Kendi zamanını yenileyen bir ressam: Şeker Ahmet Paşa

SKYROAD
Abone Ol

Osmanlı Devleti’nin Batılılaşma serüveni yoğun olarak, 1789’da Fransız Devrimi sırasında tahta çıkan III. Selim ile başlar. Sultan Abdülmecid’in döneminde 3 Kasım 1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı ise Batılılaşmanın ilk somut adımıdır. Bu düşüncenin en hızlı gelişen ve kendine yer edinen kolu ise güzel sanatlar olmuştur. Ağabeyinin ölümünün ardından tahta geçen Sultan Abdülaziz’in döneminde, güzel sanatlar adına ilk büyük adım atılarak, başarılı ressamlar eğitim için yurt dışına gönderilir. Eğitimleri ardından ülkelerine geri dönen ressamlar, öncü bir yerli sanatçı kuşağı oluşturur. Bunlardan biri de Şeker Ahmet Paşa'dır.

  • 1841 yılında Üsküdar’da doğan Ahmet Ali, beş yaşında okula başlar. Dokuz yıl sonra, on dört yaşına geldiğinde giriş sınavını başarıyla kazandığı Tıbbiye Mektebi’ne girer. Doktorluğun kendisine uygun olmadığını düşünerek kısa süre sonra okuldan ayrılıp Harbiye Mektebi’ne yazılır.

O dönem bütün askeri okul çıkışlı ressamlar gibi, okuldaki resim derslerinde harita, plan ve kroki çizimi gibi daha çok bir subaya gerekli olabilecek bilgileri burada öğrenir. Resme olan ilgisi ve yeteneği nedeniyle, kariyeri konusunda ilk başarısını elde ederek, öğrenci olarak geldiği okulda resim öğretmenliği yardımcılığına atanır.

Osmanlı toplumunun Batılılaşma adına büyük değişim ve dönüşümleri yaşadığı 19.yüzyılda, belli çevrelerde güzel sanatlara ilgi olmasına karşın, bu alanda eğitim verebilecek okullar bulunmamaktaydı.

Ahmet Ali paşanın fırçasından çıkan çiçek natürmortdu.

Ahmet Ali’nin resim yeteneğini geliştirebilmesi için yurt dışına gitmesi gerekiyordu.

Güzel sanatlara büyük ilgi duyan ve destekleyen Sultan Abdülaziz’in ilgisini çekmesi uzun sürmedi.

1864 yılında padişahın emriyle resim eğitimi almak için Paris’e gönderilen birkaç ressam arasında Teğmen Ahmet Ali de vardı.

Ahmed Ali’nin Paris’te olduğu yıllarda, dönemin ileri gelen ressamları Süleyman Seyyid (1842-1913) ve Osman Hamdi Bey (1842- 1910) de orada bulunuyordu. Arkadaşlarıyla birlikte yaklaşık sekiz yıl boyunca, önce Oryantalist üsluplaçalışan Gustave Boulanger’nin, daha sonra da Paris Güzel Sanatlar Akademisi’nde Jean-Léon Gérome’un atölyesinde öğrenci oldu.

  • Ormanda Oduncu
  • Paris’te olduğu dönemde Boulanger ve Gérôme’un öğrencisi olması nedeniyle aldığı klasik eğitimin yanı sıra doğaya karşı duyduğu sevgi onu, Barbizon Okulu’na, özellikle Daubigny, Diaz, Corot ve Courbet gibi ressamların çalışmalarına yönlendirmişti.
  • Ressamın ince işçiliği, gözlemci yeteneği ve tekniğiyle konuşturduğu 'Ormanda Oduncu' resmi.

1867 yılında, dönemin Fransız imparatoru III. Napolyon'un Paris Sergisi’ne davet edilmesi üzerine Paris’e gelen Sultan Abdülaziz’i karşılayanlar arasında Ahmet Ali de vardı.

