Uyumsuzların itirazı
Maruzatım Var, kendi biricikliğine sıkı sıkıya sarılan, çoğumuzun içine fısıldadıklarını yüksek sesle dile getiren ve çepeçevre kuşatıldıkları illüzyonu sorgulamayı deneyen karakterleriyle umut vadeden bir ilk kitap.
Modern kent insanının günden güne daralan varlık alanında, çoğu zaman parantezlerin arasına hapsedilmiş sesine kulak veren, öykülerini bu sesin üzerine inşa eden Suerdem'i metinlerinin ötesinde tanımıyorum. Ancak özellikle kitabın ilk yarısında peş peşe sıralanan öykülerden hareketle kurguların merkezindeki karakterin çoğu zaman aynı kişi olduğunu söyleyebilirim. Geleneksel sayılabilecek bir ailenin içinden çıkıp gelmiş, anlaşılamamış, baskı altında büyümüş, gergin, içinde yaşadığı toplumdan nefret eden ve nefretine tutkuyla bağlı bir karakter. Genellikle kardeşlerin en küçüğü olan, bu öfkeli ve bir parçacık da snob karakterin yazarın öz yaşam öyküsüyle örtüşüp örtüşmediğini bilmem mümkün değil elbette. Fakat tekrarlayan örüntülerin bir noktadan sonra okuma zevkine balta vurduğunu da belirtmeliyim.
- Maruzatım Var, olay örgüsünden çok karaktere, tahkiyeden çok göstermek istediklerine odaklanmış görünüyor.
Öte yandan günümüz insanının savrulduğu yer, her gün tecrübe ettiğimiz hayat dinamikleri dikkate alındığında kimi okurun Suerdem'in öyküleriyle kolayca ilişki kurup idiyet hissedeceği kesin. Yine de kitaptaki bazı öykülerin bir nebze kapalı olduğunun altını çizmek gerek. Maruzatım Var, olay örgüsünden çok karaktere, tahkiyeden çok göstermek istediklerine odaklanmış görünüyor. Genellikle öykü kişilerinin perspektifinden dinlediğimiz kurgularda tahkiyenin yükselttiği bir gerilimden, haliyle güçlü ve vurucu finallerden de bahsetmek mümkün değil. Yazar bunun yerine insanın iç dünyasına doğru genişleyen, onu çevresindeki her şeyin elinden -deyim yerindeyse- kurtarmak isteyen metinler yazmayı tercih etmiş. Bu tercihin ise kullanılan dili doğrudan etkilediği ya da dilden etkilendiği söylenebilir.
Zira öyküler, bir olay örgüsünden ziyade karakterlerin duygu ve düşünce salınımları arasında gidip gelen monologlarına bel bağlıyor. Kuşkusuz çoğu zaman metni yavanlıktan kurtarma potansiyelini barındıran bu yöntem, anlatıcının duygusal devinimlerinin metni örtmesi gibi bir riski de beraberinde getiriyor. Maruzatım Var'da ise yazarın söz dizimi tercihleri, özellikle öykülerin temelden dayandığı karakterlerin duygu unsurlarının hesaplı -ve kısmen mekanik- bir tavırla aktarılmasıyla okur ve metin arasında bir tür mesafe oluşmasına neden olabiliyor.
Dolayısıyla beklenenin aksine, hissetmekten çok anladığınız ya da sadece işaret edileni gördüğünüz metinler okumanız mümkün. Ancak tüm bu geri çekilmeye rağmen Nurhan Suerdem'in ritmi dengeli, yer yer buluşları olan, kendi içimde tutarlı ve kimlik sahibi bir üslubu olduğu da gerçek. Maruzatım Var, kendi biricikliğine sıkı sıkıya sarılan, çoğumuzun içine fısıldadıklarını yüksek sesle dile getiren ve çepeçevre kuşatıldıkları illüzyonu sorgulamayı deneyen karakterleriyle umut vadeden bir ilk kitap.