'Kara Havuz' anlamına gelen şehir: Dublin

ÖMER ERDEM
Abone Ol

“Kara havuz” anlamına geliyormuş Dublin. Her dilin kendi içinde, uzak ve yakın yaratıcı çağrışımları düşünüldüğünde kim bilir gerisinde ne hikâyeler barındırıyordur. Orta Çağ'dan beri başkent vasfı taşıyan Dublin belki de 19. yüzyılın başından bu yana dünyanın en ikonik şehirlerinden biridir. İrlanda, bir İngiliz periferisi olarak, içten bir direnişi de simgeler. O sebepten olacak “İrlandalılık” salt bu ülkede yaşayanların değil, modern zamanların ortak bir yazgısına dönüşür. Dönüşmek, aslında başlatılan bir hikâyenin dilden dile aktarılması ve arada büyük patlamalar yaşaması anlamına gelir.

Özellikle, terörist İsrail devletinin Gazze’de masum insanlara uyguladığı soykırım başladığında ilk ayağa kalkan şehirlerden birisi de Dublin idi.

J. Joyce, S. Beckett, O. Wilde, W. B.Yeats gibi isimleri art arda sıraladığımızda patlamanın yanardağ etkisi daha açık görülür. Dublin çok renkli, çok sesli, sakinlik dolu güvenliğiyle zamanın durgun bir deniz yüzeyine evrilir. Zaten bu isimlerin edebiyatta getirdikleri de Avrupa şamatası ve karmaşasına karşı yarattıkları alternatif duyarlıklardır. Dublin’den çıkarak, Avrupa’ya ve Amerika’ya yayılsalar bile, kök-şehir olma vasfı Dublin’e aittir. Evet, evet, Dublin tam da böyle, insana bir kök şehri duygusu telkin eder. Herkesi Dublin’e çekecek cazip bir şey bulunabilir.

Trinity College’a ve kütüphanesine uğramadan Dublin’i “kara havuz” yapan espri anlaşılabilir mi? Yetmedi, Moher Kayalıkları sırf bir tabiat güzelliği diye seyredilebilir mi? Guinness Storehouse, Liffey Nehri, Dublin Spire, Georgian Palace turist duygularıyla gezilebilir. Dublin’e varmadan önce J. Joyce’un Dublinliler’i pek çok şey öğretecektir bize. İşte o zaman Ulysses’ten saçılan izleri tatmak daha mümkün olur. Trinity College ve dillere destan kütüphanesi İrlanda ve Irish dilinin bir varoluş mağarasıdır. Dublin Castle ise tarihi bir yapı olmaktan öte, İrlandalıların siyasal aklını sembolize eder. National Müze’de göreceklerimiz İrlanda kültürünün sadece kendisine değil diğer kültürlere duyduğu saygının karşılığıdır.

Mimari duyuş ve bu duyulun üslup olarak şehre yayılması Dublin’de yakından izlenir. İnsanı ezen dev ve iddialı emperyal yapılar yerine alçak gönüllü, göz okşayan çiçeklenişler yakınlık hissi verir. Yürümek, sokaklarına dalmak, müziğin ve yaşam zevkinin inceliğiyle dünyanın farkını hissetmek az şey mi günümüzde? Özellikle, terörist İsrail devletinin Gazze’de masum insanlara uyguladığı soykırım başladığında ilk ayağa kalkan şehirlerden birisi de Dublin idi. İrlanda ruhu, özgürlük kadar insan olma ve insan kalma değerini bir kez daha dünyaya böylece duyurmuş oldu. Dublin, belki bir gün.

O Connell Caddesi - Dublin

Malahide Kalesi.

Dublin belki de 19. yüzyılın başından bu yana dünyanın en ikonik şehirlerinden biridir.