İspanya'nın en hoş sürprizi: Valencia
Gezi tutkunları için bir favori şehirlervardır, bir de hoş sürprizler! Valencia, İspanya'nın en popüler şehirleriBarcelona, Madrid ve Sevilla'yanazaran beklenmedik güzelliği vealbenisiyle, ziyaretçilerini kendine herdaim aşık ediyor.
Valencia, İspanya'nın Doğu sahillerine inci gibi serpiştirilmiş -ki bu incilerin en irisi Barcelona'dır- şehirlerindendir. Bu kıyıların diğer inci taneleri, Alicante ve Cartegena'dır. Bu kıyılardan güneye doğdu indikçe sıcak da Endülüs mirasının hatıraları da artar. Özellikle Malaga ve Cebelitarık'a doğru yapılacak gezi, bambaşka ve çok özel bir planın ürünü olmalı. Bu yüzden biz Katalan bölgesinde kalalım ve Valencia'yı daha yakından tanıyalım. Eğer İspanya'daki ilk durağınız başkent Madrid ise, bu şehirden yaklaşık 4 saatlik bir otobüs yolculuğu sizi Valencia'ya ulaştıracaktır. Ülkenin üçüncü büyük şehrinin, ikinci büyük Barselona'ya uzaklığı ise trenle üç buçuk saat.
Sürprize hazır olun
Valencia büyük İspanya turlarının çok da albenisi olmayan bir parçası olarak algılanır. Oysa ona adımınızı attığınızdan itibaren tek başına gidilip görülesi bir yer olduğunu size her fırsatta anlatacaktır. Nüfusu aşağı yukarı Eskişehir kadar olsa da gezerken size çok daha heybetli, çok daha büyükmüş hissi verir. Bunu da başta Turiya Bahçeleri gibi kamusal alanların ferahlığına, emperyal dönemlerin izlerini büyük bir gururla taşıyan eski şehrin korunmuşluğuna bağlayabiliriz.
Söz gelimi metroyla eski şehir civarındaki en stratejik istasyon olan Colon'dan yüzeye çıktığınızdaki şaşkınlığınıza inanamayacaksınız. Harika bir şehirle aniden yüz yüze gelivermiş olmanın şaşkınlığıdır bu yaşacağınız. Sağa sola bakınırken önce gerçekten bir mimari şaheseri olan tarihi tren istasyonunu, Estacio del Nord'u göreceksiniz. Bir de her ne kadar onaylamasak da yıllarca boğa ile insanın adaletsiz mücadelelerine sahne olmuş arenasını, Plaza del Toros'u 10 Euro ödeyerek gezebilirsiniz.
Barrıo Del Carmen
Valencia'da bir semt vardır ki, her gezintinizde muhakkak sizi kendisine çekecek, gece ve gündüz farklı güzellikleriyle gönlünüzü fethedecektir. Burası, özellikle gençlerin tutkunu olduğu Barrio del Carmen semtidir. İlla bir benzetme yapmak gerekirse Tünel - İstiklal - Karaköy hattındaki beklentilerin karşılığını verir Barrio del Carmen. Belki de çok daha fazlasını.
"Anlatılmaz yasamak lazım" dedirtecek güzelliklerine gelince; dünyanın dört bir tarafından lezzetleri sunan mekânları, canlı müzik eşliğinde yenilen yerel lezzetleri, müdavimlerinin semte kattığı renkler, bu semti her zaman Valencia'nın favorisi kılmaktadır.
Bu civarda şehrin sembollerinden Quart Towers ve Towers Serranos'u gördükten sonra vaktiniz kalırsa gotik manastır Centro del Carmen'deki geçici sergileri, modern sanatlar müzesini, Etnologia, del Carpus müzelerini de ziyaret edebilirsiniz. Bu gezinizde sokaklara kendi neşesini ve yaşama sevincini katan mekânlarda, kendi sevdiğiniz müzik tarzını yakalayabilir, bir şeyler yiyip içmek için küçük molalar verebilirsiniz.
Bütün meydanlar iç içe
Orta büyük şehirleri gezmenin en büyük avantajı, sizi saatlerce sürse de yürümeye zorlamasıdır. Valencia’yı baştan sona yürüyerek gezmezseniz, şehri gerçekten gezmiş sayılmazsınız.
Valencia'nın eğlencesi ve enerjisi ünlü Ajuntament Meydanı'nda da gece gündüz devam eder.
Meydan yakınlarında her daim klasik film gösterimlerinin düzenlendiği La Filmoteca'yı ve tarihi belediye binasını görmeden meydandan uzaklaşmayın sakın.
Ajuntament'in biraz ilerisindeki Plaça del La Reina ve Plaça Virgen'i ise birbirine bağlayan şey ise kızıl rengiyle dikkat çeken Basilica de Los Desamparados'tur.
Bu civardaki kiliselerin tarihi ve sosyal özelliklerinden olsa gerek neredeyse tüm hediyelik eşya mağazalarında Hristiyan turistlere hitap eden bin bir türlü magnet, kolye, heykelcik ve bazilikanın toprak ya da metalden küçük örnekleri satılır.
Valencia üçlüsü:
Eski şehirde yürüyüşünüzü sürdürdüğünüzde, herkes kendi ilgi ve enerjisine göre irili ufaklı birçok güzelliği keşfedecektir. Ama ben yine de bu gezintinin sonunda su birkaç yeri muhakkak görmüş olmanızı isterim.
- Iglesia de Santa Catalina: Plaça de la Reina'nın hemen yanı başındaki kiliseye giriş ücretsiz. Ancak kilisenin bir parçası olan Miguelete Çan Kulesi'ne 2 Euro ödeyerek çıkarsanız şehre tepeden bakmanın keyfini sürersiniz.
- Mercado Central: Her şehirde, o yöre insanlarının günlük hayatını biçimlendiren, ihtiyaçların ahaliyi yönlendirdiği yerler vardır. Bu İstanbul'da biraz Mısır Çarsısı'dır biraz da Eminönü ve Kadıköy Çarsısı. Valencia'da ise bu ihtiyaçların karşılandığı yer Mercado Central'dir. İspanyol ve Katalanlar'ın şarküteri ürünlerine düşkünlüğü malum… Bu çarşıda da yolu mideden geçen envai çeşit tanıdık ya da bilinmedik sebze meyveyi, et, balık ve peynir çeşitlerini görüp satın alabilirsiniz.
- La Lonja de la Seda: Şehrin geçmişinde ticari hayatın kalbi olmuş ve UNESCO'nun koruma altına aldığı bina, iç ve dış dizaynı ile ziyaretinizi ve ilginizi hak ediyor. Muhakkak görün derim.