İki yıl sonra Sultan’ın bir karakalem portresinin de bulunduğu resimleri, Salon sergisine kabul edildi. Monet, Manet, Sisley, Degas, Pissarro gibi izlenimci ressamlar "Salon" sergilerine girebilmek için büyük mücadele içindeyken, onun resimlerinin “Salon” sergilerinde yer alması belki de en çok Sultan Abdülaziz’i memnun etti.

O tarihlerde Sultan tarafından, Dolmabahçe Sarayı ve Çırağan Sarayı’nda tablo satın alma işiyle görevlendirdi.

1870 yılında, eğitimini üstün başarıyla tamamlayarak diplomasını alan Ahmet Ali, -kaynaklarda farklı bilgiler olmakla birlikte- okul tarafından ödül olarak, sanat eserlerini incelemesi için üç ay Roma’ya gönderildi.1871 yılında Fransa-Prusya savaşının patlak vermesiyle, dönemin diğer sanatçıları gibi yurda geri döndüğünde Yüzbaşı rütbesiyle Tıbbiye resim hocalığı görevine başladı.

Sanatçı natürmortlarında meyveleri kompozisyona dökmekte ve birbirinin üzerine düşen gölgeleri ön plana çıkarmakta bir usta.

“Bu zat uzun yıllar Paris’te kalmasına karşın bize oradan en ufak bir müze kokusu getirmemiştir. Şeker Ahmet Paşa’yı doğrudan doğruya primitiflerimiz arasında anmak gerekir. Bundan kırk elli yıl önce Paris’te resim eğitimi gören bir kimsenin daha çok şark işlerine bağlı kalması üzerinde durulacak bir özelliktir. O Paris'ten yalnızca daha yumuşak bir fırça ile dönmüştür." - Bedri Rahmi Eyüpoğlu

Ahmet Ali, Avrupa dönüşünde bir süre Beyazıt, Zeyrek, Kaptan İbrahim Paşa ve Sultan Ahmet mekteplerinde resim öğretmenliği görevlerinde bulundu.

Henüz otuz iki yaşındayken kolağası rütbesine getirildiğinde, Mercan’daki konağını yaptırarak, Türk resminde kayıtlara geçecek olan bir sanat olayının hazırlıklarını yapmaya başladı.

  • Ahmet Ali’nin çabalarıyla, 19 Haziran 1871'de Fransızca olarak yayımlanan “La Turquie” adlı gazetede, Osmanlı topraklarının ilk resim sergisinin duyurusu yapıldı. 27 Nisan 1873’te Sultanahmet Sanayi Mektebi’ndeki öğrencileri eşliğinde büyük bir salonda gerçekleşen, aralarında Osman Hamdi, Halil Paşa ve Nuri Bey gibi sanatçıların da bulunduğu karma sergi, belli bir resim piyasasının oluşmasını sağladı.

Ormanda Yol adlı eserini 1906 yılında bütün içselliği ve durgunluğuyla ortaya dökmüştür.

Serginin yarattığı ilgiden güç alınarak, birkaç ay sonra Çemberlitaş’taki Darülfünunbinasında, yaklaşık yirmi ressamın katılımıyla ikinci bir sergi düzenlendi. Art arda gerçekleşen sergiler sayesinde, sadece Saray’da değil, saray dışında da bir sanat ortamı yaratıldı.

1861-1876 yılları arasında Sultan Abdülaziz’in yaverliğine getirilen Şeker Ahmet Paşa, 1875’de binbaşı rütbesi alır.

Sultan II. Abdülhamid’in döneminde Yabancı Konuklar (Misafirîn-i Ecnebiyye) Teşrifatçılığı görevine getirildi. Bu görevi sırasında hem Sultan ve ailesini hem de Saray’a gelen yabancı konukları yakından tanıma olanağı bulmuştu. 1907’de Mercan’daki konağından Tepebaşı’na gitmek üzere yola çıktığında, Abud Efendi Han’ın biraz yukarısındaki Kehribarcı Bosnalı Osman Bey’in dükkânının önünde fenalaşarak son nefesini verene kadar saraydaki görevine devam etmiştir.

Yaptığı manzara resmindeki renkler, onun ne kadar temiz bir işçiliğe sahip olduğunu gösteriyor.