Buray: 'Melankolik de olsak samimi ve umutluyuz'
Doğduğundan beri müzikle birlikte olduğunu söyleyen Buray'la koyu bir sohbete daldık... Söyleşimiz sorduğumuz birbirinde çeşit sorularla şekillenirken bizde bu sohbetten keyif almadık diyemeyiz...
Buray’ın yeni albümünde 12 şarkı yer alıyor. Tüm şarkıların sözleri, ilk albümde olduğu gibi, Buray’ın “sihirlikalem” olarak nitelendirdiği Gözde Ançel’e ait. Bestelerde de yine Gözde Ançel ve Buray ortaklığı var. Albümde ayrıca pop müziğin sevilen ismi Simge “Deli Divane” şarkısında geri vokallerde yer alırken, Bahadır Tatlıöz ise “Kalbime Dokundu” şarkısında piyano başına geçmiş.
Rubato grubundan Özer Arkun, çellosuyla “Günlerden Sonbahar” şarkısında yine dinleyicileri mest ederken, Fatih Ahıskalı ve Göksün Çavdar da enstrümanlarıyla albümü meruhlarını katmış. Albümün ilk klibi ise “Aşkmı Lazım”a çekilmiş. Buray ilk albümü “1 Şişe Aşk”ı yayımlandığı günden bu yana, işaret diliyle videolar çekip kendisine yollayan dinleyicilerine, bu klibiyle de selam yolluyor.
Hasan Kyucu yönetmenliğinde çekilen klipte Gülsüm Tuzcu desteğiyle öğrendiği işaret diliyle şarkının ruhunu aktaran sanatçıya, danslarıyla Merve Vural, bas gitarıyla Ceyda Köybaşıoğlu ve davulda Emrah Demiralpeşlik ediyor. Biz de Buray’la yeni albüm serüveni konuştuk, işte ayrıntılar…
İlk albümünüz “1 Şişe Aşk” kısa zaman büyük bir başarı yakaladı, çok sevildi. Böyle bir şeyi bekliyor muydunuz?
İlk albüm için fedakar bir ekiple çok emek harcadık, çok disiplinli ve özverili çalıştık. Bu yüzden de sonuç bir rüya değildi, gönlüyle iş yapan bir ekibin başarısıydı. Sanırım kaçınılmazdı bu başarı. Beklemediğimiz tek şey, her şeyin bu kadar kısa zamanda olmasıydı. Elbette bu bizi çok mutlu etti, sürpriz buydu belki de.
İlk albümü “1 ŞişeAşk” ile geçen yılın en iyi çıkışları arasında gösterilen, 6 ayda aldığı 21 ödülle müzik yolculuğuna başarılı bir giriş yapan Buray, hız kesmeden yeni albümü “Sahiden” ile karşımızda.
Albüm süreci öncesinde Avusturalya’da yaşıyordunuz, sonra İstanbul. Alışmak zor oldu mu bunca yoğunluk ve hareket arasında İstanbul’a?
Evet, Avusturalya’yı bıraktım buraya geldim. Başarının getirdiği sorumluluk ve telaş vardı üstümde. Tatlı yorgunluğun şikayeti elbette olmaz. İstanbul’un trafiği dışında her şeyine alıştım, uyum sağladım. O da bana kucak açtı. Bir buçuk yıl oldu hala araba kullanamıyorum mesela! Kıbrıs’ta 22 yıl sol şeritten trafik, sonra İngiltere’de üç yıl aynı ve Avusturalya’da yine yedi yıl sol şerit!
Tüm bunlara İstanbul’un kaos dolu trafiği eklenince araba kullanmam hayal oldu..Yaşadığım şehirlerle kaynaşmayı seviyorum, Türkiye’nin ve dünyanın kalbi İstanbul. İnsanımız sıcak, seviyor sohbeti, konuşmayı… Biraz tanınmaya başladıktan sonra çok daha keyif alıyorum bu şehirden. Herkes bana selam veriyor, bir gülümseme, bir fotoğraf çektirme isteği… İşte tüm bunlar iyi bir iş yaptığımızın da kanıtı….
Yeni albüm nasıl geldi bunca yoğunlukta? “Sahiden”i bu kadar kısa sürede nasıl tamamlayabildiniz?
İlk albümden sonraki bir buçuk yılda yedi yirmi dört çalıştık desem abartmış olmam. Konserler, provalar, imza günleri, stüdyo çalışmaları… Hiç ara vermedik, mutluyduk ve çok çalıştık. Hem başarının sorumluluğu yeni albüm için bizi daha da kamçıladı.
