Haritada uzak, gönüllerde yakın: Açe
Açe, Endonezya’nın Sumatra adasında bulunan bölgelerdenbiri. Adanın kuzeyinde yer alan bölge günümüzde Endonezya’yabağlı özerk bir yönetime sahip olsa da yüzyıllarboyunca sultanlık olarak idare edilmiş. Açe Sultanlığı, 1514te kurulmuş, ancak bölgede İslamiyet’in geçmişi 8. yüzyılakadar gidiyor.
İslamiyet Endonezya’ya Açe’den yayıldığı için "Mekke Kapısı" olarak da adlandırılır olmuş Açe. Gerçi böyle anılmasında hacca gidecek Endonezyalıların Açe’de toplanıp yola çıkmasının da etkisi olsa gerek...
Açe ile kurulan gönül bağı
26 aralık 2004’de Güneydoğu Asya’da meydana gelen tsunami ile birlikte Açe, Türklerin tekrar gündemine ve hayatına girmiş oldu. Tekrar diyorum çünkü, Açe ile gönül bağımız aslında bundan yüzyıllar öncesine dayanıyor.
Bölge Malaka Boğazına kıyısı olduğu için birçok milletin saldırısına uğramış. Sumatra’yı işgale gelen Portekizlilerin baskısı sonucu, Açeliler İstanbul’a bir heyet göndererek Osmanlı Devleti’nden yardım istemişlerdir.
1569 yılında Kurtoğlu Hızır Reis komutasında gelen donanma silahlar, toplar ve askerlerle Açe’ye ulaşmış.
Bölgede askeri okullar kurulmuş, eğitim verilmiş ve yetişen Açeliler komutanlık yapmışlar. Gelen Osmanlı’dan da geriye dönen olmamış.
Günümüzde Osmanlı soyunun devam ettiği 5 köy bulunuyor Açe’de. Hatta Türki Osmani deniyor, Türk soyundan gelen Açelilere...
Selahattin mezarlığı bir Osmanlı kabristanı
Türki Osmanilerden biri de Bitay köyünde bulunan Selahattin Mezarlığı’nın bakımından sorumlu olan hoş bir hanımdı. Kendisi duvarda asılı olan şecereden torunu olduğu Osmanlı Paşa’sını gösterdi bize... Selahaddin Mezarlığı’nda şehit olan Osmanlılar dışında, günümüze kadar onların soyundan gelenlerin de kabri bulunuyor. Açe’ye gelindiğinde mutlaka uğranacak iki halkın dostluğunu yürekten hissettirecek en önemli yer burası... Zaten Açe’de Türk olduğunuzu söylediğinizde o sıcaklığı her yerde hissediyorsunuz. Türklerin bu kadar sevilmelerinin bir sebebi de Tsunami felaketi sonrası bölgeye yaptıkları yardımlar...
Açe yolunda Türkler
Açe’de kiminle konuşsanız Tsunami felaketinde bir yakınını kaybetmiş. Üzerinden yıllar geçse de, bölge yaralarını sarmış gibi gözükse de bu konu ile ilgili konuşmak çok kolay değil. Türkler Açe ile olan bağlarını tekrar hatırlayıp, bölgeye hızlıca ulaşmış. Felaketten sonra açılan İstanbul Yetimhanesini gezmek mümkün oldu Açe’de, o günden bu güne yüzlerce yetime ev olmuş, okul olmuş yetimhane. Açe’de Kızılay’ın ve farklı vakıfların yaptığı onlarca evle karşılaştım ve yine birçok yerde Türk bayraklarıyla...
Kıyamet kopuyor sandık
150 binin üzerinde insanın öldüğü bu felakette, "Kıyamet kopuyor sandık!" denmesinin sebebini kıyıdan 4 kilometre içeride bir evin damına oturmuş koca gemiyi görünce daha iyi anladım. Açe’nin başkenti Banda Aceh’de böyle iki gemi var. Yaşadıklarını unutmasınlar diye ikisini de kaldırmamışlar. Hatta gemi buraya oturduktan sonra üzerine çıkıp kurtulan bir teyzeyle de konuştum. Oğlu dışında tüm ailesi sulara kapılmış. İki gemi enkazı da, ziyaret alanına dönüştürülmüş. Enkazlardan birinin girişinde de Tsunami anıtı bulunuyor. Tsunami Müzesi’de felaketin izlerini sürebileceğiniz bir başka yer. Müze içerisinde anıtlar, maket canlandırmalar, tsunami sonrası bölgeden toplanan bazı eşyalar sergileniyor.
Beytül Rahman Camii'nin zarafeti
Açe’nin kalbi olan bu cami, Güneydoğu Asya İslam mimarisinin en güzel örneklerinden biri.
1875 yılında yeniden inşa edilene kadar birkaç kez yıkılıp yapılmış.
Avlusunda çocukların balıklarla oynadığı, içerisinde aynı anda 5 bin kişinin namaz kılabildiği bu caminin ziyaretçisi hiç bitmiyor. Zarafet demişken, kolonların üzerine kurulmuş Rumoh Açe Evi’ni ve hemen yanında bulunan Açe Müzesi’ni unutmamak gerek. Banda Açe’ye geldiğinizde en çok şaşıracağınız şeylerden biri de motosikletler olacak. Sadece yaygın olmaları değil, kadınlar ve genç kızlar tarafından bu kadar yoğun kullanılmaları da sizi şaşırtacak. Geleneksel taşıtlarda yolculuk yapmayı seviyorsanız 3 tekerlekli Becahlar da var.
Veda ederken
Bölgeyi çevreleyen Hint Okyanusu ve Andaman Denizi kıyıları, yüzmek isteyenler kadar huzur bulmak isteyenlerin de gitmesi gereken yerler. Özellikle Lampuuk Plajı çocukların neşesi ile beni kendine bağladı.
Ben Açe’ye veda ederken tuhaf bir hüzünle ayrıldım. Kardeşlik duygusunun bu kadar uzak coğrafyaları birbirine bağlayabileceğini oraya gitmeseydim asla bilemezdim. Zannediyorum, bazen de farklı sebeplerle yola çıkmak gerek....