Marmaris'in ruh ikizi: Rodos
Antik Çağ’dan Orta Çağ’a, Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüz modern zamana kadar dünyaya tanıklık etmiş bu yaşlı ada, yaşadıklarını kulağınıza fısıldamak için kollarını açmış sizi bekliyor. Kışın ulaşımın olmadığı ada için yazın tatil keyfini sürdüğümüz şu günlerde artık seferler başladı bile... Balayı tatili yapacaksanız gitmeniz gereken yer tamda burası... Öyle ise istikamet Rodos Adası...
Rodos, Meis Adası’nı saymazsak Yunanistan’ın en doğusundaki ada... Bu da demek oluyor ki Türkiye’ye en yakın Yunan adalarından biri Rodos... Durum böyle olunca da toprak parçası olarak en yakın kara olan Marmaris ile aynı tabiatı paylaşıyor hissi uyandırıyor. Eğer ülkelerin, şehirlerin, adaların kardeşleri ya da ruh ikizleri olsa idi kesinlikle Rodos’un ki Marmaris olurdu. Plajlarından, bitki örtüsüne, zeytin yağından tutun da satılan hediyelik eşyalarına hatta marketlerin tasarımına kadar birçok ortak noktası mevcut. O zaman adaya ulaşım nasıl gerçekleşiyor diye sorarsak Türkiye’den en kolay şekilde Marmaris’ten dememize gerek yok sanırım.
Rodos’a ulaşım
Yeşilin birbirinden güzel tonlarının hâkim olduğu Rodos için sakın iki gün yeter önerilerine kulak asmayın. Köylerinden, tarihi ören yerlerine, denizinden gece hayatına adada yok yok diyebiliriz. Bunun için Marmaris’ten Rodos’a geçmek feribot ile nerede ise bir saat sürüyor. Haftanın belirli günlerinden Bodrum’dan da ulaşabilirsiniz ancak bu seferler çok sık değil. Marmaris’ten Rodos’a ise her gün karşılıklı sabah 09.00 ve 17.00 olmak üzere iki sefer mevcut. Tek gün gidiş gelişler için biletler ortalama 40 Euro ancak farklı günler için gidiş dönüş ortalama 65-70 Euro. Bu değişkenlik sezon yoğunluğuna göre değişiyor. Ayrıca sezonla birlikte İstanbul’dan adaya Bora Jet ile direk uçuşlar da mevcut oluyor.
Vize gerekli mi?
Schengen vizeniz varsa sorun yok. Kapıda vize alabilirsiniz ancak diğer kapıda vize adalarına göre banka hesap hareketleri çıktısı ve hesabınızda para bulunması gerekiyor. Gemi ile vizesiz tura çıkmışsanız akşamlarınız gemide geçiyor. Adaları sadece gündüz gezebiliyorsunuz.
Mübadelenin uğramadığı ada
Adanın Türkler ile ilgili tarihi 1522’de Kanuni Sultan Süleyman’ın adayı Hospitalier Şövalyeleri’nden alması ile başlıyor. 400 yıl boyunca Osmanlı egemenliğinde kalan Rodos, 1912’de İtalya egemenliğine giriyor. Adanın Yunanistan’a katılması 1947’yi bulduğu için 1923’te yapılan mübadelede
Özgür ruhlar için...
Rodos Adası, birçok Avrupa şehri gibi eski ve yeni şehir olmak üzere ikiye ayrılıyor. Rodos oldukça büyük, sürprizlerle dolu, bu adayı gezmeden ulaşım sorununu çözmek gerekiyor. Ehliyetiniz var ise öncelikli tavsiyem kesinlikle motosiklet. Her yere çok rahatça girip çıkabilirsiniz. Başka bir alternatif olarak araba kiralayabilirsiniz.
Adaya iner inmez her dilden konuşan kiralama ofislerinden çok ucuza araç kiralayabilirsiniz üstelik önemli bir not: Yakıt Yunan adalarında çok ucuz bunu da mutlaka hesaba katın! Bunun dışında toplu taşıma araçları da var. Konaklama için dikkat edilmesi gereken en önemli özellik eğer otelinizin şehir merkezinde olmasını istiyorsanız tavernalar ve gece hayatından dolayı bölge çok hareketli. Sese duyarlılığınız var ise bu önemli detayı gözden kaçırmayın.
