Kahve kokusunun bin bir renkle harmanlandığı ülke: Etiyopya
Alışılagelmişin dışında bir şey yapıyoruz ve gezi rotamızı ileri sarıp sizlere Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’yı en tepesinden, yani Entoto Botanik Parkı’ndan anlatmaya başlıyoruz. Afrika’da olduğunuza hayret edeceğiniz kadar sık bir ormanın içinde bulunan botanik parkın tam ortasında Etiyopya bayrağı gururla dalgalanıyor. Bu ülke, Afrika’nın sömürge olmamış tek ülkesi, kahvenin başkenti ve Müslümanların ilk hicret yeri. Etiyopya yani bildiğimiz adı ile Habeşistan, ayrıca insan soyuna ait en eski fosil kalıntıları barındırmasıyla da meşhur bir ülke.
Entoto Parkı’nın bulunduğu dağ, okaliptüs ağaçlarının yanı sıra envai çeşit bitki ve yabani hayvanları ile oldukça bakir bir ormana sahip. Eğer iyi bir yerli rehberiniz ya da trekking grupları ile irtibatınız varsa parkın bulunduğu ormanda yürüyüşe çıkabilir, doğada serbestçe dolaşan sırtlanları ve maymunları görebilirsiniz. Biz yaklaşık bir buçuk saatlik bir yürüyüşün ardından Sırtlan Tepesi’ne varıyoruz ve kayaların altında pusuya yatmış sırtlanları gözlemeye başlıyoruz. Az ötelerinde köylü kadınlar, bu sırtlanlardan habersiz bir şekilde ot ve odun topluyor. Yüreğimiz ağzımıza geliyor tabii ki, ama yerlilerin vahşi hayvanlara alışık olduğunu öğreniyoruz. Çok nadiren de olsa saldırı ve yaralanmalar oluyormuş. Bu yüzden buralarda geç saatlere kalmamak oldukça önemli. Burada bir parantez açıp “Odun Taşıyan Kadınlar”dan bahsetmek istiyorum. Bazı uluslararası kalkınma projelerine isim veren bu kadınlar, bizlere yerel yaşama dair önemli ipuçları sunuyor. Zira Etiyopya’da altyapı yetersizliği mevcut. Biraz da kültürden kaynaklı olarak ocaklar hâlen kömür ve odunla yakılıyor. İklimden dolayı ciddi bir ısınma ihtiyacı bulunmasa da yemek yapmak için kömür ve odun gerekiyor. İşte bu kadınların topladığı ve sırtlarında taşıdığı odunlar söz konusu projelerde devreye giriyor.
Dönüş yolunda, ormanın derinliklerinde bir grup maymuna da denk geliyoruz. Fakat biraz gürültülü bir grup olduğumuz için hızla bizden uzaklaşıyorlar.
Bir kültür mozaiği
Addis Ababa (burada Addis deniyor) kültürel ve sanatsal anlamda pek çok rengi içinde barındıran nadide bir şehir. Eğer bu muazzam cümbüşe şahitlik etmek istiyorsanız, Afrika’nın en büyük pazarı olan Merkato’yu mutlaka ziyaret etmelisiniz. Biraz daha fazla gözlem yapabilmek için aracımızı, 1922 yılında İtalyanlar tarafından yapımına başlanmış Anwar Cami’nin yakınlarına bırakıp “Pazar Yeri”ne doğru yürüyoruz. Cami’nin oldukça kalabalık bir cemaati olduğunu belirtmeliyim. Addis yalnızca İslamiyet için değil, Ortodoks ve Protestan Hristiyanlar için de önemli bir başkent. Özellikle Ortodoks kadınlar yöreye has beyaz elbiseleri ve geniş örtüleri ile dikkat çekiyor. Merkato’ya doğru ilerledikçe çok daha fazla renkli manzara ile karşılaşıyoruz. Bize en şaşırtıcı gelen manzara ise başının üstünde tam 14 kat sünger yatak taşıyan bir genç oluyor. Fizik kurallarına meydan okurcasına boyunun iki belki üç misli malzemeyi başının üstünde ustalıkla taşıyan bu genç gibi daha niceleri bu şehirde yaşıyor. Addis ve özellikle Pazar Yeri oldukça kalabalık ve sürekli bir hareket hâli mevcut.
