Kazimir Maleviç
Severinovich Maleviç, 23 Şubat1879’da o yıllarda Rusya topraklarınadâhil olan Kiev’de doğar. Polonyakökenli ebeveynleri Severin Antonoviçve Ludvika AleksandrovnaMaleviç, Ortodoks eğilimleri olan biraile olarak çocuklarını katı bir disiplinleyetiştirmez. Çocuklarına en iyiimkânları vermeye çalışan baba Severin,dönemin ünlü sanayicisi Nikola ArtemyeviçTereşçenko’nun şeker fabrikalarında müdürdür.Severin, sık sık şeker pancarı tarlalarını kontroletmek için ailesiyle birlikte köy köy gezerken,ve kardeşleri, hem halk kültürünü yakından tanırhem de doğayla iç içe büyür.
İlk Yıllar
Kazimir’in babası ile birlikte Kiev’e yaptığı bir geziye dek, bütün sanatsal deneyimi köylü sanatına ait olan renkli ikonalar ve bezemelerdir; Kiev’de görme fırsatı bulduğu resimler, köylü sanatı ile akademik sanat arasında bir fark olduğunu anlamasını sağlar.
Ancak, Moskova Sanat Okulu’na başvurusu babası tarafından engellenince 1889’da ailesiyle taşındığı Parkhomovka’da iki yıllık bir ziraat okuluna girer. Okuluna devam ederken, Mykola Pymonenko’nun (1862-1912) atölyesinde resim eğitimi almaya başlar.
- Bir Fresk Resmi İçin Etüt- Dua Eden (Prayer), 1907
- Maleviç’in bu dönemde yaptığı resimlerde kullandığı sembolist dil ile Rus ve Bizans ikona geleneğinde kullanılan altın rengin eşlik etmesi özellikle çarpıcıdır. Moskova Sanatçılar Topluluğu sergilerine bu anlayışla yaptığı resimlerle yer almıştır.
Eğitim
Halk sanatını yakından incelerken deneyim kazanmaya başlayan Maleviç, 1896’da babası Moskova-Kursk demiryolu hattında çalışırken Kursk’a yerleşerek demiryollarında teknik ressam olarak işe başlar. 1904 yılında babasının ölümünden sonra profesyonel sanat eğitimi almak için Moskova’ya giderek, akademilere öğrenci yetiştirmek üzere eğitim veren ve Moskova Sanatçılar Birliği'nin kurucuları arasında yer alan Fedor Ivanoviç Rerberg’in derslerine katılır. Rerberg'in atölyesinde edindiği çevrenin desteğiyle çeşitli sergilere katılarak adını sanat dünyasında duyurmaya başlar. Bu döneme kadar, İzlenimci bir üslupla resim yapan Maleviç, 1905 Devrimi’nden sonra sanat dünyasında batı ile ilişkilerin yeniden güçlenmesiyle Avrupa Avangardıyla tanışır; Sembolizm, Fovizm, Art Nouveau, Kübizm, Fütürizm gibi çeşitli üsluplarda yaptığı çeşitli denemeler onu kendi üslubunu geliştirmeye hazırlamıştır.
Maleviç’in bu dönem yaptığı eserlerde, konular Rus kültürüne ve köylü yaşamına dayansa da renk kullanımında fovist etkinin, özellikle Matisse’in etkisinin öne çıktığını görülür. Portresinde yüzüne uyguladığı fovist renk paleti, Maleviç’in muhtemelen sanat dergilerinden tanıdığı Matisse’in ünlü Madame Matisse, Yeşil Çizgi adlı eserini anımsatmaktadır.
Güneşe Karşı Zafer
1910’lar, Maleviç’in Moskova’daki sanat çevresine kendini iyice kabul ettirdiği ve tanınır olduğu yıllardır. 1912’de, Vladimir Tatlin ve Marc Chagall gibi sanatçıları bir araya getirip sergiler düzenleyen, sanatçıları Avrupa’da tanıtmaya çalışan Altın Post dergisi çevresine dâhil olur. Fütürist prensiplere yer verdiği eserlerini 1913 yılında sonlandırarak, bakışlarını gökyüzüne, uzaya ve uzaysal hareket kavramına çevirmeye karar verir. Rus şair ve kuramcı Aleksei Yeliseyeviç Kruchyonykh, müzisyen ve ressam Mikhail Matyuşin, şair Velimir Khlebnikov, sanatçı El Lissitzky, Vladimir Mayakovski ve daha nice sanatçının birlikte çalışarak sahneye koyduğu ilk fütürist Rus operası Güneşe Karşı Zafer, Maleviç'in yeni fikirlerini geliştirip görselleştirebileceği mükemmel bir ortam sunar. Operanın sahne ve kostüm tasarımlarını yapan Maleviç, birkaç yıl sonra “Nesnesiz Dünya” mottosuyla Süprematizm olarak adlandırılacak sanat anlayışının temellerini atar.
- “Sanat, artık dine ve devlete hizmet etmiyor. Sanat, artık tarihi resimlemek istemiyor, artık nesnelerle ilgili bir şey yapmak istemiyor, o artık yalnızca kendisi için ve nesneler olmaksızın var olabileceğine inanıyor.”
