İstanbul kara surları

FATİH SARIMEŞE
Abone Ol

Günümüzde Fatih İlçesi’nin Batı sınırını oluşturan sur duvarları tarihte “İstanbul Kara Surları” olarak bilinmektedir. Tarihi yaklaşık 1600 yıl öncesine dayanan surlar Bizans İmparatoru II. Theodosios döneminde, 408 yılından sonra yapılmıştır. İnşa edildikten kısa bir süre sonra meydana gelen depremde zarar gören surlar aynı imparator döneminde tekrardan ayağa kaldırılmıştır. Bu esnada özellikle Batı Hunların İstanbul’a karşı olası bir tehdit içermesi şehrin surlarını kuvvetlendirme ihtiyacını gerektirmiştir. Depremden sonra tekrardan ayağa kaldırılan surların önüne ön sur ve ön surun önünde hendek bölümü yerleştirilmiştir. Üçlü savunma hattından oluşan kara surları Prof. Dr. Semavi Eyice’nin ifadesiyle “Ortaçağ’ın en güçlü şehir surları” olmuş ve yüzyıllar boyunca Bizanslıları korumuştur.

İmparator II. Theodosios döneminde yapılan surlar Yedikule’ye yakın yerde bulunan Marmara Denizi’nin dibindeki Mermer Kule’den başlayıp Blakhernai Sarayı’nın bir parçası olan Tekfur Sarayı’nın bitişiğindeki burca kadar devam etmektedir. Söz konusu güzergahta ana sur-ön sur-hendek üçlemesi takip edilebilmektedir. Tekfur Sarayı’ndan Haliç’e doğru uzanan hat ise “Komnenos Surları” olarak da bilinen duvarlardır. İmparator Manuel Komnenos, İmparator Teofilos gibi çeşitli imparatorların tamamlattığı bu surlar genel hatlarıyla 12. yüzyıla tarihlenmektedir. Söz konusu surlar iri blok küfeki taşı ve tuğla hatıllardan yapılmış olup II. Theodosios dönemi surlarından farklı bir görüntü sergilemektedir. II. Theodosios Surlarından farklı olan Komnenos Surları sadece ana surlardan oluşmaktadır. Bu duvarların önünde ön sur ve hendek bölümleri yoktur.

Kara Surları Restitüsyon Denemesi (Frıtz Krıschen).

Bizans başkentini koruyankara surları Bizans devrinde gerçekleşen depremlerde zarar gördüğü için onarımlara tâbi tutulmuştur. Kara surları fetih öncesinde bir kere aşılabilmiştir. Avrupa’dan yola çıkan IV. Haçlı Seferi’nin güzergâhı Kudüs iken 1204 yılında yaşanan çeşitli olaylar neticesinde İstanbul’u zapt etmiş ve surlar aşılmıştır. Ancak burada surlar toplar tarafından dövülmemiş şehir daha farklı bir şekilde, çeşitli entrikaların neticesinde ele geçirilmiştir. Sonuçta şehir 1261 yılına kadar Latinler tarafından yönetilmiştir. Bu esnada Latinler tarihte nadir görülen bir şekilde yönettikleri kenti yağmalamışlardır. 1261 yılında İstanbul tekrardan Bizanslıların eline geçmiştir. Ancak Bizans ekonomik ve askeri gücü zayıflamış olduğundan eski gücünü yitirmiş, imar hareketi yavaşlamış, var olan yapıların onarımlarında bile zorlanmıştır.Osmanlı Sultanı II. Mehmed’in İstanbul’u kuşatma ihtimali artınca Bizanslılar İstanbul Surlarını mezar taşları ile onarmaya çalışmıştır.

Tarihi yaklaşık 1600 yıl öncesine dayanan surlar Bizans İmparatoru II. Theodosios döneminde, 408 yılından sonra yapılmıştır.

Sultan II. Mehmed Balkanlarda ve Anadolu’da siyasi birliği sağlamak ve entrikalarla iç işlerine karışan Bizans Devleti’ni ortadan kaldırmak için başlattığı fetih harekâtında İstanbul’un güçlü surlarının farkında olup ona göre hazırlıklar yapmıştır.

Surların haritasını çıkartan ve saldırı gücünü haritaya göre ayarlayan Sultan II. Mehmed surların yıkılması için bir çağ kapatıp bir çağ açacak olan şahi toplarını döktürmüştür. Nihayetinde 29 Mayıs 1453 Salı günü hedefine ulaşan ve söz konusu tarihten itibaren Fetih Babası anlamına gelen “Ebu’l-Feth” unvanını alan Sultan II. Mehmed fetihten hemen sonra surların onarımı için İstanbul’un ilk kadısı Hızır Çelebi ile şehrin güvenliğinden sorumlu Subaşısı Karşıduran Süleyman Bey’i görevlendirmiştir.

