Beyaz dokusunda bu saf rüyanın: Salep

Z. HİLAL KARATAŞ
Abone Ol

Salep der demez bir sobanın yanında, sıcak bir evde hissediyoruz kendimizi. Kendisinden önce, mekânıyla gelen bir şey o. Sıcak, tarçınlı ve huzurlu.

Dünya üzerindeki en güzel, en dikkat çekici çiçeklerinden biri olan orkidenin köklerinden elde edilir salep. Tarihi kaynaklardaki ilk kayıt M.Ö. 350 yılına ait. Botaniğin babası olarak anılan Antik Yunanlı filozof Theophrastus, tıbbi değerinden bahsettiği bitkilere “orchis” adını verir. MS 50-70 yılları arasında yazdığı 5 ciltlik Materia Medica (Tıbbi Materyaller) eseriyle Yunan doktor Dioscoridesin, salebi tanımlar ve hangi hastalıkların tedavisinde ilaç olarak kullanıldığını belirtir. Antik Roma döneminde yaşayanlar da salebi “Satyrion” ve “Priapiscus” olarak adlandırdıkları içecekleri yaparken kullanır.

Tarihi kaynaklardaki ilk kayıt M.Ö. 350 yılına ait. Botaniğin babası olarak anılan Antik Yunanlı filozof Theophrastus, tıbbi değerinden bahsettiği bitkilere “orchis” adını verir.

İslam’ın Altın Çağı’nın en önemli kişilerinden kabul edilen ve “tıbbın babası” lakaplı İbn-i Sina, El- Kânûn Fî't-Tıb (Tıp Kanunu) adlı eserinde saleple ilgili geniş bilgilere yer verir. Salebi; afrodizyak, iştah açıcı, balgam artırıcı, felç giderici, zihin açıcı olarak önerip nefsi kuvvetlendirici ve ferahlatıcı macunların yapımında kullanıldığını yazar. Endülüs’ün önde gelen eczacı, hekim ve bilim adamlarından Ziyaeddin İbn El Baytar (1197-1249) da İbni Sina’dan etkilenerek benzer kullanım şekillerini ortaya çıkarır.

Salep, kahve ve çayın yaygınlaşmasından önce Anadolu üzerinden Avrupa’ya yayılır. Orta Çağ’da Avrupa’da sefere çıkan gemilerin depolarında mutlaka salep yumrusu bulundurulduğu, bunun sebebinin de içerdiği besleyici öz olduğu bilinmektedir. İngiliz devlet adamı Oliver Cromwell (1599-1658) zamanında ise salep Londra’da sokaklarda sıcak içecek hâlinde satılır. Sonrasında İngilizlerin “saloop” dediği bu içecek 17. ve 18. yüzyılda oldukça popüler bir içecek hâline gelir. Kaptan Byron, Güney Kutbunu keşfe gittiği 1764 seyahatinde, sabahları salep ve sago içer. Yine ünlü kaptanlardan biri olan Kaptan Cook 1768’de gerçekleştirdiği Pasifik seyahatinde C vitamini eksikliğinden meydana gelen iskorbit hastalığını önlemek için yaklaşık 18 kilo salep tozu depolar. İngiltere’nin ilk salepçi dükkânı 18. yüzyılın ilk yarısında açılırken aynı yüzyılın ortalarına doğru Fransa’da da salebin sabahları sıcak sıcak satıldığı görülür. Yine İngiltere’de 18. ve 19. yüzyıllarda İngiliz ordusunun cepheye götürdüğü malzemelerden biridir. Bunun sebebi elbette salebin erzak azaldığı zaman besleyici bir yiyecek alarak kullanılması ve saymakla bitmeyen faydalarıdır.

Orta Çağ’da Avrupa’da sefere çıkan gemilerin depolarında mutlaka salep yumrusu bulundurulduğu, bunun sebebinin de içerdiği besleyici öz olduğu bilinmektedir.

Osmanlı İmparatorluğu’ndaki yazılı kaynaklara bakılacak olursa bunların en dikkat çekenlerinden biri I. Mehmet zamanında (1383-1421) yaşayan Mehmed el Şirvani’nin risalesidir. “Macun-u Şahi”- nin (Padişah Macunu) temel malzemesinin salep olduğunu söyler ve “Evvel fehm (anlayış kabiliyeti) ziyade eder, dahi yüreğe kuvvet verir ve dahi ciğer ağrısına fide eder ve dahi bevasire gayet nafidir ve hem kulunç giderir ve hem iptidai ikrise nafidir ve küllü maraza fide eder mücerrebdir şahlar macunudur” diyerek o dönemde hangi tıbbi amaçlarla kullanıldığını özetler.

Osmanlı Sarayı’nın en önemli bölümlerinden biri olan “Helvahane”nin defterlerinde de salebin her sene pişen padişah macunlarının malzemesi olarak kullanıldığı yazılıdır. Ayrıca o dönemde kullanılan saleplik adı verilen özel tatlı kupaları salebin içilerek tüketildiğinin de kanıtıdır.

Kaptan Cook 1768’de gerçekleştirdiği Pasifik seyahatinde C vitamini eksikliğinden meydana gelen iskorbit hastalığını önlemek için yaklaşık 18 kilo salep tozu depolar.

17. yüzyılın önde gelen gezginlerinden Evliya Çelebi, ünlü seyahatnamesinde sadece İstanbul’da 200 kadar seyyar salepçi bulunduğunu belirtir ve salebin hazırlanış ve satışını şu şekilde özetler: “Kış günleri onu kurutup havanda un gibi edip şekerle paluze gibi pişirip, bakır ibriklerin altında ateşler ile süslü ibrikler ile baharatlı, gül sulu “Rahat-ı can, Sıhhatül ebdan, Talim-i nefais (can rahatı, beden sıhhati, nefis)” deyip bağırarak geçerler.” Kendi ifadesiyle salep, 100 yaşında bir adamı dahi güçlü ve çevik yapar, nükseden ağrıları iyileştirir, görme yeteneğini geliştirir ve vücudu kuvvetlendirir. Evliya Çelebi’nin aktardığı bilgilerden en ilginç olanı ise 17. yüzyılda Amasya sancağında yıllık yaklaşık 12 ton salep toplanmasıdır.

  • *Doğu Avrupa, Afganistan, Buhara ve Hindistan gibi birçok yerde yetişme alanı bulan salebin ana üreticisi ise her zaman Türkiye olmuştur. Bahsettiğimiz salep ebetteki marketlerde satılan içinde eser miktarda bulunan salep tozları değil. Hakiki bir yumrudan üretilen saleplerden bahsediyoruz. Meraklıları için de böyle bir not düşmek istedim.

17. yüzyılın büyük seyyahı Evliya Çelebi, ünlü seyahatnamesinde sadece İstanbul’da 200 kadar seyyar salepçi bulunduğunu belirtir.