Süprematizm
Maleviç’in olgunlaşma süreciyle birlikte kendini gösteren metafizik arayışları onu nesneler dünyasının dışında yeni bir resim arayışına sokar. Bu arayışlar, Rus sanatında hâkim olan gerçekçi anlayışın dışında başka resim yapma olasılıklarının olduğunu keşfetmesiyle sonuçlanır. Maleviç’in Latince “en üst, en yüce” anlamına gelen “supreme” sözcüğünden türettiği Süprematizm, "hiçbir şeyin" ve "her şeyin" temsil edildiği bir sanattır. 1915 yılında yayınladığı manifestosunda sanatı geçmişten, kiliseden ve devletin egemenliğinden kurtararak, eski sistemleri yıkıp ve yok etmeyi, sanatçının sezgileriyle arı sanata yönelmesini amaçladığını açıklayan Maleviç, bunun bir akım değil, bir “ruh hâli” olduğunu öne sürer.
- Oduncu (The Woodcutter), 1912
- Maleviç’in 1912 tarihli Gençlik Birliği (Union of Youth-Soyuz Molodyozhi) sergisinde yer alan ilk kübo-fütürist eseri Oduncu’da geleneksel giysisi içinde bir Rus köylüsü odun keserken görülmektedir. Bir dizi silindirik formdan oluşan figürde, köylü sanatının ve ikonaların etkisi hâlen görülse de resmin düzlemi bütünüyle kübist etki taşımaktadır.
Devrim
1917 Ekim Devrimi’nin ardından, devrim coşkusuna kendini kaptıran Maleviç, birkaç yıl boyunca resim yapmaktan çok politik hareketlere katılarak kendini devrim gençlerine sanat eğitimi vermeye adar. Aynı yıllarda, Askeri Devrimci Komite tarafından Anıtları ve Antik Eserleri Koruma Kurumu’nun başına getirilir. 1920’de çalışmaya başladığı Vitebsk Sanat Okulu'nda verdiği ilk dersle büyük bir hayran kitlesi edinen Maleviç, okul bünyesinde UNOVIS (Yeni Sanatın Öncüleri - Followers of the New Art) grubunu kurar. 1919-1922 yılları arasında el sanatlarından mimarlığa kadar pek çok alanda Süprematist araştırmalar yapan grup, Almanya'daki Bauhaus Okulu ile benzerlik göstermektedir.
- Siyah Kare (Black Suprematic Square), 1915.
- Maleviç’in 1915 yılında Tretyakov Galerisi'nde Son Fütürist Sergi 0,10'da sergilediği Siyah Kare isimli tablosu ve ilan ettiği Süprematizm, sanat tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. Siyah Kare, Ortodoks halkın geleneklerine uygun olarak ikonaları yerleştirdikleri gibi odanın iki duvarının birleştiği köşede, diğer çalışmaların göre yüksek bir seviyede hafifçe öne eğilmiş olarak sergilenmiştir.
1924 yılında Lenin'in ölümü ve Trotsky'nin gücünü kaybetmesiyle Sovyet otoritelerinin avangard sanatın halka hizmet etmediği yönündeki saldırılara maruz kalan Maleviç, bu ortamdan uzaklaşarak uluslararası arenada ün kazanacağı Avrupa turnesine çıkar. Varşova, Berlin ve Münih'i ziyaret etmesinin ardından Rus yetkililerin vizesini uzatmaması üzerine yanında getirdiği birçok eserini, Alman Mimar Hugo Häring’e emanet ederek ülkesine döner. Rusya'ya döndükten kısa süre sonra uluslararası casusluk yapmak gerekçesiyle takibe alınarak tutuklanır. Altı ay boyunca mahkûm edilen Maleviç, sağlık durumu nedeniyle serbest bırakılır. 1933 yılında prostat kanseri teşhisi konur.
- Kırmızı Bayrak Direklı Kız (Girl with Red Flagpole), 1933.
- 1918 tarihli Süprematist Kompozisyon, beyaz bir kare zemin üzerine eğik biçimde yerleştirilmiş, zemine göre farklı tonda boyanmış beyaz bir kareden oluşmaktadır. Derinlik, ufuk çizgisi, hacim ve kütle gibi resimler öğeleri bir yana bırakan Maleviç, sadece rengin manipülatif özelliğine odaklanır; sanatçının renk gramerinde beyaz, sonsuz bir boşluk, ezeli ve ebedi bir özgürlük anlamına gelmektedir.
Son Yıllar
1932’de devletin toplumcu gerçekçiliği resmi sanat üslubu ilan etmesiyle figüratif öğelerin ağırlıkta olduğu eserler yapmaya başlayan Maleviç’in son yılları refah içinde geçmez ama sonraki nesillere önemli metinler ve eserler bırakır. 15 Mayıs 1935'te öldüğünde, Batı sanatını değiştiren fikirleriyle farklı disiplinden sayısız insani derinden etkilemiştir. Eserleri Sovyet müzelerinin sergi salonlarından tümüyle kaldırılmasına rağmen Sovyetler Birliği’nin dışında yaşayan dostları, arkadaşları ve takipçileri onun adını yaşatmayı sürdürmüştür.