Komnenos Surları.

Osmanlı devrinde surlar hiçbir düşman askeri tarafından geçilememiştir. Neredeyse her yüzyıl depremde zarar gören surlar deprem sonrasında gerçekleşen onarımlarda tekrardan ayağa kaldırılmıştır.

Özellikle Sultan II. Bayezid döneminde gerçekleşen ve küçük kıyamet olarak anılan 1509 depremi, Sultan IV. Murad döneminde gerçekleşen 1648 depremi, Sultan III. Mustafa devrinde gerçekleşen 1766 depremi ve son olarak Sultan II. Abdülhamid devrinde gerçekleşen 1894 depremi İstanbul kara surlarının en fazla zarar gördüğü depremlerdir. Depremlerden sonra gerçekleşen onarım faaliyetlerinde ise surlar unutulmamış ve onarılmaya çalışılmıştır. Sadece 1894 depremi sonrası ekonomik sıkıntılar sebebiyle surların tamamı onarılamamış, kapıların onarılması için çalışmalar yapılmıştır

Konstantinopolis Haritası (1422), Floransalı haritacı Cristoforo Buondelmonte.

Yaklaşık 7.5 kilometre uzunluğa sahip olan kara surlarında toplam 96 adet burç yer almaktadır. Söz konusu burçlar 17-20 metre arasında yüksekliğe sahiptir. Çokgen ve kare formlu olan burçların bir kısmı günümüzde hasarlıdır. Ön surlarda yer alan burçlar 10-13 metre arasında değişen yüksekliğe sahiptir. Ön sur burçlarının geneli yuvarlak planlıdır. Ön surların önünde yer alan hendek bölümü ilk yapıldığında 10 metre derinliğe, 20 metre genişliğe sahiptir. Hendekte su var mıydı, yok muydu konusunda araştırmacıların fikir birliği yoktur. Prof. Dr. Semavi Eyice İstanbul’un şehir tarihinde her zaman su sıkıntısı çektiğini ve bu kadar uzunlukta bir hendeğin suyla doldurulabileceğini düşünmediğini ifade etmiştir. Ek olarak hendeklerin suyla dolu olması özellikle yaz aylarında haşerelere karşı şehir halkını savunmasız bir duruma getireceğini söylemiştir. 1422 yılına ait Buondelmonti’nin çizdiği İstanbul haritasında hendek bölümünde su gözükmektedir.

Buondelmonti’nin kulaktan duyma bilgilerle hendek bölümünde su çizdiği düşünülmektedir. Zira fetih sırasında hendek bölümünde su olmadığı bilinmektedir. Ayrıca hendek bölümünde su olması karşı tarafa geçişi daha kolay hâle getirmektedir. Hendek bölümünün boş olması karşıya geçişi zorlaştırdığı gibi fetih sırasında Osmanlıların hendek bölümünü doldurmak için ellerine geçen eşyaları hendeğe attıklarını, gece vakti Bizanslıların hendekleri boşaltmaya çalıştıkları bilinmektedir. Günümüzde hendeklerin bir kısmında bostan faaliyetleri sürmektedir.

İstanbul kara surları 1985 yılında UNESCO Dünya Miras Alanı Listesi’ne dahil olmuştur.

Tespitlerimize göre Osmanlı devrinde yaklaşık 44 farklı mimar surların onarımı için görev almıştır. Kara surlarda Osmanlı devri onarımları moloz taş kaplama şeklinde görülmektedir. Osmanlı devri İstanbul tarihinde surların önemi büyüktür. Sur kapıları sabah namazıyla birlikte açılır, akşam namazıyla birlikte kapanırdı. Gece yarısı şehre giriş ve çıkışlar için Edirne Kapı, Top Kapı ve Yedikule Kapı gibi merkezi kapılar açılırdı. 20. yüzyıl başında 1. Ordu tarafından kara surlarının yıkılması ve taşlarının satılması için girişimlerde bulunulmuştur. Satıştan elde edilen gelirle de ordu için binalar inşa edilmesi istenmiştir. Şura-yı Devlet’e (dönemin Danıştayı) kadar çıkan bu konu reddedilmiş ve kara surlarının Fatih Sultan Mehmed ve şanlı askerlerinin mirası olduğu vurgulanmış, korunması için çalışmalar yapılması hükmü verilmiştir.

İstanbul kara surları 1985 yılında UNESCO Dünya Miras Alanı Listesi’ne dahil olmuştur. Yakın zamanda kara surlarının bir bölümünde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restorasyon çalışmalarına başlanmıştır. Ayrıca 2017 yılından itibaren Koç Üniversitesi Geç Antik Çağ ve Bizans Araştırmaları Merkezi (GABAM) tarafından İstanbul Surları Projesi yürütülmektedir.