Sen ben ve mavi tik ne kadar da sessizdik

MUSTAFA APLAY
Abone Ol

Bana yazma artık diyor. Seninle konuşmak istemiyorum. Seni seviyorum diyesim geliyor olağan durum. Seni çok seviyorum Nergis. Diyemiyorum. Tamam diyorum. Hoşçakal. Çift mavi tik oluyor ve cevap vermiyor Nergis ama çevrimiçi kalıyor kim bilir kimlerle konuşuyor diye düşünüyorum canım yanıyor.

Rüzgarı sallayan ağaç
Post Öykü

Nergis’in ismini vermek istemeyen bir sınıf arkadaşı tarafından tarif edilişi:

Her sabah bir fincan kahve içmeden ve duş almadan uyanamaz kendine gelemez ve her fırsatta bunu söyler bana ne ulan senin kahvenden duşundan da demez kimse çünkü çok parası vardır ve güzel de kızdır Nergis. Sabahki servise geç kalması o kadar problem değildir mesela ya da sorduğu saçma sapan sorular. Ulan ne demek sarı ışık niye var bunda gülünecek ne var Mithat Bey Allah aşkına siz bari yapmayın. Saçları her gün düzgün bu kızın nasıl beceriyor bilmem ve 150 gündür İçimizdeki Şeytan okuyor yuh anasını satayım ne çeşit bir mankafasın sen desenize ulan ama kimse demiyor herkes bakıyor öylece.

Mesai bitince spora gidiliyor ve bir story atılıyor Instagram’a

Tuhaf huyları var kızın bazen oturup ağlıyor masasında bunun için ağlanır mı diye sorulunca daha çok ağlıyor benim yapım bu diyor herkes odun bir duygusal sen varsın diyen de çıkmıyor devam ediyor hayat aynı şekliyle. Mesai bitince spora gidiliyor ve bir story atılıyor Instagram’a İngilizce bir şeyler yazılıyor sonra eve gelip bilmem kaç saat Netflix hemen ardından Nergis’in ne tıme’ı şimdi acaba diye düşünüp duran takipçilerini rahatlatma vakti ve gece yatmadan önce sağlıklı yaşamanın yollarını anlatan dergiden birazcık okunduktan sonra mesela üç satır Allah’ım sen beni kötü enerjilerden koru bana iyi enerjiler ver diye de dua edildi mi efendim tamam işte. Bu kadardır Nergis.

Bir grup insanın mümessili olarak Kerem’in Tarifi:

Hiçbir şeyden anlamayan ve people with government okumayan bilmeyen Bakunin’i. Teşkilatı çok komik ismi lise anarşi annesi evlere temizliğe gidiyor babası yedi yıldır tutuklu yargılanıyor kokain eroin ve buna benzer şeyleri satmaktan üç sene daha karar çıkmazsa dava düşer kahrolsun modern hukuk. Öyle deme insan onuruna layık bir yaşam ve özgürlük ama özle alakası yok bildiğin liberte lan bu veyahut gak guk. Yine de kınamayın ama Allah başınıza verir çocuğunuzda ya da devletinizde koca bir çıban. Böyle şeyler olabilir mesela okulun önünde ya da kantininde bir oğlan bir kıza... Böyle şeyler olabilir insanın sırtı yanabilir her soluk alışı hırıltılar ve aşk eşliğinde olabilir. Kalbi titrer Kerem’in devletsiz halklar ne güzel kalbi titrer Kerem’in yaşamak ne kötü be birader kalbi titrer Kerem’in o ne dokunaklı bakmaktadır gözlerine kalbi titrer Kerem’in demek homo sapiens böyle sever.

Nergis’in öğretmen babasının aynı okulda Edebiyat öğretmeni olan Mustafa’yı tarif edişi:

Kan bağı
Post Öykü

Zevzek süpürsün evinin önünü çıtır çıtır yeni çıkmış fırından wifi şifresi ne buranın priz nerede zevzek sünepe gibi yaşasın Sinatra çok dokunaklı ve Dede Efendi’den Ey büt-i nev eda olmuşum müptela Instagram’da bir günaydın story’si hepimize iyi gelecek iltifat et bana aşıkım ben sana ve Ottorino Respighi’den Pini di Roma.

Çevrimiçi ama mesajıma yanıt vermiyor başkasıyla konuşuyor mavi tik olmuyor çıldırır insan.

