İstanbul'daki bazı Bizanslılar

FATİH SARIMEŞE
Abone Ol

Genellikle Bizans olarak anılan ancak kendilerine Roma diyen topluluk 29 Mayıs 1453 yılında tarih sahnesinden silinmiştir. Bizans’tan geriye kalan eserlerin bir kısmı günümüze ulaşabilmiştir. Günümüze ulaşan eserleri fetihten sonra Osmanlılar yok etme kudretine sahipti. Bu kudreti kullanıp Bizans eserleri yok edilseydi muhtemelen günümüzde ziyaret edebildiğimiz Bizans yapılarının ancak bir kısmını kaynaklardan takip edebilecektik ve geri kalanların varlığından haberdar dahi olamayacaktık. Osmanlılar fetihten sonra Bizans’ın geriye bıraktığı eserlerinden rahatsız olmamış. Kiliselerin neredeyse hepsi camiye çevrilmiş, profan yapılar da kısmen korunabilmiş. Zaten fetihten evvel, 1204-1261 yılları arasındaki Latin istilası döneminde İstanbul fazlasıyla tahrip edilmiş, pek çok esere Avrupa’ya kaçırılmış, şehir adeta harabe hâle gelmiştir. Bu konuda tarihçiler hemfikirdir. Osmanlı döneminde aradan geçen 571 yılda (2024-1453) meydana gelen depremlerde İstanbul’daki pek çok yapı tahrip olmuş ya da yıkılmıştır. Bilinçli bir tahrip durumu tarihi kaynaklarda kısmen geçerlidir. Bizans devrinden günümüze ulaşabilen bazı eserlerde Bizanslıları takip edebilmek mümkündür. Bu eserlerden ilki Sultanahmet Meydanı’nda bulunan dikilitaşın kaidesidir.

İmparatoriçe Eirene.

Theodosios döneminde Mısır’dan getirilip Hipodroma dikilen dikilitaşın kidesinin dört cephesinde yer alan betimlemeler önemlidir. At yarışlarını locada ailesiyle birlikte takip eden Theodosios’un merkezde olduğu betimlerde yer alan teşrifatın, askerlerin, gösteri yapan dansçıların hepsinin Bizanslı olduğu söylenebilir. Fetihten sonra Osmanlılar dikilitaşın kidesinden rahatsız olsaydı kideyi ya da dikilitaşı çok rahat bir şekilde tahrip edebilirdi.

Bir başka plastik sanat ürünü dahilinde değerlendirilen Bizanslılar İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi yanında bulunan II. Bayezid Hamamı’nın temellerindeki baş aşağı dönmüş Bizanslı askerlerdir. Günümüz Beyazıt Meydanı’nda bulunan Theodosios Anıtı’na olmalıdır.

Plastik sanatlar dışında günümüze ulaşan Bizans mozaik sanatında da Bizanslılara rastlamak mümkündür. Bu bağlamda Ayasofya’da yer alan imparator, imparatoriçe ve din adamları mozaikleri önem arz etmektedir.

İmparator Konstantinos.

Galeri katında yer alan İmparator IX. Konstantinos, İmparatoriçe Zoi, İmparator II. İoannes Komnenos ve aslında Bizanslı olmayan; ancak Bizanslılara gelin olan Macar Kralı Laszlo’nun kızı İmparatoriçe Eirene önemli örneklerdir. Yine galeri katında yer alan Aleksandros mozaiği, iç nartekste imparator kapısı üzerinde bulunan ve VI. Leon olduğu iddia edilen mozaik, batıdan dış nartekse açılan kapı üzerinde yer alan Konstantinos ve İustinianos mozaikleri ile naos kısmında orta nefin üst bölümünde, kemerli nişlerle sınırlandırılan tympanon duvarında patrik mozaikleri İstanbul’daki Bizanslılara örnek olarak verilebilir.

Ayasofya’dan günümüze ulaşan Bizanslıları Türk dünyası açısından daha yakından tanıyalım. İmparator IX. Konstantinos özellikle Peçenekler ve Selçuklulardan çok fazla uğraştırdığı bir kişidir. II. İoannes Komnenos ise Malazgirt Zaferi sonrası Anadolu’yu yurt edinen ve İstanbul’un “burnunun dibi” olarak adlandırabileceğimiz İznik’i başkent yapan Selçuklulardan çok çekmiştir. İmparatoriçe Zoi Bizans’ın en ilginç kadınlarından biridir.

Theodoros Metokhites.

Aşk hikâyeleriyle de anılan Zoi’yi yakından tanımak için hususi hayatını okumanızı tavsiye etmekteyiz. İmparatoriçe Eirene ise aslında Bizanslıların gelini olan biridir. Örgülü kızıl saçları, renkli gözleri, beyaz teni ve pembe yanakları ile bu satırlarda yer alması gerektiği düşünülmüştür.

İmparator Konstantinos İstanbul’un banisi sayılabilecek biridir. Şehrin kurucusudur. İmparator İustinianos ise Ayasofya’nın banisi olup günümüze ulaşan Ayasofya’yı inşa ettiren kişidir.

Bu örneklerin dışında yakın zamanda cami işlevine kavuşan Kariye Camii’nde yer alan Theodoros Metokhites mozaiği de önemlidir. Son Bizans devrinin önemli entelektüel kişilerinden biri olan Metokhites’in girişimleriyle Kariye ya da Bizans devrinde ismiyle Khora Kilisesi 1321 yılında büyük ölçüde tamir ettirilip genişletilmiştir.

Dikilitaş kidesinin Sultanahmet Camii’ne bakan cephesi.

Bayezid Hamamı’nın temelinde Bizanslı askerler.

Bahsi geçen kişiler dışında İstanbul’da günümüze ulaşan pek çok Bizanslı vardır. Söz konusu örnekler Osmanlı medeniyetinin hoşgörü ve ihsanıyla günümüze ulaşabilmiştir. 2010 yılında Kültür Başkenti olan şehrimiz İstanbul aslında sadece “bir” yıllığına değil sürekliliği devam eden ve devam edecek olan bir kültür başkentidir.