Pazarlarında zamana yolculuk
Merkato Pazarı’na çıkan yollarda ise dünyanın belki de sayılı ikinci el pazarlarından sayılacak olan bir seyyar satıcılık biçimine şahit oluyoruz. Kilometrelerce uzunluktaki yere serilmiş tezgâhlarda telefondan kıyafete binlerce ikinci el ürün satılıyor. Özellikle tuşlu telefonları görünce bir zaman makinesiyle ile geçmişe gitmiş gibi oluyorsunuz. Pazara vardığınızda ise sizleri daha egzotik bir görüntü karşılıyor. İlk bölümde tarçın, zencefil ve avokado gibi yerel lezzetler satılırken pazarın ilerleyen bölümlerinde el yapımı sepetler ve Etiyopya’ya has kahve seremonisi için çeşitli malzemeler bulunuyor. Yeri gelmişken kahvenin anavatanında kahve seremonilerinden bahsetmemek olmaz diyerek sizlere hemen her köşe başında görebileceğiniz kahve seremonilerinden bahsetmek istiyorum. 3. nesil kafe konseptinde az sayıda da olsa mekân bulmak mümkün fakat asıl yaygın olan kahve, sokaklarda açık havada pişiriliyor. Küçük masaların üzerinde kurulmuş olan bu seyyar kahve dükkânlarında kahve çekirdeklerinin kavrulduğuna, bir sahanda öğütüldüğüne ve odun ateşinde demlendiğine şahitlik edebilirsiniz. Ayrıca her çeşit kahve makinasına alternatif çok basit bir demleme usulü olduğunu da belirtelim.
Addis kentinde görülmesi gereken bir diğer nokta hiç şüphesiz şehir merkezinde bulunan Milli Müze. Etiyopya’nın Hadar bölgesinde yapılan arkeolojik kazılarda tarihte bulunan en eski insan kalıntılarına rastlanmış. Dev mamutlar, filler ve insan kemiklerinin tamamını müzede bir rehber eşliğinde görmek mümkün. Müze ününü, yaklaşık 3.2 milyon yaşında ve 105 cm boyundaki Lucy’den alıyor. Ancak 5.4 milyon yıl önceye dayanan “ve büyük babamız” olarak adlandırılan daha eski bir fosil yine bu müzede sergileniyor. Yine aynı bina içinde Budizm, Hristiyanlık ve İslamiyet’in erken dönemlerine ait mezar taşları ve yazıtlar bulunuyor. Modern müzecilik kültüründen pek fazla istifade edilememiş olsa da bu müzede tarih ve coğrafya bilginize kazınacak önemli bulgulara şahitlik ediyorsunuz.
Özgün bir eğlence kültürü var
Addis’e gelmişken yapılması gereken bir diğer etkinlik de yöresel dansların yapıldığı mekânlarda yemek yemek ve son olarak da bir caz festivaline katılmak. Etiyopya’da pek çok yerli kabile var ve her birinin kendine özgü dansları bulunuyor. Gittiğiniz tüm mekânlarda pek çok dansın bir arada sergilendiği harika gösterileri izleyebilirsiniz. Ayrıca “Jazz’ın Kralı” lakabı ile bilinen ve aslen Etiyopyalı olan Mulatu Astatke; kendisinin de zaman zaman sahne aldığı bir caz kulübü işletiyor. Afrika’nın pek çok bölgesi gibi Etiyopya’da da güçlü bir müzik kültürü bulunuyor. Kaliteli müzik ve sanatsal aktivitelere Addis’te rahatlıkla ulaşabilir, aynı zamanda yerli nüfus ile sosyalleşebilirsiniz. Son olarak Etiyopya seyahatini daha da renklendirmek isteyenler için kabile ziyaretleri düzenleyen yerel turlar da mevcut. Fakat biz bunu bir sonraki ziyaretimize erteliyoruz.