Bütün sürgünlerin yerlisi: Ahıska
Sınırları içerisinde bulunduğuGürcistan’n güneybatısında yer alan vekenarına kurulduğu Posof Irmağı’nınhayat verdiği bir şehir olan Ahıska,kadim şehirlerden biridir. Uzuncabir tarih Türklerin hakimiyetindede bulunan Ahıska, önemini büyükölçüde bu dönemde kazanır. Şehirüstelik Türkiye sınırına sadece birkaçkilometre uzaklıktadır.
Ahıska, büyük Türk seyyahı Evliya Çelebi’nin de seyahat ettiği noktalardan biridir. Çelebi, 10 ciltten oluşan muhteşem eseri Seyahatnâme’de Ahıska hakkında da uzunca bilgi verir. Şehrin geçmişi şüphesiz eski çağlara kadar da uzanırken, şehrin mevcut yaşı yüzyıllarla ölçülür.
Ahıska kalesi
Şehir ve çevresi farklı dönemlere ait olan eser çeşitliliğiyle oldukça zengindir. Bunların başında da şüphesiz çok geniş bir alana kurulmuş olan Ahıska Kalesi gelir.Kalenin her ne kadar ilk olarak 9. yüzyılda inşa edildiği bilinse de günümüzde ayaktaki ve oldukça iyi bir durumdaki yapısı Osmanlı döneminden gelmedir. Kale Osmanlı döneminde bir nevi yeniden imar edilir. Çoğunun 17. ve 18. yüzyıla ait olduğu bilinen kale içerisindeki yapılar ise yine Osmanlı mimarisinin karakteristik özelliklerini yansıtır.
Bunlardan özellikle muhteşem kubbesiyle Ahmediyye Camii görülmeye değer bir yapıdır. Bunun dışında müzesi gibi daha pek çok eserin yer aldığı kalede kilise de oldukça estetik bir mimariye sahiptir.
Yapılan geniş bir restorasyon çalışması sonrası 2012 yılında ziyarete açılan kale Gürcistan’ın önemli turist çeken merkezlerinden de biridir. Yüksekçe bir kaya üzerine inşa edilmiş olan kale özellikle şehri seyretmek için de güzel bir fırsat sunar. Tabi şehrin sahip olduğu stratejik önem, şehrin hakimiyetinin savunulması içindir. Bu amaçla inşa ettirilen, Ahıska Kalesi’nden daha eski olan hatta Gürcistan’ın en eski kalelerinden biri olan Kertvisi de görülmeye değer yerlerden bir diğeridir. Kale, inşa ettirildiği yüksek tepeden Kura Nehri’nin güzel bir manzarasını sunar.
Vardzia manastırı
Ahıska yakınlarında yer alan Vardzia Manastırı da sahip olduğu ilginç yapısıyla görülmeye değer noktalardan. Hemen yanından geçtiği Kura Nehri’nin ortadan ikiye yardığı yüksekçe bir vadinin yamacına kurulan manastır, geniş bir alanı kapsıyor.
Kayaların oyulmasıyla meydana getirilen manastırın inşa amacının aslında 12. yüzyılda bu coğrafyada terör estiren Moğollar’dan korunmak olduğu söylenir. Daha sonraki dönemlerde manastıra dönüştürülen bu yapı, günümüzde de bu amaca hizmet eder. Burası Gürcistan’ın UNESCO'nun Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alan yerlerinden biridir.
Borjomi ulusal parkı
Ahıska ve çevresi aynı zamanda sahip olduğu doğal güzellik bakımından da eşsizdir. Özellikle çok büyük bir alana yayılmış olan Borjomi Ulusal Parkı, içinde barındırdığı bitki çeşitliliğiyle çok değerlidir. Burası Gürcistan’ın da en büyük ulusal parkı olmasının yanında, dünyadaki ulusal parklar içerisinde hatırı sayılır bir yere sahiptir.
Acı bir sürgün
Ahıska’dan bahsederken acılarla dolu sürgünden de bahsetmek gerekir. Kendisi de bir Gürcü olan Stalin, Sovyetler Birliği lideri sıfatıyla 1944 yılında Ahıska’da yaşamakta olan ve sayıları onbinlere varan Ahıska Türkü’nü sınırda tehdit oluşturdukları gerekçesiyle sürgüne zorlar.
Trenlerlere doldurularak uzun ve meşakkatli bir yolculuk yaptırılan bu insanlar, o dönem Sovyetler Birliği’nin çeşitli taraflarına dağıttırılır. Ahıska’da önemli bir nüfus olan Türkler, böylece önemsiz bir unsur haline getirilir. Bununla beraber aradan geçen yaklaşık 75 yıllık uzun zamanın ardından özellikle son yıllarda Türkiye’nin de desteğiyle Ahıska Türkleri ufak gruplar halinde de olsa sürgün olarak gönderildikleri yerden tekrar vatanlarına dönmeye başlamışlardır.