktiniz olursa çömlek yapmayı unutmayın, eliniz bir defa da olsa değmeli bu bereketli toprağa...