Şarkılarınızdaki ruh çok hızlı sarıyor dinleyenleri. Sıcak melodiler, samimiyet, mutluluk ve umut var. Melankolik aşk şarkılarınızda da bu durum değişmiyor. Nedir bunun sırrı?
Benim sihirli kalemim Gözde Ançel sözlere hayat ve yaşanmışlık katıyor. İyi bir takımız onunla. Hayal dünyası ve kalemi çok güçlü. Müzikli hikayeler yazıyor. O benim eksiklerimi ben de onun eksiklerini tamamlıyorum. Birimizden çıkan fikri diğerimiz geliştiriyor, yeşertiyor, büyütüyor. Umuda, mutluluğa giden sıcak şeyler üretiyoruz. Melankolik de olsak samimi ve umutluyuz. Benzer yaşanmışlıkları kendimizce anlatıyoruz, başkalarına da tercüman oluyoruz.
Umuda, mutluluğa giden sıcak şeyler üretiyoruz.
Şarkılarınızı, bestelerinizi düzenlerken öncelikleriniz neler?
Sıcaklık ve sahicilik. Doğallık önemli. Süslü düzenlemeleri sevmiyorum, temiz ve net olsun istiyorum. Ne duymak istediğimi iyi biliyorum çünkü. Melodiyi yormuyorum besteyi ve vokali önde tutmaya çalışıyorum.
Albümün adı da bu sahicilikten geliyor o zaman?
Kesinlikle öyle! Albüme adını veren “Sahiden” her anlamda güçlü bir balad. Dürüstlüğümüzü, netliğimizi, cesaretimizi anlatıyor. Açık sözlü şarkılarla dolu sahici bir albüm yaptık. Duygularımızı söylemekten korkmadık, çekinmedik. İçimizde tutmuyoruz, hissettiğimiz gibi salıveriyoruz duygularımızı.
Uzunca bir süre yurt dışında yaşadınız, Türkiye’deki müzik alemlerini takip ettiniz mi, nasıl görünüyordu oradan ve bu sizi nasıl etkiledi?
Türkiye’deki müzikal değişimi fazla takip etmedim ama en büyük avantajım bu oldu. Çünkü düzenlemelerimi yaparken piyasanın koşullarından ve sınırlarından uzak kalabildim. Günümüzün moda aranjelerinin dışına çıktım. Ben 90’larda kalmış gibiyim, o ruhla yapıyorum müziğimi. Sanırım başarımın sırrında bunun payı büyük. İşte o yüzden benim tarzım Buray. Pop, rock, arabesk, latin… Hepsi var ama hiçbiri de değil!
Şarkılar yolda dinleniyorsa, yola eşlik ediyorsa her yerde dinlenir.
Şarkılara yol testi yaptınız mı peki?
Evet, şarkıları yol testinden geçirdik. Uzun yolculuklarda, albümün yapım aşamasında, hep dinliyorduk ve yolda çok iyi geliyordu bize. Zaten yolda dinleniyorsa şarkılar, eşlik ediyorsa yola her yerde dinlenir!
Hız kesmeden yeni albüm ya da farklı projeler var mı?
İngilizce bir albüm projem var, üçünçü albüm böyle de gelebilir. Bekleyip göreceğiz.
Düet yapmak istediğiniz isimler var mı?
Türkiye’de çok iyi müzisyenler var, isimler verirsem diğerleri eksik kalır. Liste uzar gider böyle. Ama ben müziğe inanan herkesle şarkı söyler ve sahneye çıkabilirim. Çünkü müzik paylaşınca çok güzel!
Sahiden’de bir de babanıza bir selam var; “Gül Goncalar”.
Bu bir Kıbrıs türküsü, sözleri Bülent Fevzioğlu’na bestesi babama ait. İlk dinlediğimde yedi yaşındayım, çok etkilenmiştim. Albüme koyarak onu onore etmek istedim.
EVIMIZDE HEP BAĞLAMA SESI VARDI
Doğduğumdan beri müzikleyim. Hep bağlama sesi vardı evimizde. İlk bağlamayı öğrendim. Liseye geçtiğimde Batı müziğine ve gitara kaydım. Gitar, piyano derken konservatuar geldi. Kıbrıs’a gelen şarkıcılar genelde gitaristlerini getirmediği için onlara hep ben eşlik ediyordum. Bu bana çok iyi bir sahne ve icra tecrübesi kazandırdı. Müzikal olarak iyi beslendim. İşin mutfağı, sahnesi, aranjesi, prodüksiyonu derken iyi bir müzisyen, iyi bir müzik adamı oldum.