Zevzek şşşşt ses çıkarmasın yobaz gibi mangal yapsın bahçesinde kuramdan anlamaz Kuran’ın ne işi var duvarda okumak lazım her şeyi ve sorgulamak lazım bize söyleneni Tanrı’nın da eleştiriye ihtiyacı var gibi mi oldu lan ne tuhaf adam yıl olmuş 2019 komik komik şeyler mesela Kierkegaard diyor sen ne anlarsın gelme üç kuruşluk operaya cebindeki beş kuruşla sen sevmezsin zaten böyle şeyleri sen savaşmayı bilirsin sadece ve futbolu sadece futbol zannedersin oysa gol orgazm anıdır futbolun ve albert camus kalecidir işte öyle kalırsın sağcılıktan kurtulamamış bir adam gibi bön bön bakarsın lümpen zevzeklik yapma süpür evinin önünü bana şuradan bir simit çıtır çıtır yeni çıkmış fırından.

Çevrimiçi ama mesajıma yanıt vermiyor başkasıyla konuşuyor mavi tik olmuyor çıldırır insan.

Çevrimiçi ama mesajıma yanıt vermiyor başkasıyla konuşuyor mavi tik olmuyor çıldırır insan. Seni seviyorum ben Nergis. Sil sil sil. Sonra yazarsın bir acelesi yok. Bak aklıma ne geldi.

Ne acıklı eskiden çevrimiçi mi diye konrol ederdik sevdiğimiz kızların profillerini ve başka kim çevrimiçi diye bakardık acaba kiminle konuşuyor diye yazar yazar silerdik durumlar yoluyla mesajlar gönderirdik eski aşklar farklıydı ulan şimdiki nesil bitik. Bu ne alaka şimdi deme, at fava bekle.

Kantinde yanıma geliyor Nergis. Ne güzel geliyor keşke hep yanıma gelse diye düşünüyorum. Ya da sadece bir kere gelse ama sürekli orada kalsa. Disipline verilmişsin diyor. Seni seviyorum diyesim geliyor olağan durum. Evet diyorum öyle oldu. Nasıl oldu diyor. Sena olsa ya da Ahmet ya da Trump sana ne derim ulan bir şeyler oldu işte ama Nergis bu. Ama aşk. Tuhaf bir durum Nergis ben seni seviyorum. Demiyorum. Anlatıyorum her şeyi ben anlatmasam ne olacak duymayacak mı sanki. O ötekine söyler öteki berikine herkes duyar müdür koridorda onca insanın içinde hademeye bağırırken...

Tuhaf bir şeydi. İnsanlar bir yerden başka bir yere doğru telaşlı bir şekilde koşuyorlardı.

Nasıl oldu hala aklım almıyor. O gün bir rüya gördüm. Tuhaf bir şeydi. İnsanlar bir yerden başka bir yere doğru telaşlı bir şekilde koşuyorlardı. Sonra durdum. Sanki unuttuğum bir şeyi hatırladım. Öylece kaldım yolun ortasında. İnsanlar beni ezerek koşmaya devam ettiler. Ezildim ama canım yanmadı. Sabah kalktığımda içimde bir coşku vardı. Artık olan olmuştu. Olacak olan da olmuştu. Okula gitmem gerekiyordu ama benim elim ayağım birbirine girmişti. Ne yapacağımı şaşırdım. Okula doğru hızlı hızlı yürümeye başladım. Ne oluyor lan dedim kendi kendime. Aklın alacağı türden bir şey değildi. Okula vardığım gibi Selman’ı buldum. Ben müslüman olmak istiyorum oğlum dedim. Ciddi mi lan dedi. Kelime i şehadet getirdim sonra. Aslında yolda da getirmeye çalıştım ama beceremedim. Aklıma gelmedi bir türlü.

“Müdüre bağırma olayı aynı gün mü peki?” diyor kız. Evet diyorum. İlk teneffüste oldu. Hademe yarım saat geç kalmış okula. Çocuğum hastaydı diyor. Müdür boyuna bağırıyor. Hepimizin özel hayatı var ama hiçbirimiz geç kalmıyoruz ne yapmaya çalışıyorsun sen falan filan. Ben de doldum taşıyorum artık. İnanılmaz hissediyorum. Müdürün karşısına geçip aynı ses tonuyla karşılık veriyorum. Buna hakkın yok diyorum. O da bana bağırıyor tabii. En son disiplin kuruluna verildik işte. Bir şey çıkmadı gerçi. Ama aramız bozuldu bir kere. Kafayı taktı mı takar bizim müdür de...

Ulan sevdiğin kızın babasına sen hangi cesaretle... Oğlum ben eski anarşist yeni müslümanım geri çekilir miyim lan seviyorsak o ayrı diyorum ama bir tuhaf oluyorum şimdi şeyi anlatacağım o adamın bana sen normal insan olmayacak mısın benim gibi deyişini ve benim adamın burnunun ortasına yumruğu...

