Herkesle eşitlenmenin matematiği: Kulaklık
Kulaklık bir cevapsız çağrı. Ya da bir cevapsız çağrının nedeni... Kendinle o kadar meşgul olursun ki senin dışındaki her şey sadeleşir. Her şey neyse o değildir biraz. İstanbul’dan dünyanın her yerine bedava ve pasaportsuz gitmeni sağlayan şeydir o.
Kulaklık faturası ve alt yapı hizmetleri. Yiğit doru atı eskitir, âşık sıfır kulaklığı eskitir. Her ay fatura öder gibi alınır kulaklık. Kazancımızın içinde bir kulaklık payı da vardır TRT payı gibi. Bu pay bize; keder, aşk, heyecan ve cesaret hizmeti olarak geri döner.
Kulaklık ve arka koltuk hissi. Kulaklık varsa, her nerede olursanız olun, en arka koltuktasınızdır. Ormanda, sokakta, sınıfta… Sanatçı olmayanı bile, yaşanan veya gözlemlenen olaya karşı bir mesafede tutar kulaklık. Olayları o “sakin kafa” teknolojisiyle anlamınızı sağlar. Dünyanın en arka koltuğudur bu açıdan.
Kulaklık herkesi ilgilendirir. Şair Mustafa Akar’ın bir dizesi gelir aklımıza: “Bir bardağın kırılması herkesi ilgilendirir”. Aslında 2022 yılında bu dizeyi kulaklıkla güncelleyebiliriz. Otobüsteyiz, insanların birçoğu eve dönüyor. Kimisi yarınlarda kimisi de dünlerde boğulmuş. Nuri Bilge Ceylan filminin o rutini sarıp sarmalamış herkesi. Aniden kulaklık telefondan çıkıyor ve o rutini bozuyor. Kim bilir kimilerini dertlerinden bir an olsun uzaklaştırıyordur o anlarda.
Kulaklık, gizemli mağara. Birisi bir şeyler dinliyor. Belli belirsiz dışarı bir ses sızıyor. Tahmin yürütmeye başlıyoruz o anda. O tahmin aslında büyük bir sırrı faş edecektir. Eğer karşımızdakinin ne dinlediğini duyabilirsek, onun hayatına, sevinçlerine, acılarına, duygu durumuna dair büyük bir bilgi edinme ihtimalini barındırır. Hele de sevdiğimiz bir müziği dinliyorsa. İşte o an adı koca kendi küçük bu dünyada bir hemşerimizi bulmuş gibiyizdir. O zaman buraya da not düşelim: Kulaklık hemşeriliği iyidir.
Kulaklık, teselli. Herkesle eşitlendiğimiz o ruhsal aralık. Az gelişmişliğimizi, kredi kartının her ay ödenen asgarisini, gelecek kirayı, unutturandır. Her şey daha çekilebilir, daha katlanılabilir bir formdadır. İnsanın tabiatı da böyledir aslında. Bir cenaze esnasındaki yasın ritmi ve müziği vardır. Bir evlilik müzikle onaylanır. Yanımızda müzisyenleri ve yascıları taşıyamadığınız ve hatta tanıyamadığınız bu çağda o eksikliği kulaklık giderir. Ve şair Ahmet Murat’ın dizesinin tam zamanıdır: “her şey her şeye alışır biraz müzikle”.
Kulaklık, yeni yoldaş. Hani vardır ya tüm o eski hikâyelerde, bir kahraman vardır bir de onun atı vardır. At nerdeyse kahraman orada, kahraman nerdeyse at oradadır. Konuşurlar da istemsiz. Telefonla beraber kulaklığı düşününce, yeni bir yoldaşlık fikri de düşüyor bir yandan. Unutmaman gereken şeyler listesi: Cüzdan (ihtiyaçlar), anahtar (ev) ve kulaklık (senin otoritenin hâkim olduğu hayal dünyası).
Bir insan kimliğini nasıl dinler? Kulaklıkla. Yalnız otobüse binmek mi daha korkutucu yoksa kulaklıksız binmek mi daha korkutucu? Kulaklık geride kalınca, sevdiğin kızdan yediğin reddi taşıma gücünü, yolun geri kalanında sana eşlik edecek olan enerjiyi, yarınki iş mülakatında söyleyeceğin sözler… İşte bunların hepsini unutmuş oluyoruz aslında kulaklıkla. Benimle birlikte tekrar edin:
“Yiğit doru atı eskitir, âşık kulaklığı”