Berke Üzrek

SKYROAD
Abone Ol

"Sinema hepimizin bildiği ama fark etmediği gerçekleri sunar."diyen Berke Üzrek ile çok hoş bir sohbet gerçekleştirdik. Sinemanın ve tiyatronun iki farklı meslek olduğunu dile getiren Üzrek, bir çok sorumuza da yanıtsız bırakmadı.

Oyunculuğa ABD’de başladınız. Türkiye’ye geri dönüşünüz nasıl oldu?

''Madrid Film Festivali katıldığım ilk yurt dışı film festivali idi.''

Oyunculuğa Türkiye'de 5. Sınıfa giderken başladım. Çocuk tiyatrosunda çalışıyordum. Liseyi bitirdikten sonra ABD'ye okul için gittim ancak 1 yıl sonra geri dönmek istedim ve dil eğitimi aldıktan sonra Koleje başlamadan geri döndüm. ABD'de kalsaydım sinema yönetmenliği alanında eğitim almayı planlıyordum. Ancak erken dönüş kararı verdim ve İstanbul'a döndükten sonra MSM'nin oyunculuk sınavlarına girdim. 1996 Eylül ayında Tiyatro bölümünde eğitim almaya başladım. 2 yıl önce Actor Studio sertifika programına katılma fırsatım oldu ve yapımcılık sertifikası aldım. Geç de olsa planladığım eğitimi bir nebze tamamlamış oldum.

Birçok sinema filminde ve dizide rol almanıza rağmen aslında tiyatro çıkışlı bir oyuncusunuz. Tiyatro ve Sinema arasındaki farkı nasıl açıklarsınız, sizdeki karşılığı nedir bu iki sanat dalının?

Bana kalırsa ikisi de birbirinden çok farklı iki meslek. Ancak teknolojik açıdan tiyatro çok daha ileride. Neden diyecek olursanız insan bedenine yaklaşacak bir teknoloji henüz üretilmedi. Eğer sahnede oyuncu olarak tüyleriniz diken diken olursa seyircinin de olur. Tiyatroda her şey ortada ve o anda yaşanır. Bu da seyirciyle çok ileri bir iletişim kurmanıza fırsat verir. Sinema ise çok farklı yöntemlerle seyirciyi ikna etmeye çalışır. Tiyatro hâlâ sinemanın ilerisinde.

Sinema seyirciyi ikna etmeye çalışır, tiyatroda böyle bir dert yoktur.

''Bana kalırsa ikisi de birbirinden çok farklı iki meslek.''

Yıllar önce Uluslararası bir yarışmada ödül almıştınız The Marmara filmiyle. Neler hissettiniz ya da bu ödül sizin bakış açınızı ne şekilde değiştirmişti?

Madrid Film Festivali katıldığım ilk yurt dışı film festivali idi. Etrafta birçok yabancı tanınmış oyuncu vardı ancak bir o kadar da mütevazi bir atmosferde idik. Sonra filmleri izlemeye başladığımda çok etkileyici yapımlarla karşılaştım. Fark ettim ki festivalde oyuncular, yönetmenler ya da yapımcılar değil filmler yarışıyor. Umarım bir gün bizde de filmlerin kıyasıya yarıştığı, hangisinin daha iyi olduğuna karar vermekte güçlük çekilecek eserlerle dolu festivalleri yaparız.

Nuri Bilge Ceylan,“Oyunculuk göstermek değil, gizlemektir” demişti. Bu sözün bir oyuncudaki karşılığını merak ediyoruz?

Yaşamda sırlar vardır hatta insanın kendinden bile sakladığı sırlar vardır. Yaptığı ancak fark etmediği eylemler... Sinema hepimizin bildiği ama fark etmediği gerçekleri vurgular. Bunu direkt bir şekilde yapmaz, tıpkı hayat gibi.

Yaşadıklarımızın nedenini, niçinini sorgularsak eğer, yaşanan hadiselerin ardındaki hakikati kaçırabiliriz. Bunu ancak gayret edersek görebiliriz.

Sinemada hayattan beslenir hatta onu taklit etmeye gayret eder. İşte bu sebeple görünenle değil görülmeyenlerle de ilgilidir. Tıpkı yaşam gibi, aynanın sırlı yüzü bize arkada olan biteni görmeye engeldir. Ancak bakmasını bilen gözler görebilir.

Türk sinemasının Metin Erksan sonrası “Anadolu” damarını kaybettiği söylenir. Sinemamız Anadolu’dan yeterince besleniyor mu sizce?

''Tiyatroda her şey ortada ve o anda yaşanır.''

Ne yazık ki bu söze katılıyorum. Elimizde çok zengin bir hikâye arşivi olmasına rağmen bunu aktarmada pek de başarılı olamadık. Geçtiğimiz 20 yılda televizyonun sunduğu olanakları pek iyi değerlendiremediğimizi düşünüyorum. Çok iyi işler olmadı değil; ama çekim teknikleri alanında kat ettiğimiz mesafeyi maalesef hikâye ve senaryo anlatımında yeteri kadar kat edemediğimizi düşünüyorum. Bence tabularımız bize kendimizi geliştirmede ciddi ayak bağı oldu.

Son olarak bir film vardı; her şeyi hatırlamaya ve her şeyi unutmaya yaklaştığımız bir film… Neydi o filmin adı?

İlginç bir soru. Bu film hepimizin içinde olduğu aynı anda hepimizin başrol ve yardımcı oyuncu hatta bazen de seyirci olduğu dev bir prodüksiyon. Filmin adı: Hayat.