İstanbul'un sessizliği
"İkimizin arasında sessizliğinicadı bunu ben bile anlamakzorundayım" demişti şair. İstanbul, hissedilenin aksinesessiz bir şehir, aksini iddiaedenler için neden İstanbul’asessiz, sessizliğin içinde derinbir şehir dediğimizi sizlereaçıklamak, sizi sessizliğinkuyusu içinde bir nebzedeolsa bütün yorgunluklarınızdanuzaklaştırmak için İstanbul’unSessizliğini derledik.
Buhûrîzâde Mustafa Itrî’
Klasik Türk Müziğinin en önemli isimlerinden biri olan Itrî’nin asıl ismi Mustafa’dır, mahlası ise çiçekçi olmasından dolayı gelmiştir. Bazı tarihi vesikalara göre 1600’lü yıllarda İstanbul’da yaşadığı bilinen Türk Müziğinin üstadının Yenikapı Mevlevihanesi’nde Mevlevi olduğu ve Saraya müzik dersleri verdiği bilinmektedir.
Segâh Salat-ı Ümmiye, Segâh Ayin-i Serif-i Mevlevi, Nühüft Pesrevi Nühüft Saz Semaisi, Acem Yürük Semai, Acem-Aşiran Yürük Semai gibi önemli ve Türk kültürünün içinde sarsılmaz yeri olan eserlere imza atan Itrî’nin Edirnekapı Mezarlığı’nda Fatih Çelebi Caddesi’nde bulunmaktadır. Hatta kabrin bulunduğu yer gerçekten Itrî’nin mi değil mi tartışmasına sebep olmuştur. Mezarı, çok sakin bir yerde mezarlığın yanında bulunan alelade bir sokağın girişinde bulunmaktadır. Çok sessiz ve sakin bir yerde bulunmaktadır. Ağaç yapraklarının son baharda uçuştuğu yeşilliklerin arasında bir sokak girişinde bu kalabalık ve gürültülü İstanbul’un değerli bir sessizliği olarak durmaktadır. Siz de o sessizliğin sesini duyuyor musunuz?
Türkiye A Milli Takımının maçı
Türkiye A Milli futbol maçları biz Türkler için her şeyi unutturabilen bir faaliyet olarak önümüzde duruyor. Geçmişten günümüze gönülle, zor zamanlarda dayanışmayla çeşitli olaylarla karşı karşıya kalmış bir millet olarak Türk milleti elbette futbol arenasında da diğer ülkelerin taraftarlarından farklı. Hissi yönlerimizin ağır basması 41.981 kisinin aynı anda aynı nefes ritimleriyle müthiş bir sessizliği ortaya çıkarmasını sağlamıştır.
Bunun son örneği 41.981 kisilik kapasitesiyle büyük bir stadyum olan Konya Büyükşehir Belediyesi Torku Arena’da Selçuk İnan’ın 89. dakikada attığı golün birkaç saniye öncesi değerli bir sessizlik olarak kayıtlara girmiştir.
Selçuk topa vurana kadar gerçekleşen tezahüratlar, topu kaleye gönderme esnasında sessizliğe dönmüş ve ardında sevinç çıglıklarıyla stadyum yıkılmıştır. İşin garip tarafı Türkiye’de bütün oturma odalarında televizyon karşındaki herkesin gol öncesi aynı sessizliği göstermesi. İstanbul’da bütün evlerin, salonların, bütün yaş gruplarının aynı sessizliği… Belki bir Dünya Kupası’nda o büyük sessizliğimize geri döneriz.
İftar esnasında İstanbul sessizliği
Ramazan ayı Türkiye’ye bir ay olmaktan, belirli bir zaman aralığı olmaktan ziyade tamamen farklı bir yaşantı olarak geliyor. İnsanların ve şehirlerin senkronize bir şekilde farklı hal, davranış ve tabiatla yaşadığı, tüketime katıldığı ve düşündüğü bir ay. Bu açıdan Türkiye’yi bir aylığına da olsa bambaşka bir renge dönüştürüyor. Öğleye kadar orucun etkisiyle güne alışmaya çalışan az konuşan insanlar öğleden sonra iftarı da düşünerek akşama doğru yoğunlaşan bereketli bir hareketlenmeye girerler. Çarsılar, pazarlar, tatlıcılar…
Gün bütün enerjisini akşama doğru harcıyor gibidir. Bütün hazırlıkların tamamlandığı milyonlarca insanın, arabanın olduğu İstanbul şehri geceleri bile görünmeyecek bir düzeyde akşam ezanının bittiği andan itibaren evlere doluşur ve sokaklar bir sabrın nihayetiyle garip, rahatlamış müthiş bir sessizliğe bürünür. Başkasının sessizliğine ortak olmanın verdiği dinç duygular…
O derin sessizliğiyle Süleymaniye Camii
Kanuni Sultan Süleyman tarafından, Mimar Sinan’a 1551 – 1557 tarihleri arasında yaptırılan Süleymaniye Cami, Mimar Sinan’ın elinde bambaşka bir çehre kazanan sadelikle yapılmıştır. Dört minaresinin olmasının sebebi Kanuni’nin İstanbul’un fethinden sonraki dördüncü padişah oluşunu göstermesidir. Bununla birlikte birçok teknik ve tarihi ayrıntıları da vardır. Gerek İstanbul’un en yoğun bölgelerinden olan Beyazıt – Eminönü bölgesinde şehri yukarıdan izleyen bir konumda bulunması gerekse etrafında gerekse kendi içinde ziyaretçi sayısının fazla olduğu bir yer de olsa yağmur yağdığı zaman her zamanki halinden başka bir hale bürünen bir atmosferi vardır.
Yağmur yağdığında insanların suda eriyen şekerler gibi kaybolduğu bir zaman diliminde yağmurla baş başa bir Süleymaniye Camii her ayrıntısına ayrı bir dikkat ettiren, yağmurla beraber gürültünün sıyrıldığı bir mimariyle bakar bizlere. İnsanlar çekildikten sonraki o sessizlik ona ayrı bir hava ve manzara verir. Eskilerin güzel mimari eserlere "donmuş şiir" demeleri daha bir anlamlanır. İzlenesi ve dinlenesidir.