Geleneğin saf hali: Safranbolu

SKYROAD
Abone Ol

Safranbolu denildiğinde akla gelen ilk gelen şey Osmanlı’ya özgü mimariyi yansıtan etkileyici evleri. Oysa Safranbolu, tarihi değerleri, kent kültürü, yaşam tarzı, gelenek ve görenekleri, konak ve evleri, doğal güzellikleri ile daha fazlasını gözler önüne seriyor. Turizm açısından Türkiye’nin gözdelerinden olan şehre gitmeyi düşünenler, doğanın ve sanatın bir şehirde nasıl harmanlandığını görmek için en az bir hafta sonunu buraya ayırmalı.

Karabük’ün gözde ilçesi Safranbolu, adını bu topraklara özgü olan çiçekten alıyor. Hani, kilosu altının kilosu ile yarışır denilen, öylesi değerli bir çiçek. Ayrıca pilavda, lokumda ve daha nicelerinde kullanılan, tadına doyamayacağınız enfes tatların vazgeçilmezi, mor sarı renklerde o narin çiçek: Safran çiçeği.

Geleneksel şehir dokusu, ahşap yığma evleri ve anıtsal yapılarıyla bütünü sit ilan edilmiş ender kentlerden biri olması nedeniyle UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınan Safranbolu’ya hayran olmamak mümkün değil. Öyleki tarihin bile alternatifli çeşitlerini sunarken, doğasıyla da biz insanoğluna oldukça cömert davranıyor.

Tokatlı Kanyonu

Dünyaca ünlü sokaklarında yaşayan tarihi atmosferi soluduktan sonra, Tokatlı Kanyonu görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Bu kanyon, doğanın sunduğu eşsiz güzelliği birde cam terastan sunuyor ziyaretçilerine. Yükseklik biraz başınızı döndürse de, yamacında içilen çayın tadı ve gözünüzün önündeki manzara ömür boyu kalacak hafızanızda.

BIR BAŞKADIR ESKI KONAKTA UYANMAK

Şehrin merkezinde ve civarındaki sokakları dolaşırken Osmanlı dönemi geleneksel sivil mimarinin en güzel örneklerini görürsünüz. Arnavut kaldırımı ile döşenmiş bu sokaklarda, tarihi teneffüs etmek apayrı bir heyecan. Günübirlik ziyaret etmekle doyulamayacak bu şehre gelenler mutlaka, cumbalı tarihi konaklarda konaklamalı ve sabah uyandığında güne nasıl zinde başlandığını yaşamalı.

“Nefes alan tarih”

Birçoğu yeniden restore edilerek, bugün otel ya da pansiyon olarak hizmet veren bu eski konaklar şehrin en özel mekanları. Hani derler ya, “yaşan ev hayat bulur” diye, işte bu sebeple bu evlere “nefes alan tarih” de diyebiliriz. Belki geçmişte kalan huzur dolu bir hayat tarzı bu konaklarda bugün hala nesilden nesile aktarılıyor gibi.

Bir başkadır eski konakta uyanmak

BULAK MAĞARASI HAYAL GÜCÜNÜZÜ ZORLAYACAK

Yüzlerce, binlerce yıl derken on binlerce yıl öncesine tanıklık etme vakti geldiğinde ise kendinizi Bulak Mağarası’nda bulacaksınız. Doğanın içerisine saklanmış sarkıt ve dikitlerin hala oluşumunun devam ettiği mağara, bir görenin bir daha unutmayacağı, hayranlık duyacağı cinsten. Türkiye’nin 5. büyük mağarası olan Bulak Mağarası’nın her bir adımında gördüğünüz sarkıt ya da dikitleri, hayal gücünüzden taşan farklı şekillere sokacaksınız istemeden.

Bulak Mağarası

ZANAATKARLARDAN MÜZIK ZIYAFETI

Bölgede asırlar önce ortaya çıkan geleneksel el sanatları Safranbolu’nun tarihi sokaklarında bu sanatları yaşatan zanaatkarlar tarafından nakış nakış işleniyor. Demircisi, camcısı, yemenicisi, ahşap ustası derken, insanların güler yüzleriyle dolu bir mekanda oturup en hatırlısından bir Türk kahvesi içerken kulağınıza dinlendirici ve hayatın neşeyle devam ettiğini müjdeleyen bir müzik gibi doluyor.

Demirin şekil bulduğu şehir...

Safranbolu’dan dönerken sevdiklerinize rengarenk lokumlarından almayı unutmayın.

Türk lokumu