Mert Gider: Gündelik dile yakın olmak beni yapaylıktan kurtarıyor

GİZEM ERTÜRK
Abone Ol

Söz yazımındaki günlük dili, yaşanmış gerçek olayları vetrajik hikayeleri matrak bir üslupla ele alan, Türk şiirinde "Garip Akımı" olarak bilinen türe şiirsel benzerliğiyle dikkatçeken Mert Gider, ilk solo çalışması Şenol Abi'yi; sanatındakiedebiyat etkisini Skyroad okuyucularıyla paylaştı.

Çocukluğunuzda müziğe dair hatırladıklarınız neler?

Çocukken gördüğüm her enstrümanı alsınlar diye tuttururdum. En sonunda eve minik bir gitar ve abim için org geldi. Ben bunları hiç bırakmadım. Böylece geçici bir heves olmadığı da anlaşılmış oldu. İlk şiirimi ilkokulda, ilk bestemi orta son sınıfta yaptım. Ailemde hiç müzisyen olmamasına rağmen hiç garipsemediler ve her zaman destek oldular.

Peki sanata olan yeteneğinizin nereden geldiğini düşünüyorsunuz?

Çok iyi çaldığımdan dolayı söylemiyorum asla, nasıl öğrendim hatırlamıyorum gitar çalmayı. Hiç çalamayan biri uzatınca anladım çalabildiğimi... Bu yetenek hiç görmediğim şair dedemden geçmiş olabilir. Dedem Bedri Gider; şair-yazar ve gazeteci bir öğretmenmiş. Çocukken onu daha yakından tanıyabilmek için şiirlerini okurdum. Çanakkale’de Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerinde muhabirlik yapmış. Biga’da gazete çıkarmış. Çocuk şiir kitapları da var fakat daha ziyade yoksulluk, vatan sevgisi gibi toplumsal konuları işlemiş. Ne yazık ki ben doğmadan vefat etmiş.

Kendinizi Türk müziğinde yeni akımlar olarak bilinen "üçüncü yeniler" sınıfına koymak yerine, ikinci yeniciler ve mavicilerdenim diyorsunuz… Bunu biraz açar mısınız?

Garipleri, özellikle Orhan Veli’yi çok severim. Hem mavicilerdenim hem ikinci yeniciler. Ne fark eder? Hepsi derdini şiirlerle anlatmış. Üçüncü yeniler diyorlar şimdi bizlere. Üçüncü beşinci ne fark eder? Hepimizin olayı şarkılarla anlatmak hikayemizi.Yani özetle; aslında günümüzde kimse ben şu akımdanım diye eser üretmiyor. Başkaları kategoriye koyuyor sanatçıları. Orada da onu demek istemiştim.

Tüm sanat dallarında akımlar kendiliğinden şekil alır.

Belki de artık başka bir şeye ihtiyaç vardır. Bir önceki ifade şekli yetmiyor ya da yeterince güçlü gelmiyordur. Belki de abartmış, olması gerektiğinden güçlüdür ve yolundan sapıp başka bir yöne evrilmiştir. Ben de geriye dönüp bakınca yazdıklarımın ‘garip’ akımına yakın olduğunu fark ediyorum.

Peki Garip Akımı ve en ünlü temsilcisi Orhan Veli sizin için ne ifade ediyor?

Bir kere en başta çok samimiler. Hiç dolambaca girmiyorlar. Gerektiğinde alaycı, gerektiğinde sertler. Kendi öykülerini ya da sıradan insanların günlük yaşamını ele alış biçimlerinin tadına doyum olmuyor. Orhan Veli beni gülümsettiği kadar hüzünlendirir de… Müşfik Kenter’in sesinden Orhan Veli şiirlerinin kasetlerini döndüre döndüre az dinlemedim. Ruh halime göre her şiirini okurum. Herkes gibi "Anlatamıyorum" benim de favorilerimden fakat "Dalgacı Mahmut"a da bayılırım. Ah o çukura nerden düştün Orhan abi… Keşke seni o kadar erken yaşta kaybetmeseydik.

Grubun gitaristliğini yapan Mert Gider, aynı zamanda kendi kliplerinin yönetmenliğini de üstlenmiştir.

Peki kendi yazım süreciniz nasıl gelişiyor?