“Peki, sonra, o olay?” diyor, tuhaf hareketler yapıyor. Ulan hareketleri de aynı... Neyse. Böyle şeyler düşünme. Aklına başka şeyler getir. Suyun bir şekilde yatağını bulacağına olan yaygın inancı düşün. Olur mu lan öyle şey? Olmaz. İnsan bazen ortada öyle dımdızlak kalır. Akıp yatağına kavuşamaz çünkü insan bir kere aşık oldu mu bir daha hiçbir şey... Tamam, bakma öyle. Anlatıyorum.

Müslüman olduktan sonra Selman’ın ve edebiyat öğretmenimiz Mustafa Hoca’nın yardımıyla yeni bir yaşama şeklini öğrenmeye çalışıyordum. Hayatım tamamen değişmişti. İçki içmiyordum mesela artık. Namaz kılıyordum. Selman ve Mustafa Hoca abdest almayı öğrettiler bana. Çok iyi hissediyordum ve çok tuhaf. Anlatabileceğim bir şey değil.

Bu yeni yaşama alışmaya çalıştığım ve yüreğimde büyük bir coşku hissettiğim günlerden biri yine. Selman ve Mustafa Hoca ile dersimizin Edebiyat olması sebebiyle geç kalma kaygısı taşımadan okula doğru geliyoruz. Okulun kapısında müdür bekliyor. Niye geç kaldın diyor bana. Namazdan döndük diyorum, okulda mescit yok. Ancak yetişebildik.

Pis pis sırıtıyor. Babası ayyaş torbacı kendisi anarşist namaza gidiyormuş bir de. Dalga mı geçiyorsun lan sen benimle, bilerek yapıyorsun değil mi piç kurusu diye bağırıyor. Ağzını topla lan diyorum müdürün üzerine doğru... Mustafa Hoca giriyor araya. Sakin ol diyor bana. Müdür Bey diyor ben götürdüm onu namaza. Geç kalmasına da ben neden oldum diyor ne yapacaksanız benim hakkımda... Mustafa Hoca zevzeklik yapma senin de ne halt olduğunu biliyoruz zaten diyor müdür ona da fırça atıyor bana dönüyor sonra oğlum sen normal bir insan olmayı denesene birazcık bak benim gibi mesela deyişi hala gözümün önünde burnu kırıldı adamın hastanede de refakatçi Nergis olmuş kim bilir nasıl çarpıtarak anlattı olayı diye düşünüyorum kendi kendime. Nergis diyorum. O şerefsize sakın inanma. Nergis diyorum. Seni... Hayır, bunu demiyorum. Şöyle diyorum. Bohçanı hazırla. Kaçıracağım seni. Planını yaptım her şeyin, kurtaracağım seni o adamın elinden. Daha önce görmediğim bir emojiyle karşılık veriyor. Alay ediyor sanırım. Bana yazma artık diyor. Seninle konuşmak istemiyorum. Seni seviyorum diyesim geliyor olağan durum. Seni çok seviyorum Nergis. Diyemiyorum. Tamam diyorum. Hoşçakal. Çift mavi tik oluyor ve cevap vermiyor Nergis ama çevrimiçi kalıyor kim bilir kimlerle konuşuyor diye düşünüyorum canım yanıyor.

  • Son:
  • Liseden atılınca bir fırıncıda çalışmaya başladı Kerem aç kalmamak için ve her gün oraya geliyor kırık burunlu müdür sesli şekilde tahrik ediyor üzerine gidiyor patronuna şikayet ediyor Ya Sabır çekiyor Kerem Ya Sabır. Fırından yeni çıkmış istiyorum diyor wifi şifresi ne buranın girsene şuraya yeter ulan yeter diyor bir gün defol git şuradan diyor Kerem. Ne diyorsun ulan müşteriyim ben burada hoppala yumruk yumruğa kavgaya girişiyorlar Kerem’i fırına doğru yatıran müdür Allah belanı versin senin diyor Kerem ateşle temas etmenin acısıyla inliyor sırtında kocaman bir yanık.
  • “Hımm” diyor kız. Not almaya ve ağlamaya devam ediyor.
  • “Demek o zamandan kalma bu yanık izi.”
  • “Evet.” diyorum.
  • “3 gün yoğun bakımda kaldım ben. Babana bir şey olmadı tabii. İş kazası denilip geçildi. Ama aslında öyle değildi. Aşktan yandım ben. Bir de kavgadan. İnsan yanacaksa bunlar için yanmalı zaten. Değil mi Nergis?”