Bir Kuzey masalı: Ahmet Uluçay'ın Rothenburg'u
Mehmet Ali, rüyasında taştan bir güzellik görüyor, karşısında akıl çelici o masal kenti. Sürekli nefes nefese kente doğru koşuyor, koştukça sürgün, attığı her adımda biraz daha uzak. Varamadığı menzilin uğultusu kulaklarında, ayaklarında derman kalmasa bile tüm gücüyle koşuyor yine de. Kent her seferinde uzaklaşıp, gözden kayboluyor. Uzaktan surlara doğru bakıyor sonra, ipler germeyi düşlüyor kuleden kuleye, Rimbaud gibi. Bu masala giriş yapacağı o sırlı kapıyı aradığı sırada, vakit tamam oluyor ve sıçrayarak aniden uyanıyor. Yüzünde, ürpertiyle karışık bir tebessümle gözlerini açtığında, kendi masalından kovulmuş gibi uzun uzun bakıyor kireç tavana. Gözünü kapatıp, gitmek istiyor yine aynı yere, varamayacağı kapılara. Deniyor ama hep karanlık. Deniyor ama. Bu kimin masalı?
- "Kör Nişancı’nın eline bir ok daha tutuşturulur. Ok bu sefer oldukça geniş bir dünya haritasına doğru saplanır. Hepsi birden başlarını uzatıp, okun saplandığı yere bakarlar. Okun saplandığı yerde Orta Avrupa’da yer alan bir Orta Çağ kasabasının adı yazmaktadır; Rothenburg ob der Tauber." Ahmet Uluçay - Kuzey Masalı
Almanya’nın Bavyera eyaleti sınırları içinde bulunan tarihi bir kasaba: Rothenburg ob der Tauber. Romantische Strasse hattı üzerinde parlayan bu yıldız kasabanın adı, “Tauber Nehri’nin Yukarısındaki Kırmızı Kale” anlamına geliyor. Donmuş bir Orta Çağ güzeli burası. Kızıl Hisar. Daha uzaktan ilk gördüğünüz anda bile, surları, kuleleri, kapılarıyla masal kentine geldiğinizi anlıyorsunuz zaten. Bir zamanlar kaleyi korumak için hazır kıta bekleyen o şövalyelerin, muhafızların, nöbetçilerin ayak sesleri, huzurlu bir serinlik veren yağmurun uğultusuna karışırken, aklı kışkırtan bir hayalin içinde gezinmenin hükmüne ram olmamak elde değil gerçekten. Yüzyıllardır ayakta duran surların üzerinden görünen Tauber Vadisi’nin dehşetli güzelliğinden geçip, kartpostallara sığmayan ikonik görüntüsüyle Plölein Meydanı’na geldiğinizde, yanındaki diğer iki yapıyla birlikte dev bir kurabiyeyi andıran bu masal evin varlığının ilham verici anlamlarına doğru yürüyorsunuz. Bu böyledir; herkes kendi masalına bakar Plölein Meydanı’nda.
Puslu aynadaki masal
Kütahya-Tavşanlı’ya bağlı Tepecik köyündeki bir berberde, tıraş olmaya gelen köylülerin büyük bir dikkatle saçlarına baktıkları o puslu berber aynasının köşesine iliştirilmiş eski, yırtık, solmuş bir kartpostal. Kimin gönderdiği meçhul, uzak bir gurbetçi hatırası belli ki. Yıllardır orda bekliyor. Berber dükkânında kimsenin fark etmediği, silik, önemsiz bir ayrıntı gibi duran o kartın üstünde Tauber nehrinin kıyısına kurulmuş bir Orta Çağ kasabasının görüntüsü vardır. Ahmet Uluçay’ın çocukluğunda dedesiyle birlikte gittiği berberde masum bir merakla dalıp seyrettiği ve Plölein Meydanı’na bakarak hayallere daldığı kartpostaldaki masalsı kasaba, gerçekle düş arasında gezinen bir çocukluğun en heyecanlı verimidir aslında. Evet, bir masaldır bu, kuzey masalı. Ayna köşesindeki bir kartpostala sızarak Uluçay’ın aklını-düşlerini kışkırtan Rothenburg kasabası, Kuzey Masalı adıyla bir film hikâyesine dönüşmüştür yönetmenin zihninde. Kartpostal canlanmış, hikâye ayaklanmış, Ahmet Uluçay da yollara düşmüştür. Hikâyesinin kahramanlarıyla tanışmak için 18 gün kaldığı bu sıra dışı Orta Çağ kasabasında senaryosunu tamamlayacaktır Uluçay. Evet kalemiyle bizzat olay yerindedir. Berber aynasına iliştirilmiş eski bir kartpostaldan doğan o masalın içinde. Kuzey Masalı’nın.
Almanya’ya yoğun işçi göçünün yaşandığı 1960’ların ilk yarısında geçen hikâyede, insanlar ile cinlerin âlemlerini ayıran bir sınır olan kül-kemiklere işeyerek bu sınırı ihlal eden Mehmet Ali, cinler âlemi tarafından cezalandırılıp -rüya ve mektup yoluyla şaşırtılarak- kör nişancının okuyla rastgele seçtikleri Rothenburg kasabasına sürgüne gönderilecektir. Kuzey Masalı’nın kahramanı Mehmet Ali, bu kente geldiğinde daracık sokakları, surlar içinde sivri kuleleri ve meçhul kapılarıyla bir düş kentine ayak bastığını anlamıştır. Artık onu buraya çağıran hasta kızı kurtarmalıdır. Ahmet Uluçay, Mehmet Ali olarak 18 gün boyunca dolaştığı sokaklarda, Plölein Meydanı’na giderek kendi masalına doğru uzun uzun bakmıştır mutlaka. Hangi şehrin masalı bu; Renata, Feneriye, Kavsikuzahiye? Hayır, Rothenburg’un. Namı diğer “Kızıl Hisar”. Kulelerin şehri. Belki o sivri kulelere bakarak İsmet Özel’den dizeler fısıldamıştır kendi kulağına Uluçay: “İniyorum kulelerinden katil / Körüm, o hâlde karanlık niye benden kaçıyor? / Sağırım, nasıl oluyor da uğultum uzaktan beni çağırmaktadır?’’