Adanın tam ortasında “Yedi Pınar” yeşillikler arasında yer alan akarsuyu ile restoranları da içinde barındıran, Anadoluvari mesire alanı gibi bir bölge.
Orta Çağ kenti
Adanın en büyük yerleşim merkeziRodos şehri. Rodos merkezde “Old Town” denilen “Eski Şehir” veya “Kale İçi” olarak bilinen bölge en önemli noktalar. Orta Çağ kokan, surlar ile çevrili bölgedeki canlı sokaklarda; taş binalar, hediyelik eşyacılar, restoranlar, barlar ve hatta camiler bile var. “Unesco Dünya Kültür Mirası” listesinde ve en iyi korunmuş Orta Çağ kentlerinden biri olduğu için fotoğraf çekilmenin en doğru adreslerinden biri burası.
Eski şehrin içindeki Hipokrat Meydanı, Sokrates Caddesi, Büyük Üstadlar Sarayı ve daha sayılmayacak ölçüde birbirinden önemli görülmesi gereken yerler. Bu bölgeye bisiklet dahil araç alınmadığı için burada gezmek, bir şeyler yudumlamak ve tatmak ayrı bir ambiyans... Yeni Şehir’de ise yine birbirinden öne çıkmış markaların yanı sıra, restoranlar, cafeler, limanlar ve plajlar ile her anı canlı bir bölge olarak keşfedilmeyi bekliyor.
Adada hatırı sayılır bir Türk nüfusu var. Bu da demek oluyor ki Rodos’ta; Türk kahvesine, Türk yemeklerine ve Türkçe konuşan birçok esnafa denk gelebilirsiniz.
Efsane “Zorba” filminin adası
Rodos diğer Yunan adalarına göre plajları ve denizi bakımından hem daha ekonomik hem de çok zengin ve güzel. Adanın bütününe yayılan çok önemli ve sıra dışı plajlar var. Olmazsa olmaz görülmesi gereken iki önemli plaj var. Bir şemsiye ve iki şezlonga ortalama 7 Euro ödenilen adanın en efsane plajlarından biri “Anthony Quinn Bay Beach”. Burası ile ilgili çeşitli söylentilerin en başında gelen ise Anthony Quinn, “Zorba” filmini çekmek için adaya geldiğinde bu koyu çok beğenmiş ve satın almış.
Sakin ama güzel bir deniz arıyorsanız muhakkak gidin. Üstelik Beach’in kafesinde “Zorba” filminin tarihi fotoğraflarını da görebilirsiniz. Adanın en güneyinde bulunan “Lindos” ise Rodos’un bir başka incisi... Bodrum ve Alaçatı’nın karışımı yapısı ile billur gibi suyu, butik cafeleri, tek katlı beyaz evleri, otelleri, kalesi ve kısacası Ege’nin karışımı bu bölgede mutlaka bir gece konaklamak isteyeceksiniz.
Türk Kahvehanesi’nde yorgunluk kahvesi
Adanın tam ortasında yer alan “Yedi Pınar” yeşillikler arasında yer alan akarsuyu ile restoranları da içinde barındıran, Anadoluvari mesire alanı gibi bir bölge. Bunun haricinde eşine az rastlanır “Kelebekler Vadisi” ve Emponas ve Salaokos Köyü’nüde mutlaka ziyaret edin. Bu köylerde Mikanos hariç başka hiçbir yerde bulamayacağınız kapari tohumu ve eşine az rastlanır has zeytinyağlarından mutlaka alın.
Olmaz ise olmazlardan Rodos’un en tepesinde bulunan “Apollon” ve bölgenin ilk yerleşkelerinden olan adanın tarihi ile yaşıt olan “Kamiros” yine ziyaret edilmesi gereken bölgeler arasında. Yel değirmenleri ve Arkeoloji Müzesi de yine fotoğraf meraklılarını cezbedecek güzellikler arasında yerini alıyor. Bu kadar yer gezip gördükten sonra yorulduysanız o zaman Eski Şehir’in tam ortasında bulunan ve mimarisi ile dikkat çeken Türk Kahvehanesi’nde bir yorgunluk kahvesi içilir...