Gerçeğin yerini tutmak: Alberto Giacometti
20. yüzyılın en önemli sanatçılarında biriolan Alberto Giacometti, 10 Ekim 1901'deİsviçre-İtalya sınırından birkaç kilometreuzaklıktaki küçük bir köy olan Borgonovoadlı bir köyde doğdu. Babası, GiovanniGiacometti (1868–1933), İsviçrelikoleksiyonerler ve sanatçılar tarafındansaygı duyulan Post-empresyonist bir ressamdı.Alberto babasının atölyesindeçok erken yaşlarda sanatla ilgilenmeyebaşladı. Vaftiz babası ünlü Sembolistressam Cuno Amiet (1868-1961), gençAlberto'nun sanatsal gelişiminde önemlibir figürdü. Henüz on üç yaşındayken,erkek kardeşi Diego’yu model aldığı ilkbüstünü, Paul Cézanne’dan esinlenerekilk yağlı boyasını (Still Life with Apples)ve Albrecht Dürer'in gravürlerinin ilkkopyalarını yaptı.
Kariyerinin ilerleyen yıllarında gözde araştırma konularından ikisi daha o günlerde kendini belli etti: Baş betimlemesi ve atölyenin içinde ele alınan konular…
1915-19 yılları arasında İsviçre’de Protestan Schiers Koleji'nde okudu. Eğitiminde en çok ilgilendiği konulardan biri 1917 Rus Devrimi olmuştu. Edebiyatta ise Alman Romantikleri, Johann Wolfgang von Goetheve Friedrich Hölderlin’e hayrandı. Okuluna devam ederken bir taraftan desen, resim ve heykel çalışmalarını sürdürdü. Sanata olan tutkusuyla ortaöğrenimini yarıda bırakarak Cenevre'de sanat dersleri almaya karar verdi. 1920’de École des Beaux-Arts'a, ardından Cenevre'deki École des Arts et Métiers'e kaydoldu. Aynı yıl, Bienal’de İsviçre’yi temsil eden babasıyla İtalya’ya uzun bir seyahate çıktı. Tintoretto’nun sanatını keşfettiği Venedik’in ardından, Giotto'nun fresklerini gördüğü Padua'yı ziyaret etti. Bu dönemde eski ustaların yapıtlarının sayısız kopyasını yaptı. Floransa ve Roma’da gördüğü Antik Mısır heykeli, sanatının evrimi için çok önemliydi.
- Alberto Giacometti, Asılı Top (Suspended Ball), 1930-21
- Giacometti, Gerçeküstücü topluluğa katılan ilk sanatçılardan biriydi. Bu akım içerisinde ürettiği eserlerin ilki bir baş heykelidir. İnsan kafası meselesi, hayatı boyunca araştırmasının ana konusuydu ve özellikle gözler onun için insanın ve yaşamın özüydü. Bu baş heykelinde de sadeleştirmekten daha çok ifadeyi en basit şekilde yansıtmak niyetindedir.
Paris
1922'de sanat eğitimine devam etmek için Paris'e yerleşen Giacometti, burada ilk olarak Grande Chaumie're Akademisi'nde, ünlü sanatçı Auguste Rodin'in ortağı olan heykeltıraş Emile Antoine Bourdelles tarafından verilen derslere katıldı. Bu döneminde çalışmalarıyla André Breton’un kurduğu Gerçeküstücü grubun en önde gelen heykeltıraşlardan biri olarak kabul edildi. Ancak, resim ve heykel yapamadığına yönelik saplantılı düşünceleri nedeniyle modelden çalışmaktan uzaklaşarak gerçeklikten kopmaya başladı. Bir yandan Henri Laurens, Hans Arp ve Leipchitz gibi çağdaş sanatçılara öykünürken, diğer yandan Batılı olmayan sanata, Afrika, Okyanusya ve Meksika sanatına karşı ilgisi arttı. Giacometti'nin o yıllarda yaptığı heykelleri “Düz Heykeller” dönemi olarak yorumlandı. 1927'de, Hippolite Maindro Sokağı 46 numarada kurduğu atölyesi onun hayatının vazgeçilmez bir parçası oldu. Hatta burayı sadece Paris'in işgali sırasında terk etti ve ölünceye kadar burada yaşadı.
- Alberto Giacometti, Yürüyen Adam, 1960
- Alberto Giacometti sanatında arkaik olanla çağdaş olanı bir araya getirmiş, hatta iç içe geçirmişti. Uzayan figürlerinde Mısır ve Bizans sanatını, Cimabue, Giotto ve Rembrandt'ı gibi eski ustaları mayalamış ve hakikati insanda aramıştı. Hayatının son döneminde bu arayışını şöyle açıkladı: "Bütün ömrüm boyunca doğru dürüst bir kafa yapabilmek için uğraştım".
Varoluşçuluk
Giacometti, 1934-1935'te stilini yeniden değiştirerek heykellerini yeniden model kullanmaya başladığı için Gerçeküstücü gruptan çıkarıldı. Gerçeküstücülükten kopunca dönemin alışılmış kalıplarının verileri ile sınırlı olan figüratif anlayışa da yönelmedi. Yaptığı heykellerin boyutları o kadar küçüldü ki sanat eleştirmenleri çalışmalarının artık heykel niteliği taşımadığını düşünmeye başladı. Alberto Giacometti denince akla gelen uzun, ince, soyutlanmış figürlerini ise 1940’lı yılların ikinci yarısından itibaren üretmeye başladı. Bu heykeller 1947 dolaylarında iyice incelerek bir iskelete dönüştü. Sadece bir deney olarak başlamış olduğu bu çalışmalar, kısa sürede tüm yaşamına yayılacak bir serüvene dönüştü. Bu nedenle Varoluşçuluk akımının plastik sanatlar alanındaki temel temsilcilerinden biri haline geldi. Onun için sanat, sadece varoluşsal bir eylem ve dışavurumdu. Bu yüzden kendisini çağdaşlarından ya da mağara dönemi sanatçılarından ayrı veya daha ileri görmedi.
- Alberto Giacometti, Bir Kadının Portresi, 1965
- Giacometti'nin portreleri, ister resim ister heykel olsun, tüm duygu ve ifadelerden arınmıştır. Onun için söz konusu olan şey, modellerinin psikolojisini değil, yaşamının titreşimini yakalamak ve yaratmaktı. Giacometti’nin en sevdiği modeller, çevresinde yaşayan insanlardı. Bu resimde de evlerinin aşçısı Rita, Giacometti'nin fırçasında, herhangi bir sosyolojik bağlamdan arındırılarak kutsal bir karakter hâline dönüştürülmüştür.
Son Yıllar
1960'lı yıllar Giacometti'nin sanat çevreleri tarafından onurlandırıldığı ve yoğun takdirler aldığı yıllardı. 1962'de, Venedik Bienali'nde heykel dalında büyük ödüle layık görüldü. 1965 yılında Londra, New York ve Kopenhag'da gerçekleşen retrospektif sergilerinden sonra çağdaşlarının, özellikle savaş sonrası kuşağının gözünde efsanevi bir sanatçıya dönüştü. Kazandığı uluslararası ün, sanat piyasalarında büyük ilgi görmesine rağmen, yeni heykeller yapmak yerine, eski çalışmalarına geri dönerek değiştirdi, hatta tahrip ederek yok etti. Hayatının son anlarına kadar çalışmayı sürdüren Giacometti, 11 Ocak 1966’da İsviçre’de kalp rahatsızlığından dolayı hayata gözlerini yumdu.