İyi ya da kötü herhangi bir şey ilham verebilir bana fakat melodi ve sözlerin en çok yalnız başıma yürürken geldiğini fark ettim. Benim için şarkı yazmak çok doğal, zaten sanki herkesin yaptığı bir durummuş gibiydi. Kopuk kopuk temalar bulup üzerinde çok çalışmasam da yıllar içinde birçok şarkı yazdım. Bunları kaydedip insanlarla paylaşma hissi ve de fikri ise biraz geç geldi. Şarkılarıma kuşbakışı baktığımda gördüğüm şey, günlük hayatta başıma gelen ya da gözlemlediğim şeyleri ağdalı cümleler kullanmadan basitçe yazmış olduğumdur. Bunlar üzerine düşünülüp tasarlanmış şeyler değil. Kendiliğinden öyle gelişmiş sözcükler.

İlk solo tekliniz Şenol Abi’nin hikayesi nedir?

Şarkının ilk demosunu 19 Ocak 2016'da hazırladık. Şenol Abi eskiden oturduğum evin karşısındaki bakkal. Sağ olsun bize veresiye şeyler verir fakat ödeme yaptığımızda bunları silmeyi unuturdu. Evden taşınma sırasında nakliye stresi, ne yapacağını bilememe, parasızlık ve güzel hayaller kurmaya çalışırken sürekli dış etkenlere maruz kaldığım bir dönemin şarkısıdır.

Şarkılarınızdan hangisini bir şehre verirdiniz bu ne olurdu?

Daha yayınlanmamış olan "Kasvet" isimli şarkımı Ankara’ya verirdim. 2016 yılında Kızılay’da patlayan bomba haberini gördükten sonra yazmıştım.

Daha önce sinema sektöründeydiniz ve bir grupla müzik yapıyordunuz. Şimdi hayatınızda neler değişti?

Yoğun olarak kendi bestelerini ve sevdikleri cover parçaları çalan grup rock soundlu müzikleriyle flamenko dansını birleştiriyor.

Müzik adına yaptığım en büyük fedakârlık işimden istifa etmekti. İlk başlarda zor olsa da o günkü bana bir nasihat vermem gerekirse zamanı gelince anlarsın derdim. Çünkü kendiniz de olsanız deneyim edinmeden bir şeyleri gerçekten anlamanız zor oluyor. Belli bir ruh yakalama, fikir alışverişi yapma açısından müthiş bir şey grup müziği. Fakat zamanımızda, -belki eskiden de hep böyleydi bilmiyorum, herkesi bir araya toplama ve aynı mesaiyi aynı heyecanla yapacak insanlar bulmak gerçekten zor. Daha önce bir karar iki kişiden çıkıyorken şimdi yalnız karar vermek durumundayım. Çok çabucak karar verebilen bir insan olmadığımı düşünürsek kendimi geliştirme anlamında çok şeyler kattığını söyleyebilirim. Sinema muhteşem bir şey ama sektör kötü.

Seyahat etmekle aranız nasıl?

Son zamanlar çok seyahat edemesem de bir zamanlar yollarda epey vakit geçirdim. Esas olanın yolda olmak olduğu bilincinde olup, karayolunu tercih etsem de 10 saatten uzun mesafeler için uçağı tercih ediyorum. Saatler boyu kumsalda uzanıp, bütün günü denizde geçiren tatilcilerden olamadım. Hareket halinde olup keşif yapmayı seviyorum.

Okuyucularınızın Türkiye’de Şanlıurfa Göbeklitepe ve İzmir Şirince’deki Nesin Vakfı’na ait Matematik Köyü’nü mutlaka görmesini tavsiye ederim. Dünyada ise Londra, Paris gibi tarihine çok dokunulmamış büyük şehirler fırsat varsa görmelerini isterim. Sevilla’da Real Alcazar’ı çok sevmiştim. Mimari fonksiyonel olduğu kadar, içinde ya da çevresindeyken kendinizi size iyi hissettirmeli.

Grup yaptıkları müziği yalnızca bir dinleti değil aynı zamanda bir performans olarak tanımlıyor.

Nasıl bir yaz geçiriyorsunuz? Müziğe ve sanata dair gelecek planlarınız neler?

Bu aralar kulaklığımda Pink Floyd, Leonard Cohen, Polo&Pan ve The Knife var. Bana ilham veriyorlar. Hiç tatil yapmadan durmadan çalıştığım bir yaz geçiriyorum. Şimdiden yeni şarkının hazırlıklarına başladık bile. Kısa aralıklarla yeni şarkılar çıkarmak ve tabi ki dostlarımızla konserlerde buluşmak en büyük isteğim. En büyük hayalim ise Harbiye Açık Hava’da konser vermek.