Burası cennet olmalı: Gölyazı
Işığın Tanrısı Apollo adına kurulmuş dokuz yerleşim yerinden biri ve göl kenarına kurulmuş tek yerleşim yeri. Buradan hareketle her ne kadar resmi ismi Uluabat olsa da halkın dilinde hâlâ Apolyont’tur gölün ismi. Rivayete göre Melde Kralı oğluna Apollonia kralının kızını ister. Fakat kral ve kızı bu izdivaca razı değildir. Apollonia kralı kızını korumak için bir kule yaptırır ve etrafını güvenli hâle getirir. Red cevabına çok kızan Melde kralı ise Rhyndacus nehrinin yatağını değiştirir ve kulenin bulunduğu kara parçasının etrafı sular altında kalır. Böylece bir yarımada oluşur, adına da Gölyazı derler.
Orhangazi zamanında Apolyont Osmanlı hâkimiyetine geçer. Rumlar ve Türkler yüzlerce yıl barış ve kardeşlik içinde yaşamıştır bu zeytin ve incir diyarında. Köyün hamamını haftanın tek ve çift günleri olarak ayırıp ortak kullanırlar. Derken mübadele dönemi gelir ve Rumlar ayrılır. Giden Rumların yerine de Yunanistan ve adalarından Türkler gelir. Rumlar burayı unutmaz. Çünkü atalarının mezarı buradadır. Ve 1960’lara kadar Apolyont’tan ayrılan Rumlar her yıl eski memleketlerini ziyarete gelir. Gelenler köyün sakinleri tarafından en güzel şekilde ağırlanır. Nesiller değişince bu gelip gitmeler azalır.
Gölyazı’ya gün doğarken gelirseniz kadınların balıktan döndüğünü görebilirsiniz. Hem kadınların ve hem erkeklerin balıkçılıkta son derece maharetli olduğu Gölyazı’da sabahları balık mezatı da yapılmakta. Ayrıca Gölyazı’da mutlaka bir sandal turu yapın. Özellikle nilüferlerin açtığı ve leyleklerin olduğu dönemi tercih ederseniz sandaldan inmek istemeyeceksiniz.
Gölyazı her yıl sayısız leyleğe ev sahipliği yapar. Uluabat Gölü’nün diğer yakasında yer alan Eskikaraağaç, Avrupa Leylek Köyleri’nin Türkiye’deki tek temsilcisidir. 750 yıllık ağlayan Çınarın altında Rum Eleni ile Mehmet’in aşkını okuyun. Muhteşem bir sunumla Turna balığı yiyin. Göl kenarında bir kahve için ve mutlaka güneşi zambak tepeden batırın. Zira göl üzerindeki adaların gün batımındaki görüntüsü size unutulmaz anlar yaşatacak